Yegane yuvamız konumunda olan Dünya’nın yaklaşık yüzde 70’i sularla kaplı olmasına rağmen bu suyun neredeyse tamamı içilemez tuzlu sudan oluşuyor. Hatta daha net bir şekilde açıklamak gerekirse Dünya üzerindeki tüm suyun yalnızca yüzde 3’ü kadarı içilebilir tatlı su. Geri kalan yüzde 97’lik kısmı ise tuzlu sular oluşturuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada yaşayan yaklaşık 2 milyar insan, temiz içilebilir suya erişme konusunda sorun yaşıyor. Üstelik yaşamakta olduğumuz küresel iklim değişikliği, bu sayıyı her geçen gün biraz daha yukarı çekiyor. Bilim insanları ise tuzlu suyu içilebilir suya dönüştürmek için yeni yöntemler üzerinde çalışmaya devam ediyorlar.
Avustralya ve Çin’deki bilim insanlarından oluşan bir ekip, tuzlu suyu arıtmak için ısı ya da elektriğe ihtiyaç duymayan, bunun yerine tamamen güneş enerjisinden faydalanan yeni bir yöntem öne sürmüş durumda. Nature'da yayınlanan araştırmada bilim insanları, 1 kilogram metal malzeme başına yaklaşık 150 litre temiz içme suyu elde etmeyi başardılar.
Aktarılan bilgiye göre bilim insanları, tuzlu suyu arıtma işlemi için süper gözenekli bir malzemeden yararlandılar. Üstelik kullanılan yöntem yalnızca tuzlu sudan tuzu ayırmakla kalmıyor, WHO’nun resmi olarak önerdiği su saflığından bile daha temiz bir su üretmeyi başarıyor.
Avustralya’daki Monash Üniversitesi’nde kimya mühendisliği profesörü olan çalışmanın baş yazarı Huanting Wang, gerçekleştirdikleri çalışmayla ilgili olarak “Buharlaşma yoluyla gerçekleştirilen termal desalinasyon süreçleri yoğun enerji gerektiriyor.” şeklinde konuştuktan sonra kendilerinin gezegendeki en bol bulunan enerji kaynağını yani Güneş’i kullandıklarını ifade etti.
“Ters osmoz gibi diğer teknolojiler ise yüksek enerji tüketimi ve membran temizliğiyle klor gideriminde kimyasal madde kullanımı gibi bir miktar engel barındırıyor.” diyen Wang, halihazırda kullanılan yöntemlerin elektrik altyapısının ‘iyi’ olmadığı yerlerde sağlıklı kullanılamadığını, kendi yöntemlerinin ise hemen her yerden ulaşılabilen güneş enerjisinden faydalandığını, bu nedenle sürdürülebilir olduğunu ifade etti.