Amerikalı bir girişimci olan ve ürettikleri tereyağlı kahvelerle bilinen Bulletproof 360'ın da kurucusu olan 45 yaşındaki Dave Asprey, 180 yaşına kadar hayatta kalabilmek için bir deney yapıyor. Kendisini, 'dünyanın ilk profesyonel biyo-hackerı' olarak tanımlayan Asprey, bu deneyini gerçekleştirebilmek için altı ayda bir kemik iliği aldırıyor, daha sonra da bu kemik iliğini yeniden kendisine enjekte ettiriyor. Asprey bu sayede sürekli olarak kök hücre elde ediyor. Bununla da yetinmeyen Asprey, düzenli olarak kızılötesi ışın banyosuna giriyor, kriyoterapi yapıyor ve başına düzenli olarak elektrotlar bağlıyor. Girdiği kriyoterapilerde sıvı hidrojenle soğutulmuş olan bir odada 2-4 dakika arasında değişen sürelerde, yaklaşık olarak -100 santigrat derecenin altındaki koşullarda kalıyor.
Yaptıklarını yorumlayan Asprey, bu çalışmaların fazlasıyla önemli olduğunu, bunun bir bilim kurgu filmi olmadığını ve bu yöntemlerin denenmek zorunda olduğunu belirtiyor. Denediği yöntemlerden hem keyif aldığını hem de hiçbir zaman bu yöntemlerden kaçınmadığını, eğer birisinin bu yöntemler nedeniyle ölmesi gerekiyorsa bu kişinin kendisi olduğunu ifade ediyor.
Asprey Silikon Vadisi'nde başarılı bir IT yöneticisiyken, işi gereği yıllar geçtikçe kilo almaya başlamış ve 136 kiloya kadar çıkmış. Durumun riskini o zaman fark ettiğini söyleyen Asprey, kötüleşen sağlığını kurtarabilmek için pek çok yöntem denemiş ve meditasyon eğitimleri almak için Tibet'e gitmiş. Burada içtiği tereyağlı kahvenin hem lezzeti hem de kendisine yaptığı etkiyi gören Asprey, Himalaya dağlarının yüksek koşullarında bu kahvenin normal şartlarda kendisine kötü gelmesi gerekirken beyninin güçlendiğini fark ettiğini söylüyor. Eve dönüş yolunda ise bu kahveyle ilgili uzunca bir düşünme fırsatı bulan Asprey, ilerleyen süreçlerde kendi formülünü geliştirmiş ve tereyağlı kahvenin ticaretini yapmaya başlamış. Asprey, kurduğu kahve şirketinden eldiği başarının neticesinde 68 milyon dolarlık bir yatırım almış ve bu sayede de şirketini, gerek kitap yazmak gerekse yeni araştırmalar yapmak için geliştirmiş durumda.
Ancak Dave Asprey'in hem tereyağlı kahveleri hem de kendisine yaptıkları bilim insanları tarafından sürekli eleştiriliyor. Bilim insanları bunun nedeni olarak, kahveye tereyağı katmanın hiç bir faydası olmadığını, Asprey'in ileri sürdüğü gibi bu kahveyle güne başlamanın da kahvaltıda alınacak proteinleri engelleyeceğini düşünüyorlar. Tereyağı ve kahvenin içerisindeki besinsel değerlerin düşük olduğunu belirten bilim insanları, kahvaltının günün en önemli öğünü olduğunu söyleyerek kahvaltıda tüketilen besinlerin çok daha vitaminli olduğunu ve insanların bu vitaminlerden eksik kaldıklarını ifade ediyorlar. İngiltere Diyetisyenler Birliği bünyesinde çalışmalarını yürüten Aisling Pigott, bu terayağlı kahveyle güne başlamayı kimseye tavsiye etmediklerini ifade etti.
Tüm bu düşüncelere katılmadığını ifade eden Asprey ise, geçtiği dönemde pek çok hastalığının olduğu, bu hastalıkların yanında kalp krizi riskinin olduğunu ve eskiden kendisini daima kötü hissettiğini söyledi. Pek çok uzmanın yüksek yağlı ve düşük şekerli diyetleri onayladığını söyleyen Asprey, kendi kahvesinin Tibet'te dört bin yıllık bir alışkanlık olduğunu ve kendisinin de bu alışkanlığa dahil olmaktan hiç bir zaman çekinmediğini ifade etti.