Teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlığın Mars’ta kolonileşmesine dair çalışmalar, bir bilim-kurgu senaryosu olmaktan çıkıp hakikat olma yolunda ilerliyor. Bu yazımızda bu senaryonun gerçek olması dahilinde insan vücudunun 1.000 yıl içerisinde Mars’a nasıl adapte olabileceğinden ve Mars koşullarının insan vücudunda ne gibi değişikliklere yol açabileceğinden bahsetmeye çalışacağız.
Koşullar itibariyle dünyadan çok daha zorlu şartlar taşıyan Mars, ilk olarak şartlar uygun olsa dahi oldukça az oksijen taşıyabilecek bir altyapıya sahip; insanlık buna bir şekilde uyum sağlayabilirse her şeyden önce farklı bir akciğer ve kalp yapısına sahip olacaktır. Ancak uzayda bir yıl geçiren astronotların dahi bedenlerinde değişiklikler yaşadığını düşünürsek, adaptasyon sürecinin ardından insanların bir şekilde hayatta kalmanın yolunu bulabileceğini söylemek mümkün.
Bir diğer faktörde ise eğer vücudumuz daha düşük yer çekiminde yaşama adapte olabilirse ilk nesilin çeşitli kas ve iskelet zayıflıklarıyla boğuşacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak yüzyıllar içerisinde koşullara uyum sağlayan insan bedeni, Mars’a ilk ayak basan nesile oranla çok daha uzun bir boya ve dayanıklı kaslara sahip olacaktır. Aynı zamanda ilk nesillerde zayıflayan kemik yapısı ve yüksek radyasyon oranı; başlangıçta kafataslarımızı da etkileyerek, birçok nörolojik bozukluğa ve ortalama yaşam süresinin kısalmasına neden olacaktır.
Farklı bir teoriye göre, Mars’ın neden insanlığın boyunu uzatacağından bahsetmek gerekirse; düşük yer çekimi zaman içerisinde omurgamıza uygulanan baskıyı azaltarak kısa vadede uzamaya meyilli hale getirebilir. Tekrar uzayda 1 yıl geçiren astronotlardan örnek verirsek, uzayda 1 yıl geçiren NASA astronotu Scott Kelly, görevinin ardından dünyaya döndüğünde boyu tam 5 cm uzun ölçümlenmişti.
En ilginç iddialardan biri de insan vücudunun radyasyonla mücadele etmek için ten renginin değişeceği üzerine fikirlere dayanıyor. Fakat iddiaya göre bu değişim, bilim-kurgu filmlerinde gördüğümüz yeşil yaratıklara değil; Mars’ın zararlı UV ışın alan yapısı ve yüksek radyasyon oranı, bizleri birer turuncu insana dönüştürecektir. Üstelik yüksek radyasyon oranı insan geni üzerinde farklı mutasyonlara sebep olarak; yeni ırklar ve yapı olarak birbirinden farklı diyebileceğimiz "insanlar" oluşturabilir. Bu tür bir haber kimine göre distopya kimine göre de bir ütopyaya dayansa da bilimsel veriler ışığında bir ihtimal barındırıyor. Özetlemek gerekirse; eğer insanlık Mars’ta yaşamaya başlarsa uzun vadede bizlerden çok daha uzun boylu, kaslı ve turuncu renkli bir mirasımız olabilir.