Havacılık sektöründe hatayı sıfıra yakın tutabilmek için, yüksek teknolojiye sahip uçaklar, gelişmiş sistemlerle donatılmış havalimanları kullanılıyor. Ayıca kaliteli eğitimler almış, yetenekli çalışanlardan oluşan dinamik bir ortam mevcuttur.
Günümüzde, uçuş emniyeti çok yüksek seviyelere erişmiş olsa da güvenlik konusunda bu seviyelere ulaşılması, ne yazık ki yaşanan büyük kazalar ve can kayıpları sonrasında alınan tedbirlerle gerçekleşebildi. Havacılıkta sık duyulan bir terim olan “Havacılıkta kurallar kanla yazılır” sözü, zaman zaman en acı şekliyle doğruluğunu bizlere göstermiş oldu.
12 Kasım 1996, o kuralların yazıldığı günlerden birisi oldu:
Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi Havalimanı, günümüzde olduğu gibi o yıllarda da en yoğun hava trafiğinin yaşandığı bölgelerden biriydi. 12 Kasım 1996 günü hava trafik kontrollerinin (ATC) ifadelerine göre, trafik çok yoğundu. Hava trafik kontrolörü V.K. Dutta, o gün çok sayıda uçağın aynı anda emniyetle uçmasından sorumlu olan kişiydi.
Yeni Delhi Havalimanı, sadece bir adet radara sahipti. Hava trafik kontrolörleri uçakların lokasyonlarını iki boyutlu olarak görebiliyor, bu nedenle uçakların hangi irtifada uçtuklarını bilmiyorlardı. İrtifa bilgisini almak için pilotlarla irtibat halinde kalmaları gerekiyordu, aynı zamanda pilotların verdikleri bilginin doğruluğunu da kontrol edemiyorlardı. Güven, her şeydi.
Suudi Arabistan'a bağlı olan bir Boeing 747 ile Kazakistan’a ait IL-76 uçakları, Yeni Delhi Havalimanı sahasındaydı:
Radar görevlisi ATC Dutta, sorumluğu olduğu bu uçaklar ile sürekli irtibatta kalarak, onlara uçuşlarını sürdürecekleri irtifalar hakkında bilgileri sunuyordu. Kontrolör, Boeing 747’ye irtifa bilgisini verdikten sonra, diğer uçak IL-76'ya da seyretmesi gereken yüksekliği bildirdi.
Görevli, her iki uçağın birbirlerine doğru uçtuklarını, aralarında sadece 300 metre kadar bir yükseklik mesafesi olacağını bilgisini de pilotlarla paylaştı:
Görevliyi dinleyen Boeing 747 pilotları, söylenen irtifaya gelerek, stabil bir şekilde uçuşlarına devam ediyorlardı. Diğer taraftaki IL-76 uçağı, eski bir askeri uçaktan dönüştürülen bir yocu uçağıydı.
Bu nedenle kabin tasarımı biraz daha farklı olan uçağın kokpitinde, aynı anda üç kişi yer alıyordu. Pilotlar uçuş ile ilgilenirken, pilotların arka kısmında yan şekilde oturan kişi de kule ile irtibatları sağlamakla yükümlüydü.
Kuleden aldığı irtifayı pilotlara bildiren arka koltuktaki uçuş mühendisi, pilotların önünde yer alan göstergelere bakmak için biraz çaba sarf etmeliydi.
Boeing 747 doğru irtifada gidiyordu. Nitekim IL-76'da bir sorun vardı:
Uçuşunu 747 jumbo jetten 300 metre yüksekte sürdürmesi gereken IL-76, hızla alçalıyordu. Durumu fark eden uçuş mühendisi, pilotlara yanlış irtifada olduklarını, acilen yükselmeleri gerektiğini söyledi.
O sırada karşılarında dev bir uçak gördüler: Pilotlar, son hamlelerini yapmış olsalar da uçak yeterli yüksekliğe çıkamadı:
Hava trafik kontrolörü, hala radarında uçakların yüksekliğini göremiyordu. Her iki uçağın sinyali de kaybolmuştu. O esnada bölgede uçuş yapan bir başka askeri uçak, kuleye gökyüzünde ‘devasa bir patlama’ gördüğünü; yere doğru düşen iki uçak olduğunu bildirdi.
Acı tablo: Her iki uçaktan da sağ kurtulan olmadı.
Yeni Delhi'nin batısındaki bir kasaba olan Çarki Dadri’ye düşen uçaklar için derhal arama kurtarma çalışmaları başlatıldı. Bölgeye ulaşan ekipler, gördükleri manzara karşısında donakaldılar. Uçakların enkazı neredeyse yerin altına gömülmüştü. Yaşayanları bulma çabası ise olumsuz sonuçlandı.
Peki kazaya sebep olan şey aslında neydi?
Dünya kazanın haberi ile sarsılırken, kaza araştırma ekipleri derhal kara kutulara ulaşma çalışmalarını başlattılar. Parçalar o kadar derinlere gömülmüştü ki kazı çalışması yapabilmek için alana iş makineleri getirmek zorunda kaldılar.
Kazanın nedeni aylar boyunca bulunamadı. Kazakistan Havayolları, uçaklarının şiddetli bir türbülansa girdiğini, bu nedenle de hızla alçalma yaptığını iddia ediyordu.
Uzun çalışmalar sonunda elde edilen kara kutular sayesinde, detaylı incelemeler yapıldı. Kokpit ses kayıtları dinlendi, uçakların kazadan hemen önce gerçekleştirmiş oldukları manevralar incelendi. Araştırma ekibi, Boeing 747’nin verilen tüm talimatları yerine getirdiği, doğru irtifada uçuşu sürdürdüğü konusunda hem fikirdi. Kazak havayollarına ait uçakta ise terslikler söz konusuydu.
Ses kayıtları dinlendiğinde, pilotların İngilizcelerinin yeteri kadar iyi olmaması nedeni ile ATC’den gelen komutlar konusunda kafa karışıklığı yaşadıkları anlaşıldı. Pilotlar, Boeing 747’ye verilen irtifa bilgisinin, kendilerine verildiğini zannederek, alçalmaya devam ettiler. Arkada oturan uçuş mühendisi, kendisine ait irtifa göstergesine sahip değildi. Bu nedenle hızlı alçalmayı anında fark edemedi, bu da felaketi kaçınılmaz kıldı.
Faciada tam 349 kişi hayatını kaybetti. Kazanın neden meydana geldiği ortaya çıkarıldı, ancak akabinde edinilen bilgiler çok daha sarsıcı bir etki yarattı:
Havalimanında yer alan tek radar yüzünden uçakların irtifalarını göremeyen kontrolörler, pilotların verdikleri bilgileri kağıtlara yazarak not tutuyorlardı. Aslında o yıllarda, irtifa bilgisi sağlayan radar teknolojisi birçok havalimanında kullanılıyordu. Yeni Delhi Havalimanı yönetimi de bu radarı çoktan satın almıştı.
Planlamalara göre kaza tarihinden tam iki hafta önce radarın takılmış olması gerekiyordu. Eğer bu sistem kurulmuş olsaydı, hava trafik kontrolörü uçakların hareketlerini görebilecek, onları erkenden uyaracak ve bir faciayı önlemiş olacaktı.
Hatalar zincirine eklenen bir diğer halka ise uçaklarda yer alması gereken TCAS uyarı sisteminin olmamasıydı. Bu nedenle pilotlar, karşıdan gelen uçak hakkında hiçbir fikirleri olmadan uçmaya devam ettiler.
- Not: TCAS sistemi, uçakların havada çarpışmalarını önler. Trafiğin durumu, gelen uçağın yönü gibi daha birçok bilgi vererek, pilotları uyarır. TCAS, gerektiği takdirde “alçal, yüksel” gibi sesli komutlar da vererek kazaların önlenmesinde çok önemli bir yere sahiptir.
Yaşanan bu trajediden sonra Yeni Delhi havalimanına ikinci radar sistemi kuruldu. TCAS sistemi neredeyse bütün uçaklarda zorunlu hale getirildi. Ekiplerin birbirleri ile iletişim problemi yaşamamaları adına dil konusundaki eğitimler ve zorunluluklar arttırıldı.
Tüm bu önlemler, günümüzde havacılığın en güvenli ulaşım yolu olmasına katkıda bulundu, ancak ne yazık ki bazı kuralların konması için yüzlerce insanın hayatını kaybetmeleri gerekti.
Kazanın animasyonu: