16 yaşına geldiğinde artık Albert Einstein’ın yasalarını anlayabiliyor ve hatta eleştiri notları tutuyordu. Dahası, bu notları sınıf arkadaşlarıyla paylaşarak, onların da fikirlerini almak istiyordu. Ama bu pek mümkün değildi, zira bunlar ancak üst düzey bir fizikçinin anlayabileceği seviyede düşüncelerdi.
Özellikle matematik alanındaki bilgisi ve yeteneği sayesinde, Cambridge King’s College'a girdi. Ve daha ilk senesinde, 'merkezi limit teoremi' konusunda yaptığı çalışmayla ödül kazandı (akademik üyelik ve onur ödülü) ve ünü kısa zamanda tüm okula yayıldı.
Devam eden yıllarda, dönemin en iyi üniversitelerinden biri olan Princeton Üniversitesi'nden teklif almış ve bu teklifi kabul ederek, burada çalışmaya başlamıştır. Bu süre zarfında doktora çalışmalarını da sürdüren Turing, felsefe alanında doktora diplomasını almış ve doktora bittikten sonra da, Cambridge şehrine dönmüştür. Burada ise alanını bütünüyle değiştirerek şifre bilimi (Kriptoloji) üzerine yoğunlaşmıştır.
Zamanla devletin şifre çözme biriminin 'beyni' haline gelen Turing'i, İngiliz İstihbaratı da yakından takip ediyordu. Ve takvimler 1954 yılını gösterdiğinde; bir gün, hizmetçisi tarafından, yatağının yanında siyanür şişesi ve ısırılmış bir elma ile ölü olarak bulundu. Dönemin medyası, kamuoyuna, Alan Turing’in intihar ettiğini bildirdi. Ancak bu oldukça garip bir ölüm biçimiydi! Zaten bu haberler pek de inandırıcı bulunmadı. Acaba bu, intihar süsü verilmiş bir 'cinayet' olabilir miydi? Maalesef, bu konuda kesin bir şey söyleyemiyoruz. Ama bir düşünün, devletin en önemli bilgilerine sahipsiniz ve siz onları şifreliyorsunuz! Karar sizin...
Apple’ın logosu, yani şu meşhur ısırılmış elma'nın, Alan Turing’in ölmeden önce ısırdığı (!) elmadan ilham alınarak yapıldığı öne sürülmektedir. (Gerçi yöneticilerden bazılarının ağzından kaçırmasının ardından, simgenin kaynağı hakkında kafalarda pek bir soru işaretinin kalmadığını söyleyebiliriz rahatlıkla.)
Onu daha çok matematiğe olan katkıları ile tanıyoruz
Merkezi limit teoremi çalışmaları dışında, 1937'nin başlarında yayınladığı (1936 diye de bulabilirsiniz) 'hesaplanabilir sayılar' adlı makalesinde çok farklı ve ilginç bir teoriden bahsediyordu. Söz konusu teori, 'Turing Makinaları' isimli bir ispat biçimiydi.
Bu ispat şekli, içinden çıkılamayan ve kanıtlanması müthiş zor olan matematiksel hesapları çözen bir hesap makinesi formatında olan bir aletti. Ve aslında bu, yapay oyunlar kuramının ve yapay zeka olgusunun da bir temsilcisiydi. Nitekim 1950'de kaleme aldığı 'hesaplama mekanizması ve zeka' isimli makalesinde de, bu makinenin işleyişiyle alakalı daha ayrıntılı ve çarpıcı diyebileceğimiz açıklamalarda bulunmuştur.
Alan Turing, yaşadığı dönemde kıymeti pek bilinmeyen ve gerçekleştirdiği çalışmalar bir türlü idrak edilemeyen bir dahi, aynı zamanda da çok çalışkan bir bilim insanıydı. Üstelik Turing, artık yalnızca matematik değil, bilgisayar biliminin de en önemli temsilcilerinden biri olarak sayılmaktadır.