Elektrikli otomobil devrimi her ne kadar büyük bir heyecanla karşılansa da elbette bu devrimin hızlanmasını sağlayacak en büyük faktör araçların fiyatları. Gelişen teknolojiyle birlikte elektrikli otomobillerin fiyatları, paralel segmentlerdeki içten yanmalı araçlarla hemen hemen aynı olmaya başladı.
Özellikle üst seviye araçlarda (Porsche Taycan ve BMW i4 gibi) bu durum görülebilirken, giriş seviyesindeyse halen aynı paralellik yakalanamadı. Peki bu durumun kaynağı neydi? İşte bu sorunun cevabı, yakın zamanda Honda ABD İş ve Satış Başkan Yardımcısı Dave Gardner tarafından verildi.
Fiyatlar, yeni batarya teknolojisiyle ucuzlayacak:
Gardner, bu sorunun cevabını kullanılmakta olan mevcut batarya teknolojisi üzerinden verdi. Honda olarak lityum iyon bataryaların uzun soluklu bir çözüm olduğuna inanmadıklarını belirten Gardner, “Katı hal bataryalar bizim için oyunun kurallarını değiştirecek.” ifadelerini kullandı. Henüz geliştirilmekte olan bu teknoloji, aynı zamanda özellikle giriş segmentteki elektrikli otomobillerde fiyatların aşağı çekilmesini sağlayacak.
Fakat katı hal bataryalara kavuşmamız pek de yakın bir zamanda olmayacak:
Öte yandan Gardner, katı hal bataryalara kavuşmamızın halen ufukta olmadığını da açıkladı. Dolayısıyla bu açıklama, elektrikli araç fiyatlarının yakın bir zamanda hiçbir zaman içten yanmalı araçlar kadar ucuz olmayacağının göstergesi oldu. Tüm bunların dışında dünya, zaten halihazırda büyük bir krizin eşiğinde bulunuyor:
Özetle; akıllı telefon, dizüstü bilgisayar gibi ürünlerde de yer alan lityum iyon bataryalar, -Honda'ya göre- elektrikli otomobil fiyatlarının içten yanmalı otomobiller kadar düşük seviyeye gelememesinin en önemli nedenlerinden biri ve katı hal bataryalar ticari kullanıma erişene kadar bu durumun değişmesi pek mümkün görünmüyor.
Katı hal batarya nedir?
Günümüzde kullanılmakta olan lityum iyon piller, çoğunlukla sıvı ya da polimer jel elektrolitlere sahiptir. Katı hal bataryalar ise adından da anlayabileceğiniz gibi katı elektrolitlere sahiptir. Katı hal bataryaların keşfi 1800'lü yıllara kadar gitse de henüz ticari kullanıma el verişli bir enerji yoğunluğu sağlanamadığından ticari kullanımı da mümkün olmadı.
