Kilo yerine adet olarak satılan, kimsenin kolay kolay dokunamadığı bu meyve ve sebzeler tahmininizden çok daha pahalı. Her biri özenle paketlenip sergileniyor. Reyonlarda "Seçmece abi bunlar!", "Kesmeceee!", "Tatması helal abla!" diyen bir satıcı da duyamazsınız.
Bir pazar arabasını doldurabileceğiniz fiyata orada yalnızca tek bir karpuz alabilirsiniz. O da muhtemelen kare, üçgen ya da kalp şeklinde olur. Tüm bunların sebebini merak ediyorsanız okumaya devam edin, pek çok ilginç şey bulacaksınız.
Bu videoda da göreceğiniz gibi fiyatlar gerçekten şok edici.
- Sadece bir adet karpuzun fiyatı yaklaşık 2500 TL
- Bir adet çilek 225 TL
- İki adet armut 600 TL
- Ananas 375 TL
- Kavun yaklaşık 1900 TL
- Bir salkım üzüm ise 3000 TL'den fazla.
Evet, ülkede alım gücü yüksek; asgari ücret yaklaşık 30.000 TL fakat bu ücret sizi yanıltmasın, meyve ve sebzeler diğer ürünlere kıyasla çok daha pahalı olmasıyla biliniyor. Açık artırmayla 845.000 TL'ye satılan kavunlar bile var. Peki bu inanması güç fiyatların sebebi ne?
Loş bir ışık altında, kurdelelerle ve her birine özel paketlerle sergilenen meyvelerin ne kadar kusursuz göründüğüne bir bakın:
Kavunlar, üzümler ve diğer bütün meyveler altın orana sahiplermiş gibi mükemmeller. Satıldığı mağazalar kristal avizelerle, tezgahlar kaliteli mermerle donatılmış. Adeta bir sanat galerisi...
O meyvenin nerede yapıldığını ve hatta üreten kişinin adını açıklayan bir bilgi formu dahi var. Aynı zamanda, kaliteli bir şarap şişesinde göreceğiniz gibi, lezzetin ayrıntılı bir açıklaması da yer alıyor.
Meyveler; şık giyimli, kibar, iyi eğitimli bir satıcı aracılığıyla sunuluyor. Sanki bir kuyumcuda sevgilinize hediye bakıyormuşsunuz gibi değil mi? Aslında gerçekten de bu meyveler hediye ediliyor, pahalı olmalarının temel sebeplerinden biri de bu!
Çok eskilerden beri Japon kültüründe "hediye vermek" çok önemlidir. Misafirliğe, partiye, toplantıya gidilirken hediyelik meyve götürülür (Batı'da pahalı bir şarap götürülmesi gibi).
Kavun ve mandalina gibi meyveler, aristokrat savaşçılar tarafından askeri bir hükümdar olan şogunlara hediye olarak sunulurdu. Derin saygı, takdir ve sadakatin bir işareti olarak görülürdü. İşte Japonya'da meyvelerin bu kültürel değeri günümüze kadar devam etmektedir.
Peki başka bir şey yerine neden meyve?
Japonya'daki hediye verme kültürü, ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynar. Ülkede yazın chugen ve kışın seibo olmak üzere iki önemli hediye verme mevsimi vardır.
Bu dönemlerde aile üyelerine, arkadaşlara, patronlara, müşterilere, doktorlara ya da kişinin isteğine göre farklı kişilere hediyeler verilir. Minnettarlığı ifade etmenin ve ilişkileri güzel tutmanın iyi bir yolu olarak görülür.
Japon kültüründe mevsimlerin büyük bir etkisi vardır ve Japonlar yılın farklı zamanlarının her şekilde temsil edilmesini önemserler. Meyvenin mevsimselliği, o mevsimin renklerini, kokularını ve tatlarını insanlara yaşattığı için genellikle uygun bir hediye olarak görülür.
Antik çağlardan beri meyve, Japonya'da yaygın olan Şinto ve Budist dinlerinde ortak bir adak olmuştur. Geleneksel Japon evlerinde, genellikle meyve veya pirinç gibi yiyeceklerin konulduğu bir alan vardır ve burada tanrılara meyve gibi yiyecekler sunulur. Sunağında birkaç portakal ve bir fincan sake(Japon içkisi) olan bir tapınak görmek alışılmadık bir durum değildir.
Kusurlu görünen hiçbir yiyeceğe mağaza raflarında yer yoktur.
Sıradan bir süpermarkette bile tek tek paketlenmiş elmalar veya şeftaliler görürsünüz, hepsi aynı boy ve renktedir. Görünüşüne gösterilen özen, tadına da yansıtılarak insanların meyvenin tüm yönlerinden keyif alması sağlanır.
Meyve ve sebzelerin bu kadar fahiş fiyatlarda olmasının temel sebebi ise bu ürünlerin üretim süreciyle ilgili. Meyveler mükemmel görünmeli, tam doğru şekle sahip olmalı ve harika bir tada sahip olmalıdır.
Bu yüksek standartları büyük şirketler değil, Japonya'nın farklı bölgelerindeki özel çiftçiler uygular, yetiştirme koşullarını sıkı bir şekilde izlerler.
Japon çiftçiler, yalnızca o belirli yerde yetiştirildiğinde kusursuz olabilen kendi benzersiz meyve çeşitlerini geliştirirler. Yetiştirme sürecinde her meyveye güneşte yanmaması için bir şapka takılır ve besin maddelerini o meyvede yoğunlaştırmak için dal veya asma başına yalnızca bir meyve yetiştirildiği dahi olur.
Ayrıca kavunların mükemmel şekilde olmasını sağlamak için masaj yaparlar. Meyveyi şeker içeriği için tarayabilen bir robotik teknolojiye bile sahipler.
Tabii bütün bu pahalılık, sadece hediye kültürüne ve özenli yetiştirmeye bağlanamaz; Japonya'daki tarım arazisi oranının az olması da fiyatları etkiliyor.
Japonya'da çiftçiliğin GSYİH'deki oranı yalnızca %1 ve çiftçiler nüfusun %3,4'ünü oluşturuyor. Ülkedeki tarım arazilerinin sadece %12'sinde mahsul yetiştiriliyor ve bunun çoğu pirinç üretimi için kullanılıyor.
Ayrıca çiftlikler ve tarlalar küçük boyuttadır. Örneğin bir Japon çiftliğinin ortalama büyüklüğü 4,7 dönüm iken Amerika Birleşik Devletleri'nde 490 dönümdür. Küçük çiftlikler büyük çiftliklerden daha az verimlidir ve küçük çiftçilerin maliyetleri düşürmek için gereken makinelere yatırım yapacak paraları azdır.
İyi de neden meyve ve sebze ithal etmiyorlar?
Japon tüketiciler ithal sebzeler yerine yerel olarak üretilen sebzeler tercih ediyor. Alışveriş yapanların %46'sı, yabancı çiftlik ürünlerinin Japon ürünlerinden daha ucuz olduğuna inanıyor. %76 gibi büyük bir oran ise ithal ürünlerin sağlıklı olmadığına inanıyor.
Yabancı çiftlik ürünlerine yönelik bu küçümseme nedeniyle şehirli tüketiciler, Japon kültürünün de etkisiyle meyve ve sebzeye para saçmaya devam ediyor.
Ancak ne olursa olsun, Japon çiftçiliğinin gelecekte sürdürülemez olduğu düşünülüyor. Japon bir çiftçinin ortalama yaşı 65 ve yeni çiftçi oranı düşük olduğu için bu kültürde ciddi değişimler olacaktır.
Ülke, 1961 yılında, tükettiği gıdaların %78'ini üretirken; son yıllarda bu oran %30'a kadar düştü. Gelecekte çok daha fazla düşecek ve bu düşüşle birlikte Japonya'daki tüketiciler, beğenseler de beğenmeseler de yiyecekleri için çok daha az ödemeye başlayacak.
- Kaynaklar: Japan Today, DiGJAPAN!, Independent, Business Insider