İnsanlığın geleceğini kökünden değiştireceğini düşündüğünüz şeyler neler? Bir başka gezegene gitmek, iklim değişikliğini ortadan kaldırmak, ekonomik sistemleri yeniden inşa etmek, fırsat eşitsizliğini yok etmek, silahları çiçeklere dönüştürmek... Hepsi ne kadar da imkânsız görünüyor. Her şeye rağmen; mümkün olan, gerçekleşmesi için de zaman gereken bir dönüm noktası var.
Koştuğunuzda yorulmadığınız, ağrılar yaşamadığınız, organlarınızın sorunsuz şekilde çalıştıkları, enerji için beslenmek zorunda kalmadığınız, her açıdan mükemmel bir beden mümkün mü? Gelin TeknoGelecek serimizin yeni bölümünde, yapay bedenleri mümkün kılması beklenen bilinç aktarımı ya da beyin nakli konularına yakından bakalım.
Yapay Bedenlerden Önce: Beyin nakli mümkün mü, bugüne kadar gerçekleştirildi mi?
Yapay bir bedende yaşamak, temelde insan beynini bir başka ortamda çalıştırabilmekten geçiyor. Yapay organ ve uzuvlar hakkında yaşanan gelişmelere bakmadan önce, insan beynine ilişkin yapılan çalışmalara bakalım.
İtalyan beyin cerrahı ve Profesör Sergio Canavero ve ekibi, son iki yıldır kafa nakli gerçekleştirmek için çalışma yürüyorlar. Teorik olarak beynin yeni bir vücuda geçiş yapmasına en yakın çalışmayı yürüttüklerini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl Mart ayında Rus bir gönüllü hastanın beynini, yaşamını yitirmiş olan bir kişinin sağlam bedenine aktarma çalışmalarını son anda durdular. Bir ilk olacak bu operasyon, beyni aktarılacak kişinin ölümüyle sonuçlanabilir. Bedenini kullanamayan Rus gönüllü, bu ihtimalle yüzleşemediğini söyleyip, son aşamada süreçten çekildiğini açıkladı.
Canavero ve ekibi, rotasını Çin’e çevirip yeni hasta arayışına girdiler. Bu sırada insan kadavraları ve fareler üzerinde yapılan nakil deneyleri başarılı oldu. Ekip hala bedenini kullanamayan bir gönüllü donör arayışında.
Beyin (kafa) nakli, pek çok açıdan etik bir tartışma konusu haline geldi. Ayrıca pek çok bilim insanına göre bu hala mümkün değil. Canavero ve ekibini ciddi şekilde eleştiren üst düzey kurumlar da var. Her şeye rağmen kaçışımız yok gibi görünüyor. Beyin nakli, insanların yeni bir bedene kavuşma hedefi doğrultusunda gerçekleşecek ilk şey olacak. Muhtemelen bu yazıyı okuyanların büyük bir kısmı, önümüzdeki yıllarda ilk beyin (kafa) naklinin gerçekleştiği haberini alacaklar. Belki de o operasyon başarısız olacak, ancak öğrenilen şeylerle daha iyisi için çalışılacak.
Doğrudan beynin nakil edilmesi ise hala ciddi bir sorun teşkil ediyor. Zira baş bölgemizdeki sinirler, öylesine kritikler ki, beyin ile yeniden bağlanmaları imkansıza yakın. Göz, burun, kulak, dil ve yüz naklinin yapıldığını biliyoruz. Bu nakiller, tek başlarına bile uyum süreci için aylar gerektiriyorlar. Bütün hepsinin aynı anda geçekleşmesi için uzmanlara göre biraz daha beklemek gerekiyor.
Yapay Bedenlerden Önce: Bilincimizi hafıza kartlarına aktarıp kopyalayabilir miyiz, siber-bilinç mümkün mü?
Beynimizdeki sinir hücrelerine ilişkin, bilinmesi gereken her şeyi hâlâ bilmiyoruz. Buna rağmen onları taklit etme çalışmalarımız sürüyor. Yapay sinir ağları denilen sistemlerle, gerçekten öğrenebilen yazılımlar geliştiriyoruz. Hatta bu yazılımların çalışması için özel olarak üretilen mikroçipleri, cebimizdeki akıllı telefonların içerisinde taşımaya başladık.
İnsan beyni öyle düşündüğümüz kadar basit değil. Yaklaşık 100 milyar nöronun bulunduğu bir biyolojik varlığı taklit etmek, yusufçuğa bakıp helikopter üretmek kadar sıradan değil. Doğayı, onun bir parçası olarak taklit etme yolculuğunda önemli gelişmeler de var.
“Siber-bilinç” olarak yeni yeni oturmaya başlayan anlayış, insan beynindeki kadim bilgilerin dijitalleştirilmesine dayanıyor. O bilgilerin yeniden işlenebildiği yer ise bu kez organik bir yer değil. Tamamen insan ürünü olan yapay elektronik devreler... Korkunç bir yaklaşım olsa da buna her geçen gün bir adım daha yaklaşıyor. Ayrıca size kötü bir haberimiz de var: İnternet(!)
Yine her geçen gün veri aktarım hızlarında artış yaşanıyor. 5G teknolojisi ve Nesnelerin İnterneti devrimine çok yakınız. Günün birinde insan, beyin-makine arayüzleri sayesinde internetin bir nesnesi haline geldiğinde, tüm bilincimiz dijital ortamda kendisine yer bulacak. Belki de makineler, rüya görmeyi bizim bilinçlerimizle karşılaştıklarında öğrenecekler.
Ne kadar zor olsa da birgün bilincimiz, dijital ortamda belki de tek bir elektronik devresine ve fiziksel sinir ağına ihtiyaç duymadan, internetin, bulut sistemlerinin bir parçası olarak dolaşabilecek. Günümüzde gittikçe yaygınlaşan “transhümanizm” akımının temsilcisi olan bilim insanları, 2000’li yılların başından bu yana çalışma yürütüyorlar.
Yapay bedenleri hangi nedenlerle üretiyoruz, neye benzeyecekler?
Bu soruya yanıt vermek için günümüzde herkesin gözü önünde gerçekleşen bazı somut olayları birbirine bağlamak yeterli olacaktır. Stephen Hawking, evreni açıklarken “entropi” şeklinde bir terim kullanmıştı. Ona göre entropi, herhangi bir şeyin zamanla bozulup, yitip gitmesini ifade ediyor. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler, insanlar, bitkiler, hücreler, DNA sarmalları, nükleik asitler, atomlar, atom altı parçacıklar... Hepsi zamanla bozuluyor, yitip gidiyor, yerine yenisi gelse de aynısı olmuyor.
İnsan vücudu, entropi sürecini ortalama 79 yılda tamamlıyor. Buna rağmen ürettiğimiz, yani yapay olan varlıklar, yeryüzünde yüzlerce yıl bozulmadan kalabiliyorlar. Son derece dayanıklı malzemelerle üretilmiş bir insan bedenine ne dersiniz? Her şey bir gün elbet bozuluyor, ancak bilincinizin ya da beyninizin aktarıldığı yapay bir bedenle kaç yüzyıl yaşayabileceğiniz hayal edin. Üstelik her eskiyen bedenden sonra, yeni bir bedene geçmek de zor değil.
Günümüzde fiziksel açıdan en çok insana benzeyen yapay bedenleri, Boston Dynamics’in çalışmalarıyla görüyoruz. Atlas projesiyle şirketin geldiği nokta son derece ilham verici, ancak muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içerisinde aşağıdaki videoyu gülerek izleyeceğiz:
Aslında Atlas gibi robotlar, bir beyin-makine arayüzüyle uzaktan kontrol etmek bugün mümkün. Düşünemeyen, karar vermekten aciz bir robotun, yani sıradan bir metal, kablo ve devre yığınının tek başına vasfı olmayacak. İnsan beyni ya da bilinci tarafından kontrol edildiğinde yeni bir çağa giriş yapacağız.
Torunlarınızın dünyasında bugünün anormallikleri çok sıradanlaşacak, belki de o zamanlar yapay bedenleri değil, bir başka gezegene ışık hızına yakın seyahati değerlediriyor olacak. Tüm bunlar gerçekleşirken bizim süreçteki payımız ne olacak?
TeknoGelecek yazı dizimiz kaldığı yerden devam edecek, daha önceki içeriklere aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz: