Yavrusu ölen bir balinanın, yavrusunun cesedini 2 haftadan uzunca bir süre yanında taşıması; kesimhanelerde arkadaşlarının öldüğünü gören ineklerin acı acı bağırması; yunus parkına tutsak edilmiş bir yunusun arkadaşı ölünce havuzun dibine batması ve sadece nefes almak için yüzeye çıkması; Coco adlı gorilin, ölen kedi arkadaşının fotoğrafına bakarak ağlaması örneklerinin hepsi gerçekten yaşandı.
Yani hayvanların, “ölüm” konseptine farklı tepkiler verdiği inkâr edilemez bir gerçek fakat bunu hangi motivasyonla yaptıkları ve ölümü insanlarda olduğu gibi algılayıp algılayamadıkları merak konusu.
Hayvanlar, ölüme karşı çeşitli tepkiler gösterebiliyor.
Hayvan türlerine göre farklılık gösterebilen ölüm tepkileri genellikle; yemeden içmeden kesilme, sosyalleşmeyi bırakma, sessizleşme ve fazla uyuma şeklinde görülebiliyor. Kulağa insanlardakiyle oldukça benzer geliyor değil mi?
Filler, en bilindik yas tutan hayvan örneklerinden biri.
Afrika filleri, arkadaşlarının veya akrabalarının ardından adeta bir cenaze töreni yapıyor. Onların kemiklerinin etrafında dolaşıyorlar ve cesetlerin üzerinde hareketsiz, başları eğik bir şekilde uzun süre sessizce oturuyorlar.
Asya fillerinde gözlemlenen başka bir ilginç ritüel daha bulunuyor. Cesedi dal ve yapraklarla örtüyorlar ve bir cenaze töreni düzenliyormuşçasına etrafında yürüyorlar.
Ayrıca nadiren de olsa karşılaşılan bir davranışları daha var: Bazı dişi filler, ölen yavrularını gövdelerine sararak günlerce yanlarında taşıyorlar. Ne dersiniz, acaba bu gerçekten de insansı bir kederin göstergesi mi? Yalnızca meraklılar mı yoksa keder de mi hissediyorlar?
Yavrusunun ölü bedenini 17 gün boyunca yanında taşıyan katil balinanın bu görüntüleri hem yürek burkup hem de çok şaşırtmıştı:
Kargalarda görülen davranışlara bakarsak tüm hayvanlar için geçerli bir ölüm konseptinin ve kederinin olmadığını anlayabiliriz.
Kargalar, ölünün etrafında toplanır ve adeta curcunalı bir tören düzenlerler. Cesedi incelerken bağırabilir, gagalayabilir, saldırabilir ve hatta bazen ölüyle çiftleşmeye bile çalışabilirler.
Buradan yola çıkan bazı araştırmacılar; kuşlardaki ölüm kavramının onlarda tehdit, risk ve savunmasızlık duygularını uyandırabileceğini öne sürüyor.
Türlerdeki sosyallik seviyesi arttıkça yas ihtimali de artıyor.
Hayvanların bir türü olan biz insanlar, sosyal varlıklarız. Diğer hayvan türlerinde ise daha bireysel yaşayan ve sosyallikten uzak olanlara rastlamak mümkün. Bizlerin ölüme verdiği tepkiler ve ona atfettiği anlamlar muhtemelen diğer tüm canlılardan daha yüksek seviyede. Bilim insanları da bir tür ne kadar sosyalse yas tutma olasılığının da o kadar yüksek olacağını söylüyor.
Örneğin bize en yakın tür olan maymunları düşünelim. Onlarda da ölünün arkasından yemek yememe, sosyallikten uzak kalma gibi davranışlar ortaya çıkabiliyor ve aynı insanlarda olduğu gibi, sosyal çevreleri onların yanında olup bir şeylere teşvik etmeye çalışıyor.
Yas tutabilmek için ‘ölüm’ kavramını anlamak gerekmez.
Hayvanların, ‘ olayları ve kavramları anlamlandırmak’ gibi bir yeteneklerinin olması tuhaf geliyor olabilir fakat düşünce ve duygu dünyalarında bizim hâlâ bilmediğimiz çokça şey var.
Ölüm kavramını anlamaları için ise biz insanlardaki gibi, “Bundan sonra onu asla göremeyeceğim, onunla yeni anılar biriktiremeyeceğim.” gibi komplike düşüncelere girmeleri gerekmez. Yalnızca kafa karışıklığı yaşıyor veya korku ve stres hissediyor olabilirler.
Hayvan bilişi ve duyguları konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.
Hayvanlardaki keder duygusu ve ölüme karşı verdikleri tepkilerle ortaya çıkan sorular, hayvanların duygu durumları ve bilişsel kapasiteleri hakkında çok daha fazla çalışmaya ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Ölüme karşı tepki verdikleri belli fakat bu tepkiyi tam olarak nasıl bir motivasyonla yaptıkları ya da bilişlerinin bu durumu tam olarak nasıl algıladığı ve neler hissettikleri hâlâ net bir şekilde bilinemiyor.