15 Kasım 1979'da 96 bin ton ham petrol taşıyan Independenta adlı Romanya'ya ait tanker ile Yunan gemisi Evriali, Haydarpaşa açıklarında çarpıştı. Bu trajik olay, İstanbul Boğazı'nda kayıtlara geçen en korkunç kazalardan biri olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Çarpışmanın etkisiyle yükselen ateş topu, gökyüzünü adeta bir cehenneme çevirdi. Tankerin içindeki 43 mürettebat, o korkunç anlarda hayatını kaybetti; çaresizlik çığlıkları Boğaz'ın sularında yankılandı. İstanbul Boğazı, bu trajik olayın ardından alevler içinde kaldı. Yunan gemisi Evriali mürettebatından ise 7 kişinin öldüğü söyleniyor.
Yüzyıllardır huzurla akan bu sular, acının ve felaketin simgesi hâline gelmişti. Sahildeki binalar, alevlerin pençesine düştü; gökyüzü dumanla kaplıydı. Bir zamanlar canlı ve coşkulu olan deniz, sessiz çığlıklarla dolup taşıyordu.
Independenta tanker faciası, İstanbul Boğazı'nda yaşanan en karanlık anılardan biriydi.
Libya'nın zengin petrol sahalarından alınan 96 bin ton ham petrolü Romanya'nın Köstence Limanı’na taşımak üzere yola çıkan Independenta adlı tanker, 15 Kasım 1979'da İstanbul Boğazı'nın sularına varmıştı. Ancak trajedi, Haydarpaşa açıklarında yaşandı.
Tanker, Karadeniz'den Boğaz'a giriş yapan Yunan bandıralı Evriali adlı gemi ile çarpıştı, ardından hem insanlar için hem de çevre için yıkıcı bir olayın fitili ateşlendi. Bu korkunç anlar, İstanbul Boğazı'nın tarihine kara bir leke olarak kazındı.
Yüksek bir sesle gerçekleşen patlamada kıyıdaki evlerin büyük bir kısmı zarar gördü. Yalnız evler de değil; deniz, petrol atığıyla kaplandı. Binlerce canlı hayatını kaybetti, ekosistem mahvoldu. Patlamadan yalnızca birkaç hafta sonra, aralık ayının başında tankerde meydana gelen ikinci büyük patlama, öncekilerden çok daha yıkıcı bir etkiye sahipti.
Ardışık patlamaların neden olduğu yüksek alevler, yangın söndürme ve enkaz kaldırma çalışmalarını büyük ölçüde sekteye uğrattı.
Bu patlamanın şiddeti, metrelerce yüksekliğe ulaşabilen alevler ve kara dumanlarla birlikte gelmişti. Yangın söndürme ekipleri, olağanüstü güçlüklerle karşılaşarak alevlere karşı mücadele etmeye çalıştılar. Ancak bu patlama, önceden alınan güvenlik önlemlerini daha da zorlaştırdı ve yangınla mücadelede bambaşka bir zorluk seviyesi yarattı.
Patlama sonrasında yangının kontrol altına alınması ve enkazın kaldırılması süreci, olağanüstü bir dikkat ve uzmanlık gerektirdi. Bu zorlu görev, kazanın etkilerinin artmasına ve bölgenin kara bir perde ile kaplanmasına neden oldu. Öyle bir zorluk ki 8 yıl enkaz kaldırılamadı.
İkinci patlama, Independenta tanker faciasının yarattığı dehşetin bir diğer yüzüydü; bölgeyi daha da zor duruma sokarak acı dolu bir hikâyeye dönüştürdü.
Bilirkişi raporunda Yunan gemisinin büyük kusurlu olduğu yazıyordu.
İstanbullular, bu kazanın görüntülerini hafızalarına kazıdılar. Çünkü yangın haftalarca sürdü. Kazanın ardından ortaya çıkan petrol sızıntısı ise İstanbul Boğazı’nı mahvetmişti. Petrolün daha fazla yayılmaması için ABD, yaklaşık 1 km uzunluğundaki bariyeri Boğaz'a yerleştirdi.
Ancak İstanbul o dönemde eşi benzeri görülmemiş bir çevre felaketinin acı bir kurbanı olmuştu. Facianın ardından yapılan araştırmalar, Boğaz'ın derinliklerinde yaşayan canlıların %96'sının kirlilik nedeniyle hayatını kaybettiğini gösterdi.
Bu çaresiz tablo, İstanbullu balıkçıların denizin ev sahipleriyle yeniden buluşabilmesi için uzun yıllar geçmesi gerektiğini gösteriyordu.
Boğaz'ın ortasında yaşanan bu kaza, Independenta tankerindeki 43 mürettebatın tamamının yaşamını yitirdiği trajik bir gerçekle sonuçlandı.
Sivil denizcilik tarihimizdeki en korkunç kazalardan biri olan bu olay, o dönem tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Ancak insan hayatından daha fazlasını kaybeden İstanbul, maddi açıdan da büyük bir yıkıma uğradı.
Facianın sebep olduğu maddi hasar, o dönemin parasıyla 40 milyar lira olarak hesaplandı. Boğaz; sadece suyunu değil, aynı zamanda tarihini ve onlarca canı da kaybetti.
Gökyüzü o dönemler siyaha boyanmıştı. Bu görüntü, belki de İstanbul’da yaşayanlar için zihinlerinden asla çıkmayacak bir kâbusa dönüşmüştü. Daha da acı olan ise kazanın enkazı ancak 1987’de kaldırılabildi. Yani yıllar yıllar sonra... Bu manzarayı senelerce görmek zorunda olanların bu acı tabloyu unutması gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Kazayı hatırlatan dev tankerin enkazı, 1987'de Boğaz’dan kaldırıldı.
1987’ye gelindiğinde Tuzla’ya çekilen enkaz, bizlere kötü birer hatıra bıraktı. Kazanın ardından Boğaz'ın derinliklerindeki sessizlik, yaşam dolu bir ekosistemden kirlilik nedeniyle hayatını kaybeden canlıların acıklı feryatlarına, tankerde hayatını kaybeden insanların çığlıklarına dönüştü.
Kemal Sunal'ın 1979 yılında çekilen Korkusuz Korkak filminin bu sahnesinde kazaya ait duman görüntüleri var: