Yataktan kalktığımız zaman başlayan ve uykuya dalana kadar devam eden hatta kimilerimiz için uykuda bile devam eden en doğal etkinliğimizdir konuşmak. Gün boyu okulda, iş yerinde kısacası her yerde konuşuruz. Genellikle de yaptığımız konuşmalarda herhangi bir sorunla karşılaşmadan, düşüncelerimizi ifade ederiz. Ancak kimi zaman durum bu kadar basit olmayabiliyor. Ana dilleri farklı olan insanların anlaşması biraz daha zordur, bunu hepimiz biliriz. Ancak kimi zaman, aynı ana dili paylaşan iki insanın anlaşabilmesi daha zor olabilir. Dillere zenginlik katar aksan, hoştur fakat bazen aynı dili kullandığımız insanı bile anlayamayabiliriz.
Bilindiği üzere dünya üzerinden en yaygın kullanılan dil İngilizcedir. Basit bir örnekle Amerikan İngilizcesi ile İngiliz İngilizcesi arasındaki farkları bazılarımız az çok biliriz. Özellikle Amerika'da yaşayan bireylerin, ana dilleri ortak olsada anlaşma konusunda sıkıntı çektikleri görülmektedir. Dilbilimciler de bu durumu onaylamışlardır.
Problemler çözümleri gerektirir. Dilbilimciler de bu durumu bir problem olarak kabul ettikleri için duruma bir çözüm getirmiş durumdalar elbette. Çözüme gitmeden önce ise sorunun kaynağına inmek gerekiyordu. Bu noktada çalışan dilbilimciler eşleşme denilen bir tekniğe başvurdular. Bu teknik ile, dinleyicilerden tamamen standart İngilizce kurallarıyla bir süre konuşmaları ardından da bunları yazmaları isteniyor. Buradaki detay ise, konuşmacıların ve dinleyicilerin kökenleri. Örnek vermek gerekirse; Avrupalı bir dinleyici, Asyalı bir konuşmacıyı daha az anlıyor. Aynı şekilde Asyalı bir dinleyici de Avrupalı konuşmacıyı daha az anlıyordu. Ancak Asyalı konuşmacı ve Asyalı dinleyici daha iyi anlaşıyordu. Yani bu durumda aksan ve yüz "eşleşmiş" oluyordu.
Çözüm Basit: Pratik Yapmak
Dilbilimcilerin araştırmaları sonucunda vardıkları nokta, bireylerin dil becerilerini geliştirmeleri gerektiği ve yaptıkları pratiklerle aksan farkından kaynaklanan bu iletişim sorunun çözülebileceğiydi. Gönüllüler üzerinde yapılan deneyde, kişilere farklı aksanlı konuşmalar dinletildi ve bu konuşmaların yazılması istendi. Bir süre sonra bu pratiklerin etkisini gösterdiği, ilk denemelere göre konuşmaların daha doğru anlaşıldığı belirlendi.