Türk sineması, 1980’de yaşanan askeri darbenin ardından gözünü dünyaya açtı. Film yapımcıları ve yönetmenler, o dönemde gişeleri altüst eden Star Wars gibi kült yapımların başarısına hayran kaldılar. Türkiye’nin artık bayatlamış aşk filmlerinden ve yapay hale gelmeye başlayan Yeşilçam dramalarından kurtulmaları gerekiyordu.
1982 yılında efsane yönetmen Çetin İnanç, yaklaşık 30 yıl sonra adını “dünyanın en kötü çakma filmi” olarak duyuracak bir iş için kolları sıvadı. Ancak bu iş ciddi bir bütçe işiydi ve sadece Türkiye’deki izleyicilerle harcanan paranın geri kazanılması pek de mümkün görünmüyordu. Ülkedeki sinema salonu sayısı bile böyle bir filmin para kazanması için yetersizdi. Türk yapımı bir uzay filminin olabildiğince ucuza çekilmesi gerekti.
Star Wars’ın o dönemde dünyayı sallayan filmi The Empire Strikes Back filminin bütçesi tam 18 milyon dolardı. Çetin İnanç ve yapımcılar, böyle bir bütçenin, askeri darbeden yeni çıkmış bir ekonomide karşılık bulamayacağının farkındaydılar. Bu nedenle o güne kadar çektikleri filmlerin bütçelerinin neredeyse iki katı olan yaklaşık 300 bin dolarlık bütçeyle yola çıktılar.
Senaryo gene Türk sinemasına özgün bir şekilde, karakter odaklı aksiyon sahneleri içeriyordu. Bu nedenle başrole yakışacak bir isim gerekiyordu ve aramaya bile gerek yoktu. Cüneyt Arkın, o vakte kadar canlandırdığı tarihi karakterlerle adını dünyaya duyurmuştu. Çünkü kale surlarından atlayan, at üstünde kırk takla atan bir aktör neden uzayda da aynılarını yapmasın?
Filmin çekimleri için İstanbul’un Kilyos ilçesindeki eşsiz sahiller tercih edildi. Burası farklı bir gezegen havası yaratmak için çok ideal bir ortamdı ve dahası İstanbul’da bulunuyordu. Kumsala uzaylı gemileri için maketler inşa edildi. Ancak bu kez oyun oynama sırası doğaya gelmişti. Kilyos sahilleri, büyük bir fırtına ile darmadağın oldu. Bütün set malzemeleri ise bu fırtına sırasında parçalandı, kullanılmaz hale geldi. Çetin İnanç bir çıkış yolu bulmalıydı. Sinema dünyası için hiç de etik olmayan bir yol, onun tek çaresi olmuştu.
...ve Çetin İnanç Star Wars’ı gözüne kestirdi:
İnanç, o dönem sinema filmlerinin gerçek anlamda birer fiziksel filme sarıldıkları kopyalarını yeni filmi için kullanmaya karar verdi. Star Wars A New Hope filminin bir sinema kopyasını istedi. Kasetler eline ulaştı. Makaslar ve yapıştırıcılar devreye girdi. Kilyos sahillerinde yaşanan elzem olaylardan sonra bu strateji sayesinde filmin özel efekt sıkıntısı çözülmüş oldu.
Fakat bir yine sorun vardı. Star Wars filmleri, bugünün bir ekran standardı olan 16:9’luk ölçülere sahipti. Yani geniş perdeler için tasarlanmıştı. Türk yapımcıların elindeyse kare formuna daha yakın olan 4:3’lük orana sahip kameralar ve kasetler vardı. Film şeritleri arasındaki bu farktan dolayı Star Wars’tan alınan sahneler, daraltılmış bir şekilde oranı bozularak yeni filmde yer alacaktı.
Sovyetlerin imal ettiği Soyuz roketinin görüntüleri, Star Wars filminden kesitler, Indiana Jones Riders of the Lost Arc, Maymunlar Cehennemi, Moonraker gibi filmlerden müzikler alındı. Battlestar Galactica ve Forbidden Planet gibi filmlerden ordular, robot askerler kopyalandı. Mumyalar ve iskeletler gibi geleneksel korku figürleri, sayısız Hollywood yapımı ve çizgi romandan esinlenilen kostümler hazırlandı. Karakter kostümleri, farklı sahneler için yeniden kullanılmak üzere dizayn edildiler.
Cüneyt Arkın oynadı, Çetin İnanç çekti. Mumyalar, koca ayaklar, robotlar ve iskeletler öldüler. Böylece ortaya “Turkish Star Wars” adıyla anılacak olan Dünyayı Kurtaran Adam çıktı.
Filmin hikayesi tam olarak şu şekildeydi:
Uzak bir gelecekte Dünya, uzaylı düşmanların saldırısıyla parçalanır ve birden fazla küçük gezegene ayrılır. İki cesur pilot bu yok oluştan sağ kurtulmuşlardır ve içinde bulundukları gemileriyle Büyücü (The Wizard) adında, saf kötülükte oluşan birisinin yönettiği gezegene düşerler. İki cesur pilotun gezegendeki kötülükle ve Büyücü ile mücadele etmesi işten bile değildir.
Ancak birer insan olan bu iki cesur pilotun güçleri, gezegendeki süper kötü ve güçlü yaratıklara yetmemektedir. Bu nedenle kayaları, dağları, tarşları yumruklayarak güçlenirler. Öyle ki bir darbede dev bir kayayı bile ikiye ayıracak kadar kuvvet kazanırlar. Sonra bam, bam, bam…
2016 yılında Hollywood’da eski filmlere yönelik ilgisiyle tanınan sinema tarihçisi Ed Glaser, Dünyayı Kurtaran Adam’ı restore ederek 2K çözünürlüğünde özel bir kopya hazırladı. Bu tarihi filmin, dönemin şartlarına göre üstün bir başarıyla çekilmiş olması onu efsaneleştirmişti. Her ne kadar özel efektler ve müzikler çalıntı olsa da Dünyayı Kurtaran Adam, başarılı bir uyarlamaydı.
2016 yılında restore edilen filmin hikayesini anlatan bir YouTube belgeseli de çekildi. Neon Harbor isimli kanalın Aralık 2017’de yayınladığı, dünyanın en kötü filminin epik yolculuğunu anlatan kısa belgesel 35 bin kişi tarafından izlenerek pek de güçlü bir mesaj veremedi. Meraklıları için onu da aşağıya bırakıyoruz.
Cüneyt Arkın, Aytekin Akkaya, yönetmen Çetin İnanç ve özel efekt uzmanı Kunt Tulgar’a saygıyla.