Zaman yolculuğu pek çok kurgusal eserde karşımıza çıkıyor. Zamanda yolculuk yapsak ya da bir şekilde zaman bükülse anlaşılır mıydı? Belki gözle göremezdik ama bilim insanları kesinlikle farkına varırdı.
Fizikçiler, zaman bükülmelerinin yaklaşık yüz yıldır farkındalar. Aslına bakılırsa biz de bir zaman bükülmesinde yaşıyoruz, zaman yolculuğu yapamıyor olmamızın sebebi yeterince enerjiye ulaşamıyor olmamız. Albert Einstein’in 1905 yılında özel görelilik teorisi ortaya çıkmıştı. Bir on yıl kadar sonraki çalışmasında ise genel görelilikteorisini ortaya çıkardı. Bu teoriye göre kütle çekim, uzay ve zamanı büken bir yapıya sahip. Yani kütlesi olan her şey zamanı büküyor; ama az ama çok.
Doğal olarak daha büyük şeyler zamanı daha çok büküyor. Kütlesi Güneş’in milyonlarca karı olan kara delikler oldukça büyük zaman bükme potansiyeline sahip. Kara deliğe yaklaştıkça cismin kütlesi zamanı o kadar çok büküyor ki içerideki her şey, dışarıdaki gözlemcinin gördüğüne kıyasla çok daha yavaş gerçekleşiyor.
Güneş ve Dünya da belli bir ölçeğe kadar zamanı bükebiliyor. 2007 yılında NASA'nın Gravity Probe B adlı uydusu, Dünya'nın etrafındaki zamanı nasıl büktüğünü gözlemleyerek genel görelilik teorisini %99 başarıyla destekledi. Örneğin dağların zirvesinde yaşayan insanlar, gerçekte deniz seviyesinde yaşayan insanlardan daha hızlı yaşlanıyor.
Özel görelilik teorisi gereği, hızlandıkça da etrafımızdaki zaman akışı yavaşlıyor. Bu türden bir zaman bükülmesini günlük yaşamımızda aslında görüyoruz: GPS sistemlerinde. GPS uyduları inanılmaz hassas saatler kullanıyor. Bu uydulardaki saatler, dünya ile aralarındaki mesafeye ve uyduların dönüş hızına göre ayarlanıyor. Bu saatlerin ayarlanması, GPS’in doğru konum verebilmesi için büyük önem taşıyor.
Zamanın bükülmesi denince akla ilk gelen şeyler bunlar değil. İnsanların aklında genelde bilim kurgu filmlerindeki makineler geliyor. Teorik olarak zaman yolculuğu mümkün ama pratikte pek de mümkün değil. Bu teorilerden ilki, uzay zamanda boşluklar olarak görülebilecek solucan deliklerini kullanmak. Bu yapıların evrenin erken dönemlerinde mikroskopik ölçekte ortaya çıktıkları varsayılıyor. Sorun şu ki bu yapılar oldukça dengesiz ve hemen çöküyorlar.
İkinci opsiyon ise kozmik ipler. Bu hipotezde enerji hatları var ve birbirini hızlandıran iki iplik, zamanı garip şekilde bükebilir ve uzay zaman içerisinde kapalı döngüler oluşturarak zaman yolculuğu yağmayı mümkün kılabilir. Ha ipleri hızlandırmak için gereken muazzam enerjiyi nereden bulacağımız başka bir soru.
Kara madde ya da zaman yolculuğunu mümkün kılacak egzotik maddeler bulacaksak bu muhtemelen gözlemsel kozmoloji ile olacak. Bizim varsayımlarımız ise büyük ölçekte boşa çıkacak. En azından Auckland Üniversitesi’nden Benjamin Shiaer’e göre durum bu.