Sinema dünyasının son harikası olan Joker, geçtiğimiz cuma günü beyaz perdede yerini almıştı. Filmi henüz izleme fırsatı bulamayanlar için Joker; aynı isimdeki DC Comics karakterine dayanarak oluşturulan bir film ve başarısız bir komedyen olan Joker’in hayatına odaklanıyor. Pek çok farklı duyguyu aynı anda hissettiğimiz Joker filminin en dikkat çeken yanı ise film boyunca hiç kimsenin gülmemesi.
“Joker film boyunca güldü ancak bu gülüşlerin altında çok derin acılar yatıyordu.” Bu noktadan sonrası spoiler içerdiği için bu yazımızda buna değinmeyeceğiz, Joker’in detaylı film incelemesini yaptığımız yazımıza ise bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz. Şimdi dilerseniz lafı fazla uzatmadan Joker filminin ne zorluklarla çekildiğine, kamera arkasında neler yaşandığına ve Joker karakterinin nasıl ortaya çıktığına 10 maddede yakından bakalım.
10. Joaquin Phoenix, Joker karakteri için ölüm diyetine girdi ve 23 kilo verdi:
Joker karakterinin cılız ve hastalıklı yapısına uyum sağlamak zorunda olan başrol oyuncusu Joaquin Phoenix, film için sıkı bir diyete girdi. The Master filminde de kilo vermesine yardımcı olan diyetisyeniyle birlikte çalışan oyuncu, nihayetinde Joker karakteriyle bir bütün olmak için 23 kilo vermeyi başardı. Ünlü oyuncu, çekimlerin ardından bu kiloların bir kısmını tekrar geri kazandı.
9. Joaquin Phoenix, geçmiş Joker karakterlerinden bağımsız bir karakter çıkarmayı hedefledi:
Phoenix’e göre onun ortaya koyduğu Joker karakteri, tamamen onların yaratıcılığıyla ortaya çıktı ve geçmiş Joker karakterlerinden rol çalınmadı. Phoenix’in bu konu hakkında Venedik Film Festivali’nde verdiği bir demeç de bulunuyor: “Bu, bizim yaratıcılığımız gibi hissettiren bir şeydi ve benim için gerçekten önemli olan şeydi.”
8. Phoenix, 2019 yapımı Joker’i daha iyi canlandırmak için sessiz sinema oyuncularını izledi ve onlardan ilham aldı:
Joaquin Phoenix’in Joker’i, hiç kimse tarafından eleştirilmiyor. Bunun nedeni ise dersine iyi çalışmış olması. Joker’le bir bütün olan ve hata yapmaya tahammülü olmayan Joaquin Phoenix, Joker’in bilindik hâllerini kusursuz canlandırmak için Buster Keaton ve Ray Bolger gibi usta isimlerin sessiz sinemalarını izledi ve onların hareketlerine çalıştı.
7. Joker filmi, esasında başarısız bir komedyeni anlatan Batman: Öldüren Şaka çizgi romanına dayanıyor:
Batman vs Joker’in en popüler çizgi romanı olan ve Joker filminin temellerini oluşturan Batman: Öldüren Şaka çizgi romanı, Alan Moore tarafından yazıldı ve ilk kez 1988 yılında yayınlandı. Bu çizgi romanın çizimlerini ise kapak çizimleri ile tanınan Brian Bolland yaptı.
6. Joker’e ilham olan bir başka sessiz sinema: The Man Who Laughs
Dilimize “Gülen Adam” olarak çevrilen ve Joker filminin temellerini oluşturan bu yapım, 1928 yapımı bir Amerikan sessiz romantik drama filmi olarak biliniyor. DC’nin de aynı isimde bir çizgi romanı bulunuyor ve bu çizgi roman, Batman ve Joker'in ilk ortaya çıkışını konu alıyor.
5. Joker’in palyaço makyajı, bilinçli olarak değiştirilmedi:
Joker, biraz ürpertici olmasına rağmen sıradan ve basit bir palyaço makyajına sahip. Basit dediğimize bakmayın, makyaj sanatçısına göre Joker’in makyajını ne kadar basit ve ham tutarsanız, karakter o kadar yoğunlaşacak ve derinleşecektir.
4. Joker filminin senaryosu pek çok kez değişti ve dolayısıyla çoğu sahnede doğaçlama yapıldı:
Joker senaryosu, çekimden önceki günlerde pek çok kez değişti. Bu yüzden de oyuncuların karakterlerle bir bütün olması ve diyaloglarında doğaçlama yapmaları gerekti ancak ortaya çıkan sonuca bakacak olursak oyuncular, bu işi gerçekten başarmış diyebiliriz.
3. Yönetmen Todd Phillips’e göre Joker’in gülüşü acı verici olmalıydı:
Joker filmini izleyen herkesin aklına “Joker, komik olmayan şeylere neden böylesine acı kahkahalar atıyordu?” sorusu gelmiştir. Bunun yanıtı ise basit. Joker’in yönetmeni Todd Phillips, filmi çekmeden önce Joaquin Phoenix’e, Joker’in gülüşünü acı veren bir şey olarak gördüğünü söyledi. Sonuç olarak Phoenix, pek çok farklı gülüş üzerinde çalıştı, ardından kendi isteğiyle bir seçme düzenledi ve yönetmene tüm bu gülüşleri sundu.
2. Joker filminin çekimleri boyunca Rober DeNiro ve Phoenix birbirleriyle neredeyse hiç konuşmadı:
Aslında Robert DeNiro, Joker karakterine hayat veren Phoenix'in en sevdiği Amerikalı aktörlerden biri. Buna rağmen ikili, filmin çekimleri boyunca oldukça az diyalog kurdu. Bunun nedenlerinden biri ise ikilinin farklı tarzda ve farklı yapıda iş anlayışında olmalarından kaynaklanıyor.
1. Çekimlerde iki usta oyuncunun arasında gerginlik yaşandığı anlar oldu:
Joker’in tam bir ustalık eseri olduğunu söyleyebiliriz ancak Joker’in çekimleri boyunca gerginliğin arttığı anlar da yaşanmadı değil. Bu gerginliğin ana sebebi ise DeNiro’nun iş anlayışı diyebiliriz. DeNiro’ya göre oyuncular, kendi sahnelerini okumadan önce okuma ve ezber yapmak zorundaydı. Phoenix’e göreyse bu durum tam tersi bir şekildeydi ve hiç okuma yapmak istemiyordu. Neyse ki ikisi de usta isimler ve nihayetinde bir orta yol bularak uzlaşmaya varabildi.
Joker filminin kamera arkasıyla ilgili en ilginç bilgileri derledik ancak her şey bununla sınırlı değil. Joker’in kamera arkasının ötesinde bir de yapım sürecinin öncesi ve yapım aşamaları bulunuyor. Peki, Joker filminin yapımında nasıl bir yöntem izlendi? Bu sorunun cevabını almak için Vanity Fair ve The New York Times'a röportaj veren Todd Phillips'in açıklamalarına bir göz atalım
Arthur Fleck'in karakterini görüntülerle anlatmak:
Öncelikle filmin açılış sahnesiyle başlayalım. Todd Phillips, Vanity Fair'in yapmış olduğu videoda filmin açılış sahnesini didik didik anlatıyor. Bu sahnede Arthur Fleck’in ne kadar güçsüz ve saf olduğuna tanıklık ediyoruz. Böylece film boyunca karakterin nasıl süper kötüye dönüşeceğinin merakı bizi daha filmin başından yakalıyor. Todd Phillips, tüm açılış sahnesini her teknik detayıyla birlikte anlatıyor.
Filmin açılış sahnesi, Arthur Fleck’in o anki karakterini yansıtmak üzere çok büyük detaylar saklıyor. Arthur, çoğunlukla tek başına yaşayan birisi olduğundan sahnede bunun vurgusu yapılmak istenmiş. Dolayısıyla Todd, Arthur’un çalıştığı yerde karakteri yalnız bırakarak arka plana kart oynayan arkadaşlarını eklemiş. Bu sırada Arthur ise palyaço makyajını yapıyor ve nasıl gülümsemesi gerektiğine çalışıyor.
Arthur’un gülümsemesi, filmde oldukça önemli bir yer taşıyor. Annesi Arthur’a dünyaya neşe ve kahkaha katmak üzere geldiğini söylediğinden Arthur da sürekli gülümsüyor ancak film boyunca Arthur’un gülmekle gelen zorluklar çektiğini de görmek mümkün. Arthur, küçüklüğünden beri acı çekerken mutlu olduğunu düşünmeye zorlandığı için sürekli gülüyor ancak bu gülmeleri kimse anlamadığı için insanlar yanlış yorumluyor.
Müzik ve karakter nasıl birleşir?
Videonun ilerleyen kısımlarında filmde kullanılan müziklerle ilgili de ilginç bir bilgiyi öğreniyoruz. Todd, film müziklerinin daha film çekilmeden önce hazırlandığını aktarıyor. Todd, bunu yapmasındaki amacın ise sette bulunan herkesi müzikle etkilemek istemesinin olduğunu söylüyor. Arthur'un içinde olan müzik tutkusunu iyice ortaya çıkarmak için sahne çekilirken sette müzik çalınmış. Bu sayede Joaquin, Arthur'u olabildiğince iyi yansıtabilmiş. Bu arada filmin müziklerini yapan Hildur Guðnadóttir’in daha önce Reha Erdem’in Jîn filmine de müzik yaptığını hatırlatalım.
Videonun devamında Todd, Arthur’un içinde bulunduğu dünyaya dair detayları paylaşıyor. Yönetmen, Gotham’ın Arthur üzerindeki baskısını tasvir etmek için binalar arasında boşluk bırakmadığına ve her yerde büyük yapıların olmasına dikkat ettiğini söylüyor.
Açılış sahnesinde Arthur’un karakterini belki de en çok yansıtan kısım sahnenin sonuydu. Arthur, dört kişilik bir grup tarafından darp ediliyordu ancak kendisi darptan sonra hâlâ tabelayı tamir edebileceğini düşünerek elini uzatıyordu. Daha sonra ise kendisine dayatılan "Sen güldürmek için varsın" fikrinden dolayı yeniden birilerini güldürmek için cebindeki tuşa ulaşıyor ve yakasındaki çiçekten su çıkarıyordu. Bu sahne ayrıca Arthur’un ne kadar yalnız ve çaresiz olduğunu da muhteşem bir şekilde aktarıyor.
Hikâyede dönüm noktasını anlatan dans:
Todd Phillips’in katıldığı ikinci video, The New York Times’ın Anatomy of a Scene serisinde yer alıyor. Todd’un videoda anlattığı sahne, Arthur’un Joker hâline dönüşümünün başlangıcı denebilir. Kendisi, küçüklüğünden beri dayatılan tüm şeyleri bir anda yıkıyor ve kendi içinde bir sorguya çekiliyor.
Arthur’un içinde barındırdığı müzik, bu sahnede bir kez daha karakteriyle birleşiyor. Bu sahnedeki dans, Arthur’un dans edişini ikinci kez görmemizi sağlıyor ancak bu kez bir şeyler değişiyor ve Arthur’un içindeki Joker yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu sahne, filmin başında gördüğümüz danstan daha karanlık bir karakteri andırıyor. Bir yandan da filmin ilerleyen kısımlarında gördüğümüz karakterden daha masum bir karakteri gösteriyor.
Kendi varlığını sürekli sorgulayan Arthur’un Joker’e dönüşmesi muhtemelen bu kadar iyi kurgulanamazdı. Öyle ki filmde Arthur’u suçlu bulmak neredeyse imkânsız. Arthur’un bir anda kötü karaktere dönüşmesini sağlayan asıl etmen aslında içinde bulunduğu bozuk sistem. Konuşmadan duramadığımız bu muhteşem filmin derinlemesine incelemesini okumak istiyorsanız, hazırladığımız yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
Tüm bu detaylar; filmi izleyenleri bir kez daha düşündürürken filmi henüz izlemeyenlerinse bir başka bakış açısıyla filme gitmesine sağlayacak. Joker, acısıyla tatlısıyla uzun yıllar boyunca konuşulacak bir film oldu ve gerek senaryosuyla gerekse sergilenen muhteşem oyunculuklarla hafızalarımızda uzunca bir süre yer edecek. İçeriğimizi noktalamadan önceyse sizleri filmin kamera arkası görüntüleriyle baş başa bırakıyor ve yazımızı burada noktalıyoruz.
Joker filminin tüm kamera arkası sahneleri: