İnsanlık olarak bilgi paylaşma meylimiz zaman zaman yanlış bilgi paylaşmaya ve dezenformasyona sebep olabiliyor ne yazık ki. İnsan vücudu da bu durumdan nasibini alıyor elbette. Eğer alkolün vücudun ısınmasını sağladığına inanıyorsanız ya da yeni doğan bebeklerin acı hissedemediğini düşünüyorsanız siz de en az birkaç kez insan vücudu hakkında yanlış bilinen bilgilerle karşılaşmışsınız demektir. Bu yanlış bilgilerin en azından bir kısmını eleyebilmek adına bu haberimizde insan vücudu hakkında yanlış bilinen bilgilerin en yaygın olanlarına odaklanacağız.
İnsan vücudu hakkındaki 10 yanlış kanı:
- Herkesin parmak izi farklıdır
- Dil yuvarlama genetiktir
- Beş duyumuz vardır
- Saç ve tırnaklar öldükten sonra uzamaya devam eder
- Uyurgezerleri uyandırmak çok tehlikelidir
- Sakız yutunca sindirmek yedi yıl sürüyor
- Beynimizin sadece yüzde 10’unu kullanabiliyoruz
- Parmak kıtlatmak kireçlenmeye sebep olur
- Tıraşı olursanız kıllar daha siyah ve gür çıkar
- En çok ısıyı başımızdan kaybederiz
Herkesin parmak izi farklıdır
Biliyorsunuz parmak izi adli soruşturmalarda büyük rol oynuyor. Her şey İskoçyalı bilimci Henry Faulds’un 1888 yılında her insanın parmak izinin farklı olduğuna dair yazdığı bir makaleyle başladı. Ancak bunu kanıtlamanın bir yolu yok. Çünkü dünyadan gelmiş geçmiş ya da halihazırda yaşayan herkesin parmak izini kontrol etmenin olanağı yok. Parmak izi analizinin asla şaşmaz olduğunu düşünmek ciddi sonuçlar doğurabilir. Mesela 2005 yılında bir üniversitede çalışan suçbilimci Simon Cole, Amerikan hukuk sistemi tarihinde yapılan 22 parmak izi hatasını detaylandırdığı bir makale yayımlamıştı. Cole, masum insanların işlemedikleri suçlarla yargılandığı olayları gözler önüne sermişti.
Dil yuvarlama genetiktir
Genetisyen Alfred Sturtevant 1940 yılında yayımladığı bir makalede dil yuvarlayabilmenin genetiğe bağlı olduğunu yazmıştı. Makaleye göre eğer anne baba dil yuvarlayabiliyorsa dil yuvarlayabilen çocukları olma ihtimali yüksek oluyordu. Ancak bundan 12 yıl sonra genetisyen Philip Matlock yaptığı çalışmayla bu fikri çürüttü. 33 tek yumurta ikiziyle yaptığı çalışmada dil yuvarlama kabiliyetini belirleyen şeyin genetik olmadığını ortaya koydu.
Ancak ne hikmetse bu fikir hâlâ kabul görüyor. Bu doğru sanılan yanlış bilgi çok önemli gibi görünmese de gereksiz bir kaygıya sebep olabiliyor. Mesela bazı bilimciler, anne/babası dil yuvarlayabilen ama kendisi yapamayan çocuklardan “acaba evlatlık mıyım?” endişesi taşıyan e-postalar aldıklarını söylüyor.
Beş duyumuz vardır
Genelde okullarda beş duyumuz olduğu öğretilir: görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama. Bu düşünce M.Ö 350 yılı civarında Yunan filozof Aristo tarafından yazılan bir eserde belirtilmiş. Ancak bugün biliyoruz ki insanların beşten fazla duyusu var. Bilim insanları tam sayı veremese de 22 ila 33 arasında duyumuz olduğunu söylüyorlar. Mesela denge duyusu, ısı duyusu, acı duyusu ya da hareket duyusu bunlardan sadece birkaçı.
İlk bakışta bu duyular çok önemli gibi gelmeyebilir ama mesela susama duyusu vücudumuzu gereken hidrasyon seviyesinde tutmayı sağlıyor. Bu duyusu olmayan kişiler, adipsi denen nadir bir hastalığa sahip oluyor. Bu kişiler susadıklarını duyumsayamadıkları için ciddi şekilde susuz kalabiliyor ve hayatta ölebiliyor.
Saç ve tırnaklar öldükten sonra uzamaya devam eder
Evet insan vücudu ölümden sonra garip şeyler yapabiliyor ancak bu ilginç şeyler arasında tırnakların ya da saçların uzaması yok. Saç ve tırnakların uzaması için vücudun yeni hücreler üretmesi gerekiyor. Ancak öldükten sonra bu mümkün olmuyor. İnsan vücudu hakkında bilinen bu yanlış inanış, yazar Erich Remarque’ın 1929 yılında yazdığı romanında bile geçiyor. Aslında bu betimleme bir tür optik illüzyondan kaynaklanıyor. Öldükten sonra saçlarımız ve tırnaklarımız uzamıyor ama derimiz susuz kaldıkça büzülüyor. Deri büzülünce de saç ve tırnaklar daha fazla ortaya çıktığı için uzuyormuş gibi görünüyor.
Uyurgezerleri uyandırmak çok tehlikelidir
İnsanların yüzde 7’si hayatlarının bir noktasında uyurgezer olsa da bu duruma sebep olan şeyin tam nedenini bilmiyoruz. İnsan vücudu hakkında bilinen bir diğer yanlış da uyurgezer biriyle karşılaşınca uyandırmamanız gerektiği yönünde. Bu inanış taa antik zamanlara dayanıyor. Çünkü antik çağlarda insanlar uyurken ruhlarının bedenlerini terk ettiğine inanıyordu. Bu yüzden uyurgezer birini uyandırınca o kişinin ruhsuz kalacağını düşünüyorlardı. Bu yanlış inanış zamanla farklı boyutlara evrildi. Mesela “uyurgezer birini uyandırınca kalp krizi geçirmesine sebep olursun” ya da “delirmesine sebep olursun” vb.
Genel inanışın aksine uyurgezer birini uyandırmamak daha tehlikeli olabilir. Düşünsenize, zombi gibi ortalıkta dolaşan biri… Ne yazık ki tarihte uyurgezerlik sebebiyle farkında olmadan bir yerlerden düşen ya da bir şekilde kendine zarar veren çok insan örneği var. Eğer uyurgezer biriyle karşılaşırsanız yapılabilecek en mantıklı şey sakin bir şekilde yatağa dönmesini sağlamak.
Sakız yutunca sindirmek yedi yıl sürüyor
Sakıza çiğnenebilen yapısını veren şey sentetik kauçuk. Evet sentetik kauçuk sindirilebilen bir şey değil ama bu yuttuğunuz sakızın sindirim sisteminden geçemeyeceği anlamına gelmiyor. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gastroenterolog Rodger Liddle, vücudun madeni para büyüklüğündeki nesneleri vücuttan atabildiğini söylüyor. Bu durumda bir parça sakız vücut için sorun yaratamaz. Ancak kısa bir süre zarfında birden fazla sakız yuttuysanız bir doktora gitmekte fayda var.
Beynimizin sadece yüzde 10’unu kullanabiliyoruz
Çoğu insan beynimizin sadece yüzde 10’unu kullanabildiğimizi sanıyor. Ancak bu da insan vücudu hakkında yanlış bilinen bilgilerden bir diğeri. Scientific American’a açıklama yapan nörolog Barry Gordon, insan beyninin büyük kısmının neredeyse sürekli olarak aktif olduğunu açıkladı. Uyuduğumuz ya da dinlendiğimiz sırada bile beynimiz çoğunlukla aktif oluyor. Belirli bir anda beynin yüzde kaçının kullanıldığı kişiden kişiye göre değişiyor. Bu yüzde kişinin ne yapıyor ya da ne düşünüyor olduğuna bağlı da değişiyor.
Parmak kıtlatmak kireçlenmeye sebep olur
Çıkan sesten rahatsız oldukları için midir bilinmez, bazı insanlar etraflarında parmak kıtlatıldığını duyunca fenalık geçirip kireçlenmeye sebep olacağını öne sürer. Ancak bu da insan vücudu hakkında yanlış bilinen bilgilerden biri. Bilim insanları, bugüne dek parmak kıtlatmanın kireçlenmeye neden olduğuna dair bir bulguya rastlamadı. Kireçlenme değil de endişe edilmesi gereken başka bir ciddi konu var. Parmakları sürekli olarak kıtlatmak parmakların kavrama gücünü zayıflatıyor.
Tıraş olursanız kıllar daha siyah ve gür çıkar
Bunu duymayan kalmamıştır herhalde. Hatta tıraş olunca kılların daha hızlı ve gür çıkacağı söylenir. Bunun doğru olmadığı 1928 yılında yapılan çalışmalarla kanıtlanmış olsa da insan vücudu hakkında en yaygın bilinen yanlışlardan biri de bu. 1928’de yapılan çalışmada, bir grup erkek aynı markanın tıraş köpüğüyle aynı şekilde tıraş oldu. Daha sonra çıkan kıllar uzama oranlarının artması bakımından incelendi. Herhangi bir değişim kaydedilmedi. Bu yanlış algının sebebi şu olabilir: tıraş olduğunuzda tıraş bıçağı/makinesi kılı cildin yüzeyinden keser ancak kılı tamamen ortadan kaldırmaz; bir kısmını keser. Geri kalan kısmı cildin altındadır. Kıllar uzamaya başladığında küt şekilde uzadığı için daha sert görünebilir ya da hissettirebilir. Yani vücudun herhangi bir yerindeki kılları tıraş etmek daha siyah ya da gür çıkmasına sebep olmuyor.
En çok ısıyı başımızdan kaybederiz
Soğuk havalarda şapka takmamız gerektiğini, çünkü ısıyı en çok başımızdan kaybettiğimizi söylerler. Ancak bu da haberimizdeki diğer bilgiler gibi şehir efsanesinden başka bir şey değil. Bilim insanları bunun mümkün olmadığını söylüyor. Peki neden böyle bir şehir efsanesi var? Genelde dışarısı soğuk olduğunda ısıyı başımızdan kaybederiz çünkü üstümüzde kıyafet olduğu için ısının çıkabileceği tek alan başımız oluyor. Eğer hava soğuksa ve şapka/bere takmıyorsanız evet ısı baş kısmından kaybedilir ancak eğer hava soğuksa ve şort giyiyorsanız doğal olarak ısı bacaklarınızdan çıkar.
Kaynak: Listverse, Futurism, Tween Tribune