Psikolojik olarak oldukça hassas varlıklar olduğumuzu söylemek gerek. Sürekli olarak etkilenecek bir şeyler buluyor, çevremizde olan bitene kişiliğimize has tepkiler veriyoruz. Bilimsel olarak bu tepkilerin sınıflandırmak oldukça zor. Yine de çoğu insanda görülen yaygın semptomlar, psikoloji bilimiyle uğraşan araştırmacıların dikkatini çekiyor. İlginç, ancak bir o kadar da yerinde bir tespitle, son 10 yıllık dilimde en çok psikolojik rahatsızlığa neden olan şey ise teknoloji.
Türkiye’de resmi araştırmalara göre 54.33 milyon internet kullanıcısı var, sadece 44 milyonu mobil cihazlardan sosyal medyaya giriş yapıyor. Her gün ortalama 7 saatimizi internette harcıyoruz. Şimdi burada araya girip “Daha az ya daha çok internetteyim” diyebilirsiniz, en nihayetinde ortalama bir değerden bahsediyoruz. Eğer bu konuda anlaştıysak, şimdi de en az birisine sahip olduğunuz tekno-psikolojik e-hastalıklara geçelim.
- Not: Listedeki her semptom, bilimsel olarak tanımı bulunan semptomdur.
İnternet Siniri:
Eğer akıllı telefonunuz, tabletiniz ya da bilgisayarınız herhangi bir nedenle düşük performans sergiliyor, siz de bu duruma karşı aşırı tepki veriyorsanız internet sinirine sahipsiniz.
Google Etkisi:
Eğer Google gibi arama motorlarından öğrendiğiniz bilgileri kolayca unutuyorsanız, Google etkisi denilen semptomun etkisi altındasınız. Bilimsel olarak, herhangi bir bilgiye arama motorlarından ulaşma umudunuz yüksek olduğu için bu bilgileri önemsemiyor, bu nedenle hemen unutuyorsunuz. Genel olarak internet üzerinden öğrendiğiniz bilgileri kolayca unutmanız da bu rahatsızlığın bir parçası.
Siberkondri ya da siberhondrik:
Eğer sağlığınız hakkındaki endişelerinizi internet üzerinde arıyor, yalan yanlış teşhislerde bulunuyor, gereksiz yere endişeleniyorsanız, halk arasında hipokondri olarak bilinen rahatsızlıktan muzdaripsiniz demektir.
Hayalet zil sesi:
Eğer farklı bir işle meşgulken telefonunuzun çaldığını sanıyorsanız, hayalet zil sesi semptomuna sahipsiniz. Benzer şekilde titreşimler için de geçerli olan bu sendrom, özellikle uykusuz olduğunuz anlarda “bana öyle geldi” dedirten çok an yaşatıyor.
Ego sörfü:
Eğer kendi adınızı internette çok sık arıyor, isminizin geçtiği yerlere göz atıyor, görsel aramada ne kadar gözüktüğünüz çok merak ediyorsanız ego sörfü semptomuna sahipsiniz.
Nomofobi:
Telefonunuzdan bir türlü ayrılamıyor, ev içerisinde oda değiştirirken bile yanınızda götürüyor, şarjı bittiğinde deliye dönüyorsanız en yaygın görülen bir başka bozukluğa sahipsiniz. Açık bir şekilde telefon bağımlılığınız var. Çoğu kişi ilk duyduğunda muhtemelen reddediyor, bizden söylemesi.
FOMO:
Eğer hiç durmadan “Bir yerlerde bir şeyler olacaktı” endişeniz varsa, arkadaşlarınızın neler yaptığını sürekli merak edip sosyal medya da onları kontrol ediyorsanız, yakın çevrenizdeki her türlü gelişmeden haberdar olmak konusunda korkularınız varsa FOMO’ya sahipsiniz. Türkçeye “bir şeyleri kaçırma korkusu” olarak çevirebileceğimiz bu rahatsızlık, bir nevi haber alma takıntısı olarak düşünülebilir.
Tarihin herhangi bir döneminde, dünyanın herhangi bir köşesinde, zaten sürekli bir şeyler oluyor. İnternet olmadan önce de bu böyleydi. FOMO, yapı olarak insanlığın radikal bir değişim içerisinde olduğunu da gösteriyor.
Sorun ne olursa olsun, bu rahatsızlıklardan nasıl kurtulabiliriz?
Öncelikle her birinin sıradan bir psikolojik rahatsızlığa göre çok yaygın olduğunu bilmekte fayda var. Psikolojik olarak herhangi bir aşama kaydetmenin anahtarı kabullenmekten geçiyor. İlk aşamada sahip olduğumuz semptom ya da rahatsızlığı kabul etmeliyiz.
Bilim insanları, bu tür belirtilere karşı özellikle “teknoloji detoksu” denen yöntemleri öneriyorlar. Bir nevi kişinin internet ve cihazlardan uzaklaşarak, katı kurallar uyguladığı ilkelleşme süreci şeklinde tanımlayabiliriz. Bir ay, 15 gün ya da 1 haftalık sürelerle, zorunda kalmadıkça cihazlardan ve internet uzak kalmak, bağımlılıklarınızı fark etmenizi kolaylaştırıyor.
Kaynakça: Harvard Health Blog, Psychology Today