Artık uzaya dair bakışımız öyle bir hal aldı ki bulunan her yeni yıldız ve gezegenden sonra akıllara tek bir soru geliyor; 'Acaba yaşam var mı?'. Bu sorunun pozitif bir cevap alabilmesinin en büyük koşulu ise bulunan gezegende ya da yıldızda su olup olmadığı çünkü bilim tıpkı dünyada olduğu gibi diğer gezegenlerde de suyun yaşamın başlangıcı olacağına inanıyor. Bu bilgi tabii ki temelde doğru ancak yeni açıklamalara göre astrofizikçiler ve uzay araştırmaları ekipleri şimdiye kadar önemli bir etkeni ihmal ediyordu.
Su, içinde yaşamı oluşturabilecek koşulları barındırdığı için tabii ki önemli ancak sudan da önce aranması gereken bir kriter daha var; ultraviyole radyasyonun varlığı ve miktarı. Bu yeni koşulun ortaya çıkmasının sebebi ise aslında çoğu bilim insanının yaşamın yapı taşı olarak RNA'yı göstermesi. RNA'nın oluşumunu sağlayan moleküllerin ve onları oluşturan yapı taşlarının ortaya çıkış koşulları incelendiğindeyse, ultraviyole ışık gerektiği ortaya çıktı.
Bu bilgiler sayesinde sürdürülen araştırmada, bir gezegenin RNA ortaya çıkarabilmesi için maruz kalması gereken minimum ve maksimum ultraviyole ışık ve radyasyon değerleri tespit edildi. Elde edilen bu veriler sayesinde de yeni gezegenlerde yaşam arayışı için su aramalarına başlamadan önce bu değerler kıyaslanarak ilk görüş yapılabilecek. Araştırma ekibi, sonuçlarını kullanarak çeşitli dış gezegenlerde incelemeler yapmaya başladılar ve ihtimaal dahilinde olan bazı seçenekler elendi bile.
Çalışma sayesinde artık uzayda yaşam arayışı konusunda farklı bir bakışımız olacağı ve bu bilgilerin uzay araştırmalarını büyük oranda kolaylaştıracağı düşünülüyor ve ekip bir yandan yeni testlerle sonuçları sınarken, bir yandan da yeni 'yaşama ev sahipliği yapma' ihtimali olan gezegenleri aramaya devam ediyor.