Küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliğini gözle görülür şekilde hissetmemizle birlikte hükümetlere olan baskı da arttı. Bazı şeyler artık geri getirilemez olsa da iklim değişikliğiyle mücadelede bir zafer bugün Hollanda’da kazanıldı.
Bugün Hollanda Anayasa Mahkemesi, Hollanda hükümetini karbon kirliliğini azaltmaya mecbur kıldı. Gerekçe olarak ise ‘vatandaşların insan haklarının çiğnendiği’ gerekçesi verildi. Bu kararın en önemli noktası ise dünya genelinde süren benzer davalara örnek olabileceği özelliği taşıması.
Son 10 yılın en radikal kararı:
Dava, sürdürülebilirlik için mücadele veren Hollandalı Urgenda Vakfı tarafından hükümete karşı açılmıştı. Hollanda hükümeti, iklim değişikliğinin okyanus kıyısındaki ülkelere nasıl zarar verebileceğini gösteren açık kanıtlara rağmen davadan haklı taraf olarak ayrılmaya çalışıyordu.
Fakat bugün sonuçlanan dava Hollanda hükümetinin istediği şekilde sonuçlanmadı. Davada hükümetin karbon emisyonu seviyesini gelecek yıla kadar 1990 yılının en az %25’i kadar düşürmesine karar verildi. Dolayısıyla Hollanda hükümetini bu yıl zorlu bir mücadelenin beklediğini söyleyebiliriz.
Davada verilen karar, yalnızca bu yılın en radikal kararlarından biri değil, son 10 yılın da en radikal kararlarından biri olarak görülüyor. Kararla birlikte Hollanda hükümetinin emisyon konusunda başarısız olduğu ve iklim değişikliğinin sonuçlarının ne denli ciddi olabileceği de herkesin önünde ortaya çıkarılmış oldu.
ABD’de gerçekleşen benzer davalar ise genelde hükümetin galip gelmesiyle son bulmuştu. Fakat Hollanda’daki mahkemenin verdiği karar, ABD ile birlikte dünyanın genelindeki tüm davalara örnek bir karara imza attı. Böylece iklim değişikliğinin önlenmesi konusunda daha hızlı adımların atılabileceği düşünülüyor.
Davayı diğer davalardan farklı kılan şey neydi:
Dünyanın dört bir yanında açılan davaların çoğu maddi hasar üzerine yoğunlaşmıştı. Fakat Hollanda’da açılan dava insan hakları üzerine yoğunlaştı. Urgenda, karbon kirliliğinin, Hollanda vatandaşlarının 47 ülke tarafından imzalanan Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nde yer alan yaşam haklarını ihlal ettiğini savundu.
Verilen bu kararla birlikte anlaşmada bulunan diğer 46 ülke de esasında gözlem altına alındı. Bu 46 ülkede bulunan benzer vakıflar iklim değişikliği konusunda hükümetlerle mücadele etmek için aynı sebebi kullanabilir.