Oyun dünyasına 1998’de devrim niteliğinde bir giriş yapan ve günümüz oyuncu kitlesinin büyük bir çoğunluğu tarafından saygıyla anılan Half-Life, bugün bilgisayarlarımızda açıp oynayacağımız bir oyun olmasa da oyun sektörünün o dönemi için tam bir başyapıt sayılıyor. Valve’ın adını dünyaya duyuran ve ikonik levyeyle oyuncuları tanıştıran Half-Life, son olarak geçtiğimiz yıl piyasaya sunulan Half-Life: Alyx adlı oyunla karşımıza çıkmıştı.
Çıkış yaptığı dönemden dolayı ilk bakışta basit bir birinci şahıs aksiyon oyunu gibi görünse de Half-Life, döneminin ötesinde bir yapım olarak kabul ediliyor. Gordon Freeman adlı ana karakterimize hayat verdiğimiz Half-Life, 1993’te çıkış yapan DOOM’un yarattığı etkiyi etkileyici bir biçimde nötrledi diyebiliriz. Oyuncular 1998’de kavuştukları bu yapımda Gordon Freeman’ı kontrol ederken aynı zamanda aynı kategorideki tek alternatif olan DOOM ile kıyaslama yapıyorlardı. DOOM ile Half-Life’ı kıyaslayan oyuncuların çoğuna göre DOOM, FPS kategorisinde değerlendirildiğinde daha başarılı sayılıyor. Ancak Half-Life, dönemine göre son derece yenilikçi olan fizik motoru ve bölüm tasarımlarıyla DOOM’da aranan çoğu şeyi oyunculara sunmuştu. Bu yazımızda Half-Life’ı bu denli özel kılan ve döneminin ötesinde olmasını sağlayan 5 özelliğe göz atacağız.
Half-Life’ın çıktığı dönem devrim niteliğinde olan özellikleri:
- Düşmanların aksiyon sırasındaki tepkileri
- Bölüm yüklemelerinin arka planda gerçekleşiyor olması
- Bilmecelerle aksiyonun bir arada tutulması
- Silahların birden çok amaca hizmet etmesi
- Oyuncuların geliştirme aşamasına dahil edilmesi
Düşmanların aksiyon sırasındaki tepkileri:
Half-Life, içinde bulunduğu dönemde çıkış yapan veya çoktan çıkış yapmış olan oyunlara göre oldukça ince düşünülmüş detaylar içeriyor. Bu detaylardan en çok göz önünde olanı ise aksiyon sırasında askerlerin ve yaratıkların tepkileri.
Valve, Half-Life’ı geliştirirken aksiyon kısmında oyuncuların dikkatini çekecek detayları göz önünde bulundurmuş. Oyuncular düşmanlar ile temas halindeyken saf aksiyondan ziyade akıl oyunlarına da yer vermek durumunda kalıyor. Buna en açık örnek olarak savaşılan askerlerle yaratıklar arasındaki davranış farkı gösterilebilir. Oyuncular el bombası kullandığında askerlerin hayatta kalma refleksi göstererek güvenli alanlara çekilmesi ve aynı el bombasına yaratıkların tepkisiz kalarak saldırmaya odaklanması gibi günümüzde küçük sayılacak detaylar oyunun bugün saygıyla anılmasına yardımcı oluyor.
Bölüm yüklemelerinin arka planda gerçekleşiyor olması:
Günümüzde oyun geliştiricileri özellikle geniş bölüm tasarımlarına sahip oyunlarda yüklemeleri olabildiğince oyuncunun gözünden uzakta tutmaya çalışıyorlar. Bu da oyuncunun iki bölüm ya da sahne arasında olabildiğince kısa vakit geçirmesini sağlıyor. Günümüzde bile her oyunda kullanılmayan bu ince detay, 1998’de piyasaya sunulmuş olan Half-Life’ta mevcuttu. Valve, dönemin en büyük oyunlarından birini geliştirdiğinin farkında olarak bölüm geçişlerini yaşayan atmosferle birleştirerek oyuncuların yükleme ekranlarından olabildiğince uzak kalmasını sağladı. Özellikle Half-Life gibi haritanın her bölgesinde hikayeyle alakalı detaylar saklı olan bir oyunda bunu başarmak günümüz oyunlarıyla kıyaslayınca takdiri hak ediyor.
Bilmecelerle aksiyonun bir arada tutulması:
Çıkış yaptığı dönem en büyük rakibi DOOM olan Half-Life, severek oynanan DOOM’dan daha iyi bir oyun olarak hatırlanmak için saf aksiyondan daha fazlasını amaçladı. DOOM, halihazırda aksiyon anlamında oldukça doyurucu bir yapım olduğu için Half-Life her ne kadar bunu başarmış olsa da daha eski olduğu için DOOM’un adı önde olacaktı. Bunun farkında olan Valve, Half-Life’taki bölüm tasarımlarının üstüne düştü ve oyuncuları aksiyonun içindeyken bile bilmecelerle uğraşmak, onları düşünmek zorunda bıraktı.
Silahların birden çok amaca hizmet etmesi:
O dönemde çıkış yapan FPS/aksiyon oyunlarında silah çeşitliliği dikkate değer ve sürdürülebilir sayılmıyordu. Çünkü oyuncular oyunda ilerledikçe kullanmakta oldukları silahın yerine daha iyi geliyordu ve bir önceki silah işlevselliğini yitiriyordu. Half-Life’ta bu durum nispeten aşılarak ikonik bir sembol haline gelen levye oyuncuların oyun boyunca yol arkadaşı oldu. Bazı bölümlerde bir yakın dövüş silahı olarak kullanılan levye, bazı bölümlerde ise yol kat etmek için kullanılıyor. Bu küçük detay bile Half-Life’ı bir adım öne çıkaran detaylardan biri olarak anılıyor.
Oyuncuların geliştirme aşamasına dahil edilmesi:
Steam, günümüzde onlarca oyun için mod desteği sunuyor ve atölye sayesinde bunu oyuncuların desteğini alarak yapıyor. Günümüzde oldukça normalleşen bu durum, 1998’de son derece şaşırtıcı ve ikonikti. Zaman içinde mod desteğini aktif ederek oyuncuların da oyuna dair içerik üretmesine olanak sağlayan Valve, bugün Counter Strike gibi popüler bir oyunun ortaya çıkmasına da ön ayak olmuş oldu. Günümüzde bile en çok oynanan FPS oyunlarından biri olan Counter Strike, bir zamanlar Half-Life’ın modu olarak karşımıza çıkmıştı.
Bu yazımızda oyun tarihinin en çok satan ve en çok saygı duyulan oyunlarından biri olan Half-Life’ın devrim niteliğindeki 5 özelliğine göz attık. Peki siz bugün 23 yaşına gelmiş olan Half-Life ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorum olarak bizimle paylaşmayı unutmayın.
