Evren, genç yıldızların mavi-beyaz ışığından, hidrojen bulutlarının koyu kırmızı ışığına kadar bir ışık denizidir. İnsan gözünün görebileceği renklerin ötesinde, X-ışınlarının ve gama ışınlarının yanıp sönmeleri, güçlü radyo patlamaları ve kozmik mikrodalgaların yarattığı renkler, arka planda zayıf bir şekilde var olmalarına rağmen hala parlıyorlar. Evren, eski ve yeni, görülen ve görülmeyen renklerle dolu. Peki evrende tüm renklerden önce yer alan ilk renk hangisiydi?
Evren bundan 13.8 milyar yıl önce Büyük Patlama ile oluştu. Evren, oluştuğu ilk anlarda şu anki halinden çok daha yoğun ve sıcaktı. Büyük Patlama, daha çok karanlık bir denizin içindeki parlak bir ışık parlaması olarak görselleştirilir. Ancak bu görselleştirme doğru değildir. Büyük Patlama, boş bir alanda meydana gelmedi. Büyük Patlama, enerjiyle dolu, genişleyen bir alan meydana getirdi.
Büyük Patlama’nın ardından evrende sıcaklık çok yüksek olduğu için hiç ışık yoktu. Işık ışınlarının ortaya çıkmasından önce evrenin soğuması gerekiyordu. Büyük Patlama’dan 10 saniye sonra evren, foton dönemine girdi. Proton ve nötronlar, hidrojen ve helyum çekirdeklerini oluşturacak kadar soğudular ve evren; çekirdekler, elektronlar ve fotonlarla dolu hale geldi. Evrenin sıcaklığı o zamanlarda yaklaşık 1 milyar santigrat dereceydi.
Büyük Patlama'nın hemen ardından ışık ortaya çıktı ancak henüz renkler ortaya çıkmamıştı. Foton döneminde sıcaklıklar o kadar yüksekti ki ışık yoğun plazmaya giremezdi. Çekirdekler ve elektronlar, atomlara bağlanacak kadar soğuyana kadar renkler görünmedi. Renklerin görüneceği kadar evrenin soğuması yaklaşık 380.000 yıl sürdü.
Bu döneme kadar gözlenebilir evren, 84 milyon ışık yılı genişliğinde şeffaf ve kozmik bir hidrojen bulutuydu. Büyük Patlama’da oluşan tüm fotonlar nihayet uzayda ve zamanda serbest kaldılar.
Şu anda kozmik mikrodalga arka planı olarak gördüğümüz şey de budur. Milyarca yılın ardından evren, mutlak sıfırdan 3 derece daha az bir sıcaklığa kadar soğudu. Erken evren yaklaşık 3300 santigrat dereceydi. Bu yüzden de parlak ve sıcak bir parıltıyla doluydu.
Erken evren, bütün alanı boyunca neredeyse eşit bir sıcaklığa sahipti ve karanlık madde olarak bilinen dalga boylarının dağılımına eşitti. Pek çok nesnenin rengi, yapıldığı malzemenin türüne bağlıdır. Ancak karanlık maddenin rengi yalnızca sıcaklığına bağlıdır. Yaklaşık 3300 santigrat derecedeki bir karanlık madde turuncu-beyaz bir parıltıya sahip olacaktır.
Bizler renkleri çok doğru bir şekilde görmüyoruz. Algıladığımız renkler sadece ışığın gerçek rengine değil, parlaklığına ve gözlerimizin karanlıkta uyum gösterip göstermediğine de bağlıdır. Işığın evrende ilk ortaya çıktığı döneme geri dönebilsek muhtemelen sadece ateşin yaydığı turuncu rengine benzer bir parıltıyı algılayabilirdik.
İlk ışık evresinin ardından evren birkaç yüz milyon yıl boyunca soğumaya ve genişlemeye devam etti. Soğuma ve genişleme devam ettikçe soluk turuncu renk görünüyordu. Ancak bu sürecin sonunda evren siyah renge büründü. Yaklaşık 400 milyon yıl sonra, ilk yıldızlar görünmeye başladı. İlk yıldızlar beraberlerinde kendi ışıklarını da getirdiler. İlk yıldızlar parlak mavi-beyaz renkler yayıyorlardı. Yıldızlar ve galaksiler ortaya çıkıp geliştikçe evren yeni bir renk almaya başladı.
2002 yılında Karl Glazebrook ve Ivan Baldry, evrenin rengini belirlemek için yıldızlar ve galaksilerden yayılan bütün ışıklardan yola çıkarak ortalama bir renk hesapladılar. Araştırmacılar, kremalı bir kahvenin rengine benzer soluk bir bronz rengi ortaya çıkardılar. evrenin bu rengine “kozmik latte” adını verdiler.
Evrenin bu “kozmik latte” rengi de diğer renkleri gibi bir süre dayanacaktır. Büyük, mavi yıldızlar yaşlandıkça ve öldükçe, evrende cüce yıldızların koyu kırmızı ışığı kalacaktır. Trilyonlarca yıl sonra bu ışıklar da sönecek ve evren karanlık bir denize dönecektir.
Ama bu karanlık döneme daha çok zaman var. O zamana kadar evren, ışıkları ile bizi aydınlatmaya devam edecek. Gece gökyüzüne bakarken göremediğimiz kremalı kahve renginin üzerimizde olduğunu düşünerek rahatlayın.