Tarih boyunca insanlığın en büyük hayallerinden biri olan uçmayı başarmamız için oldukça uzun süre beklememiz gerekti. Uçakların tarihi o kadar da eski değil ancak dünyaya etkileri oldukça çok oldu. Taşıma, ulaşım ve savaşı değiştiren bir teknolojide elbette yenilikler de oluyor.
Bu yeni uçak, normal uçaklarda havada irtifa değişimi ve manevra yapmak için kullanılan, uçak yolculuklarında kanat yanında oturduysanız inip kalktığını görebildiğiniz küçük flap parçalarına sahip değil.
BAE Systems (Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgisi yok), süpersonik hızda itilen havayı kullanarak manevra yapan ilk hava aracını üretti. Galler’in kuzey batısındaki Llanbedr Havaalanı’ndan kalkan, bumeranga benzeyen bir Magma UAV için şirketin büyük umutları var. BAE Systems, yeni flapsız uçak teknolojilerinin bir gün uçak tasarımlarında devrim yaratacağına inanıyor.
BAE’nin Manchester Üniversitesi (MCU, aklına Marvel Sinematik Evreni ya da Manchester United gelenler el kaldırsın) ve İngiliz hükümeti ile işbirliği içerisinde geliştirdiği araçta kontrol yüzeyleri yerine hava püskürtmeyi kullanan sistem bulunuyor. Normalde kanatçık, flap, istikamet dümeni ve diğer kontrol ekipmanları olmadan bir uçak sadece düz bir çizgide uçabiliyor. Yüz yıldır uçaklar geliştirilmesine rağmen bu kompleks, pahalı, ağır ve çok da efektif olmayan sistem yenilenmiş değil.
BAE’nin geliştirdiği sistemde uçaktan dışarıda süpersonik hızda hava itiliyor, bu hava sayesinde de araç manevra yapabiliyor.
Şu anda Magma’da iki farklı teknoloji test ediliyor. Bunlardan ilki Wing Circulation Control (Kanat Sirkülasyon Kontrolü) adı verilen sistem. Bu sistemde motordan gelen hava, özel olarak şekillendirilmiş kanatlardan hızla püskürtülüyor. İkincisi ise Fluidic Thrust Vectoring, bu uygulama ise motorun jet çıkışını, daga egzostan çıkamadan yönlendirmeye dayanıyor.
BAE, Magma teknolojisinin hem kontrol hem performans açısından uçakları yeni bir noktaya getireceğini düşünüyor. Daha hafif ve daha hafif uçaklar daha güvenilir hale gelecek. Ayrıca daha az ayrı parça olması demek daha gizli ve radara daha zor yakalanan uçakların ortaya çıkmasını sağlayacak.
Magma projesinin lideri olan kıdemli akademisyen Bill Crowther, uzun yıllardır var olan sistemi değiştirmenin önemli olduğunu söylerken, böyle bir projede yer almanın öğrencilere de gerçek mühendisliğin ne olduğuna dair iyi bir örnek olduğunu söylüyor.
BAE Systems ile ortaklığın üniversiteye araştırmaya odaklanma fırsatı verdiğini söyleyen Crowther, 20 yıl önce ilk çalışmalarında birbirine yapıştırılmış plastikleri saç kurutma makinesine tutarak çalıştıklarını, bugün ise 3 boyutlu olarak titanyumdan basılan parçaları bir jet motorunun arkasına takarak test ettiklerini söylüyor.
Bu yeni yaklaşımın gerçekten de uçak teknolojilerinde yeni bir dönem başlatıp başlatmayacağını ise bize zaman gösterecek.