Asemptomatik ve Presemptomatik COVID-19 Ne Anlama Geliyor?

Koronavirüs vakalarından sıklıkla asemptomatik ve presemptomatik vakalardan söz ediliyor. Peki bu iki kavram tam olarak ne ifade ediyor? Virüsün hızla yayılmasında bu iki kavramın yarattığı durumun ne gibi bir etkisi var? DSÖ, geçtiğimiz günlerde bu konuları aydınlatmak adına bir açıklama yaptı.

Koronavirüsün çok hızlı yayılmasının ve büyük risk oluşturmasın en büyük nedenlerinden biri, hastalığa dair belirti göstermeyen ancak taşıyıcı olan ve hastalığı farkında olmadan çok fazla insana bulaştıran kişilerin olması. Belirti göstermeyen bu bireylerin tespit edilmesi mümkün olmuyor ve doğal olarak hastalığı yaymaya devam ediyorlar. Koronavirüs testi pozitif çıkan ancak herhangi bir belirti göstermeyen bireyler, asemptomatik vakalar olarak adlandırılıyor. Ancak ilerleyen süreçlerde bu bireylerin de hastalık belirtisi göstermeye başlaması, onları farklı bir sınıfa sokuyor.

Bu noktada ise devreye presemptomatik vaka tanımı giriyor. Aslında ilk bakışta bu tanımı basitçe ‘henüz herhangi bir belirti göstermemiş bireyler’ olarak açıklayabiliriz.  Fakat durum bu kadar basit değil çünkü aslında asemptomatik olduğu düşünülen bireyler de ilerleyen süreçte hastalığa dair belirtileri göstermeye başlarlarsa bu onları presemptomatik vaka grubuna dahil ediyor. Burada kilit nokta ise hastanın testinin pozitif çıkmış olması oluyor.

Belirti göstermeyen vakalar hastalığın yayılmasında kritik rol oynuyor

Columbia Üniversitesi’nde görevli epidemiyologların gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre, koronavirüs vakalarının %80’den fazlası tespit edilemedi. Başka bir deyişle bu kişiler herhangi bir belirti göstermeden hastalığı taşıdılar ve yaymaya devam ettiler. Bu oran da asemptomatik ve presemptomatik vakaların, salgının yayılması konusunda ne kadar önemli bir rol oynadığını gözler önüne seriyor.

COVID-19 salgını henüz son bulmadı ve uzmanlar pek çok ülkede ikinci dalganın başladığını söylüyor. Geçtiğimiz günlerde Güney Kore, ikinci dalganın sonbahar-kış aylarında başlayacağına dair tahminlerin yanlış olduğunu ve dalganın beklenenden erken başladığını açıklamıştı. Bu da tüm dünyada gevşetilen önlemlerin yakında yeniden artırılabileceğine dair bir düşünce yarattı. Ülkemizde de vaka sayılarında son günlerde bir artış gözlemlendi ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Bilim Kurulu yetkilileri tedbiri elden bırakmamamız gerektiğine dair sürekli açıklamalar yapıyor. 

Salgının yeniden büyük kitleleri etkilemesinin önüne geçmek için bireysel olarak önlem almayı bırakmamalı ve herhangi bir belirti göstermesek de hastalığı yayma ihtimalimiz olduğunu unutmamalıyız. Bu konuda her bir bireye büyük bir sorumluluk düşüyor ve maske kullanımı ile sosyal mesafe kurallarını gözetmek hayati önem taşıyor.