Sağ ve sol bölünmesinin geçmişi bizleri 1789 yılına ışınlıyor. Fransız İhtilali ile kasıp kavrulan Avrupa, 21. yüzyılda siyasi görüşleri belirleyen “sağ-sol” kavramlarını ortaya atacağını nereden bilebilirdi?
Aklımıza muhafazakar ve liberal gibi birtakım etiketler getiren bu terimler, bir zamanlar aslında politikacıların mecliste oturma biçimlerini niteleyecek kadar masumdu.
Sebebi bu kadar basitken nasıl siyasi görüş belirten bir unsur haline geldiler?
Fransız Ulusal Meclis üyelerinin 1789’da bir anayasa taslağı hazırlamak üzere bir araya geldiklerinde Kraliyet karşıtları, başkanın sol tarafında otururken; muhafazakar ve aristokrat destekçileri sağ tarafında oturuyordu.
Aslında bir nevi görüş de belirten bu usul, günümüze de muhafazakarların “sağcı”, liberallerin “solcu” olarak adlandırılmasını sağlıyor.
Peki politik duruşumuzu belirleyen unsur, genlerimiz olabilir mi?
Siyasi görüş, kişilerin bilinçli ve kendi mantığına uygun olarak seçilen bir şeydir. İnsanların birbirleriyle farklı görüşte olmalarının nedeni, herkesin farklı bir sonuca varmasıyla alakalıdır. Ancak yapılan araştırmalar, bunun o kadar da basit olmadığını söylüyor.
Siyaset, kanımızda var.
Biyolojik kökenlerle siyasal bağlantılar üzerine yapılan çalışmalar gösteriyor ki kişiliğimiz, siyasi görüşümüzü etkiliyor. Durum bununla da sınırlı değil üstelik. İşin içine genetik bilim de karışınca tablo daha da karmaşık bir hal alıyor.
Siyaset bilimi uzmanı ve tıbbi genetik profesörü olan James Fowler, bu konuyla alakalı bir çalışma gerçekleştirmişti.
Genlerimizin, politik duruşumuzu etkileyip etkilemediğini merak eden Fowler, serotonin ve dopamin hormonlarını takibe alarak bir çalışma yürüttü. Araştırmasının sonucunda serotonin üretiminde rol oynayan 5HTT geninin, dini görüşlerde belirgin bir fark yarattığını ortaya koydu. Bunun yanında yenilikçi ve sol eğilimli görüşler ile DRD4 adlı gen ilişkilendirildi.
Fowler’a göre bir insanın ergenlikte sosyal bir hayatı olması, liberal görüşe yatkınlığını arttırıyordu.
Sosyal yaşamın siyasal görüşü etkilediğini söyleyen profesör, bunların kalıtımsal olduğunu da destekliyor. Mesela tek yumurta ikizlerinin aynı siyasi görüşe sahip olma ihtimalleri, diğer kardeşlere göre çok daha yüksektir.
Kişilik yapımızın siyasi görüşümüzü etkilemede payı büyük mü?
Son zamanlarda bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar, kişilik yapısının siyasal görüşü etkilediğini ortaya koyuyor. Gözlem yapan psikologlar, muhafazakar ve liberal kişilerin yaşam alanlarını bambaşka bir şekilde düzenlediklerini belirtiyorlar.
Düzen ve geleneksellik savunanlar birçok eşyaya sahipken, diğerleri de daha dağınık ve keşfe yönelik eşyaları saklıyorlardı. Hatta muhafazakarların, belirsizlikleri ortadan kaldırma isteklerinin fazla olduğu da gözlemlenmişti.
Farklılıkların göze çarptığı bir başka alan: ahlaki yargılar.
İlerici olarak adlandırılan kesim, eşitsizliğe tahammül edemiyorken; muhafazakarların otorite ve geleneklere karşı yapılan saygısızlıklar karşısında daha fazla rahatsızlık duydukları tespit edildi. Bu farklılıklar da şaşırtıcı bir şekilde biyolojik kökene sahip. Hepimizde olan iğrenme refleksi, biyolojik olarak araştırıldığında verilen tepkileri de etkiliyordu.
Verilen tepkilere ve iğrenme refleksine bakılarak muhafazakar kesimin, dünyayı daha tehlikeli bir yer olarak algıladıkları gösterilmiştir.
Tartışmaların çoğu; araştırmaların, insanları iki gruptan birine indirgemesine odaklanmış durumda. Bu da elbette oldukça rahatsız edici bir durum.
Herhangi bir politik duruş sergilemeden aktarmaya çalıştığımız şey, sadece siyasi görüşümüzü etkileyen unsurların biyolojik dayanağıydı. Ayrıca muhafazakar düşüncenin bir kişilik bozukluğu gibi ele alınması son derece rahatsız edici. Bunun yanı sıra özgürlükçülük dahil, her iki tarafa da uymayan kişiler olduğunu biliyoruz.
Bu yazıda anlatmak istediğimiz, karşıt görüş çatışmalarının ortasında iki tarafın da aslında birbirinden oldukça farklı olduğu gerçeğidir. Bu nedenle her iki tarafın da çatışması çoğu zaman kişilerin ellerinde olan bir durum değil. Herkesin inandığı ve bildiği doğrular çok farklıdır, bunun için yapılabilecek en iyi şey empatidir.