Radyasyon, kendisini oluşturan parçaları bir arada tutamayan aşırı derecede şişmiş atomik çekirdeğin, çok fazla proton ya da nötrona sahip olması durumunda kendiliğinden bozunumu sonrası dışarıya fırlatılan dalga ya da parçacığa verilen addır. Radyoaktiflik ise ışıma üreten çekirdeksel bozunum sürecidir.
Birçoğumuzun son zamanların popüler dizisi Chernobyl ile daha yakından tanıdığı radyoaktiflik ve radyoaktivite aslında günlük yaşamımızın bir parçası ve gün içerisinde karşılaştığımız temas ettiğimiz malzemelerin çoğunda radyasyon var. Bilim insanlarına göre bir insan yılda ortalama 620 milirem dozluk radyasyona maruz kalıyor.
Peki bu radyasyonun kaynağı nedir sorusuna baktığımızda karşımıza doğal arka plan radyasyonu ve insan yapımı kaynaklar çıkıyor. Bu iki kaynağın yıllık olarak aldığımız radyasyona katkısı ise neredeyse eşit düzeyde.
Soluduğumuz havadan, içtiğimiz suya yediğimiz yiyeceğe kadar neredeyse her şeyde radyoaktif elementler bulunur, bunlar doğal arka plan radyasyonudur. Bunların bir kısmı moleküllerimizle birleşir ve çekirdek bozunduğunda da ufak dozda radyasyona maruz kalmış oluruz.
SLAC Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı’nda radyasyon güvenliği uzmanı olan Sayed Rokni, bununla ilgili olarak, “Hoşumuza gitse de gitmese de arka plan ışınımına maruz kalacağız. Ne yaparsak yapalım bu varolacak. Böyle bir öğüt vermemem gerekirdi ama yine de diş röntgeni çektirmekten uzak durulmasını söyleyeceğim. Yeryüzü kaynaklı radyasyona maruz kalmamayı seçme şansımız ise yok. İnsan türü ve çevremizdeki her şey, çağlar boyunca doğal kaynaklardan radyasyon alarak evrildi. Radyasyon bizi dönüştürdü. Dolayısıyla kabul edilebilir bir radyasyon düzeyi olduğuna kuşku yok.” diyor.
Doğal arka plan radyasyonu olmayan her şey ise insan yapımı kaynaklardır ve bunun %48’ini medikal işlemler oluşturur. Kalan %2’lik kısım ise çeşitli tüketim ürünleridir. Ayrıca maruz kaldığımız radyasyon da yıllar ilerledikçe artış göstermiştir. Örneğin 1980’lerde bir kişinin yıllık maruz kaldığı radyasyon 360 miliremdir. Yani geçen yaklaşık 40 yılda, maruz kaldığımız radyasyon miktarı neredeyse 2 kat artmıştır.
Tükettiğimiz yiyeceklerde en sık bulunan radyo aktif element potasyum-40’tır ve bu element Brezilya fındığı, muz, havuç, patates, çeşitli fasulye türleri ve kırmızı ette de bulunuyor. Yani sadece yiyecek ve su ile maruz kaldığımız radyasyon dozu 30 miliremdir ki bu da radyasyon değeri 0,01 milirem olan muzdan 3 bin tane yemekle eşdeğerdir.
Radyasyona maruz kaldığımız ürünler arasında 1960’lar öncesinden kalma bazı eski seramikler, sarı ve yeşil tondaki bazı antika cam eşyaları, yangın dedektörü ve hatta granit mutfak tezgahları.