Ülkemizin ilk gurur kaynağı, şampiyonu ve güreş şampiyonu olan Erkan’ın hikâyesi öylesine gurur verici ki…
Üstelik Mustafa Kemal Atatürk de kendisiyle bu gururu paylaşmış, Erkan'a bir soyadı bile vermişti.
Yaşar Erkan, güreşin toprağında doğduğu gibi büyüyen bir efsanenin ilk adımlarını attı.
Erzincan'ın Refahiye ilçesinde başladı her şey. Babasının yönlendirmesiyle başladığı bu yolculuk, onu dünya çapında bir şampiyon yapacaktı. İlkokul yıllarında Yaşar'ın enerjisi ve yeteneği, akranlarını kıskandıracak kadar dikkat çekiciydi.
Herkesin dikkatini çeken Erkan, milli takım antrenörü Raoul Peter'in de gözüne girmişti. Avrupalı bir güreşçi gibi yetişmesini sağlayan Peter, onun grekoromen stilde ustalaşmasını sağladı. Ancak Yaşar'ın asıl sınavı, Berlin Olimpiyatları'nda başlayacaktı.
Milli takıma seçildiğinde henüz 21 yaşındaydı. Balkan şampiyonalarında gösterdiği üstün performanslar, onun uluslararası alanda tanınmasını sağladı.
Adını duyuracak olan gerçek zafer ise Berlin'de yaşandı.
Tüm rakipleri karşısında üstün bir performans sergileyen Erkan, Danimarka, Japonya ve İtalya'yı ardı ardına mağlup etmişti.
Final mücadelesinde tüm gözler onun üzerindeydi. Türk sporcu, kararlılıkla mindere çıktı ve rakiplerini alt etmek için son gücünü harcadı. Her hamlesiyle, Türk milletinin onuru ve gururu adına savaşıyordu.
Ve beklenen o an geldi... Sevinçlerin dolup taştığı tribünde, Yaşar Erkan olimpiyat şampiyonu ilan edildi.
Ne televizyon ne de radyo vardı… Ülkemizin bu sevincini yalnızca bir avuç insan Erkan’la paylaşıyordu. Haberleşme imkanlarının kısıtlı olduğu bir dönemde, Türkiye'ye ulaşan şampiyonluk haberi de milleti coşturmaya yetmişti.
Berlin Olimpiyatları’nda elde ettiği başarı, bir efsanenin doğuşunu da sağlamıştı. Aynı yıl Balkan şampiyonalarında da başarılar gösterdi. Balkan Şampiyonluğunu iki yıl daha elinde tuttu.
Fakat onun en büyük mutluluğu, Atatürk’ten aldığı tebrik telgrafıydı...
Olimpiyat madalyası şüphesiz büyük bir onurdu, ama onun için gerçek zafer; Türk milletinin gönlünde taht kurmuş olmaktı. Atatürk’ün telgrafında şu cümleler yer alıyordu:
Ulu Önder kendisine çeşitli hediyeler ve ev armağan etti. Tabii bir de hepimizin onu tanıdığı Erkan soyadı, aslında Atatürk’ten kendisine hediyeydi.
Çaresiz anlamına gelen “Nacar” soyadını değiştirerek bir topluluğun ileri gelenlerinden anlamına gelen “Erkan” soyadını kendisine bahşetti.
Erkan, spordan hiç kopmadı. Aktif sporu bıraktıktan sonra bu kez yeni milli gururlarımızı yetiştirmek için Türk Milli Güreş Takımı’nda antrenörlük yaptı. Bugün ise hâlâ adını ülkemizde gururla taçlandırıyoruz.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: