Araç geliştirmenin bir çeşit laboratuvarı olan araba yarışları, geleceğin gözdesi elektrikli arabalar için de bir laboratuvar haline gelmiş durumda. BMW, Nissan, Mahindra ve Jaguar gibi markalar da elektrikli araçlarını daha üst seviyelere taşımak için Formula E yarış kategorisini bir laboratuvar olarak kullanıyorlar.
Jaguar, Formula E takımının patronu James Barclay, elektrikli araçların yalnızca çevresel açıdan önemi bir kenarda dursun, aynı zamanda teknolojilerinin ve performanslarının da sergilenmesi gerektiğini söyledi. Formula E’de geliştirilen teknolojilerin de gerçek hayata uygulandığını ekledi.
Formula E’de ekipler batarya kapasitelerinde oynama yapamıyorlar. Her otomobil 52 kWh’lik batarya taşımak zorunda. Aynı durum aerodinamik için de geçerli; tüm arabalar aynı gövdeye sahip. İki limit ilgili alanlardaki gelişimi sınırlasa da, aynı zamanda takımları da farklı yerlerde avantaj sağlamak için zorluyor. Örnek vermek gerekirse, araçların ağırlıklarının düşürülmesi ve enerji yönetimi üzerine yapılan çalışmalar gelecekte bize oldukça büyük katkılar sağlayabilir.
Ağırlığın düşürülmesi, araçların daha hızlı ve verimli hale getirilmesinin önemli bir basamağı. Bu konuda yapılan çalışmalar da günlük hayatta kullanılan araçlara entegre edilmektedir. Audi, yarış arabasında ağırlığı düşürmek için her bir bileşeni inceleyerek tüm tasarruf noktalarını araştırdı. Sonucunda, Audi’nin yarış arabaları %10 daha hafif hale geldi.
BMW de titanyum, reçine ve seramik kullanarak motorun ağırlığını düşürmeyi başardı. Şirket aynı zamanda 11.2 milyon dolarlık tesisinde 3 boyutlu baskı kullanarak tamamen alüminyumdan oluşan motor gövdesi tasarladı. Bu gelişme BMW’nin bir yılda üç boyutlu baskıyla üretilmiş 50.000 parça yapma hedefine giden ufak bir adım.
BMW, aynı zamanda fren konusunda da çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, Formula E araçlarıyla eş zamanlı olarak X5 ve X7 jiplerinde ve 8 serisi spor arabalarında “brake-by-wire” teknolojisini (frenleri elektrikli yollarla kontrol edebilme özelliği) tanıttı. Bu gelişme, takımda bulunan sürücülerin fiyat hissiyatını da geliştirecek bir yenilik idi.
Hintli şirket Mahindra, 18 yıldır düşük maliyetli ve düşük voltajlı elektrikli araçlar üretiyor. Takım müdürü Dilbagh Gill’e göre şirketin Formula E’de yarışması, araçlarının daha güçlü olmasını sağladı. Bununla birlikte şirkete üst segmentte bulunan müşterileri hedef almalarını sağlayacak vizyonları da kattı.
Formula E’nin günümüz teknolojisine katkısı Mahindra şirketinde somut şekilde görülebiliyor. Şirket, süper araba üretimi için yeni markasını çıkarmıştı: Automobili Pininfarina. Ürettikleri süper araba yüksek performans sağlayacağı için bulundurduğu çoğu teknoloji Formula E’den aktarılmıştı.
Teknoloji aktarımı her zaman Formula E’den sokaktaki arabalara olmuyor. Elektrikli arabası Leaf’i neredeyse on yıldır seri üretim ile üreten Nissan, Leaf’te kullandığı teknolojiyi Formula E araçlarına aktardı. Sonucunda çıkan verileri de Formula E’den alıp tekrar arabalarına aktardı. Nissan bu alışverişine “Sokaktan Yarışa, Yarıştan Sokağa” adını vermiş.
Gelecek yıl Formula E’ye giriş yapacak Porsche de kendi açısından bir avantaja sahip. Piyasaya süreceği elektrikli arabaları Taycan, oldukça gelişmiş durumda. Seneye yarışacakları Formule E arabasının ise bir kısmı geliştiğinden, şirket Taycan’ı bir test makinesi olarak kullanıyor.
Bu tür gelişmelere baktığımızda sokakta gördüğümüz araçların tüm parçalarının bir zamanlar şirketler arasındaki rekabetin ortaya doğurduğu sonuçları olarak görülüyor. Araçların elektrikli olması yönünde olan gelişmelerin de aynı sebepten katlanarak hızlanacağını da söylememiz gerekir.