Kötü olaylar yaşadığımız zaman bu durumun üstesinden gelmek için genelde bir çaba sarf ederiz/etmemiz gerekir. Tabii ki bu genel geçer bir kural değil. Bazı insanlar, olayların üstesinden gelemeyeceğine karar verdiği zaman, yalnızca pes ederler.
Diyelim ki matematikten sürekli kötü notlar alıyorsunuz. Kendinize hiç “Zaten matematikten anlamıyorum, yeteneğim yok” dediğiniz oldu mu? Elbette başarısızlık örneklerini çoğaltabiliriz. Zaten bugün başarısızlıklarla değil, başarısızlıkların neden sonunun gelmediğiyle ilgileneceğiz. Önce tuhaf bir deneye göz atıyoruz.
Psikolog Martin Seligman ve Steven F. Maier, bu konuyu aydınlatmak için köpekler üzerinde deney yapmaya karar verdi:
Araştırmacılar, köpeklere bir sinyal ve sinyalden sonra da elektroşok veriliyorlardı. Belirli bir süre boyunca köpekler üzerinde bu işlem devam ettirildi. Köpekler, artık sinyal sesinden sonra elektrik akımı geleceğini öğrendi. Bir bakıma sinyal sesine koşullandılar.
Deneyin ikinci bölümü için bir kafes tasarlandı. Bu kafesin zemini, bir bariyerle ayrılmış iki bölümden oluşuyordu. Bir bölümün zemini köpeklere elektroşok veriyor, diğer taraf da vermiyordu. Köpekler, aradaki bariyerin üzerinden atlayıp diğer bölmeye geçebiliyordu.
Deneye hiç bu düzenek içeriside yer almamış, durumdan bihaber olan ikinci bir grup da eklendi.
İkinci gruptaki köpekler, zeminden elektrik gelince bariyerden atlayıp kendileri kurtarıyorlardı. Sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler ise çarpılsalar bile bariyerden atlamıyor, elektrik çarpılırken hareketsizce bekliyordu:
Deneyin ilk aşamasında sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler, kaçabilecekleri halde elektrikli zeminde durunca, araştırmacılar bir başka düzenek hazırladılar. Seligman ve arkadaşı, bu kez 3 farklı denek grubu oluşturdular.
- 1. gruptaki köpekler bir süre boyunca kemere bağlanıp sonra serbest bırakıldı,
- 2. gruptaki köpekler, aynı kemere bağlandılar ve elektroşoka maruz burakıldı. Köpekler, bulundukları panelde burunlarıyla bir tuşa basıp şoku durdurabiliyordu.
- 3. gruptaki köpekler, aynı şekilde kemere bağlanıp şoka maruz bırakıldı. Bu kez onların şoku durdurmak için basabilecekleri bir tuş yoktu, yani kendi istekleriyle kurtulmaları imkansızdı.
Seligman iki bölmeli kafesini geri getirdi, her bir grubun üyeleri bu kafese koyularak test edilecekti. Sonuç olarak;
- 1. ve 2. gruptaki köpekler, elektirk akımına kapıldıklarında bariyerden atlayıp elektriksiz alana kaçtı.
- 3. grubun üyeleri ise elektrik akımından kaçmak için hiç girişimde bulunmadı. Halbuki elektrikten kurtulmaları için yapmaları gereken tek şey diğer tarafa atlamaktı.
Kemere bağlanıp, elektrik akımından kurtulmak için herhangi bir çözüm sunulmayan 3. gruptaki köpekler, asla kurtulamayacaklarına şartlanmıştı. 1. gruptaki köpekler, kemerden hemen kurtulacaklarını biliyordu; 2. gruptaki köpekler burunlarıyla bir tuşa dokununca elektrik akımının duracağını keşfetmişti. Onlar için bir çözüm vardı. Nitekim 3. grup için herhangi bir çözüm yoktu. Araştırmacılar, 3. gruptaki köpeklere çaresizliği öğretmişlerdi.
Çaresizliği öğrenen denekler, kolay bir çözüm burunlarının dibinde olsa bile göremedi. Tepkisiz kaldılar, çünkü çaresizliği kabullendiler. Aslında biz insanların bile çok sık karşılaştığı bir durum var. Değil mi?
Bir konuda başarısız olup hevesimiz kırıldıktan o konuya karşı olan isteğimiz kaçabiliyor ve “zaten yapamayacağım” kanısına varabiliyoruz. Belki de çözüm üzerinden atlayabileceğiniz bir bariyer, basabileceğiniz bir tuş kadar yakınınızda. Belki de görmek için kafanızı kaldırmak, çaresizliği kabul etmemek gerekiyor.
Seligman'ın bulguları üzerine sadece köpekler değil, insanlar üzerinde de yapılan bazı testler var. Haftaya, öğrenilmiş çaresizliğin insanlar üzerindeki deneylerini aktarıyoruz. Görüşmek üzere, takipte kalın...