İlk bakışta Japonya'nın askerî güce sahip olmadığını düşünmek, mantıksız gelebilir ancak yasalar öyle demiyor. Her şeye rağmen ellerinde fiilen bir ordu var.
Paradoksal durumu açıklığa kavuşturmak için olayın tarihsel ve siyasi bağlamına göz atmamız gerekiyor.
Kökleri, Japonya’nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki anayasasına dayanıyor.
1950 yılında Kore Savaşı patlak verdiğinde Amerika Birleşik Devletleri, Japonya’yı işgal ediyordu ve Kore’deki Çin ve Sovyet komünist güçlerinden korkuyorlardı.
Bu dönemde işgal güçleri ve Japon hükûmeti, Japonya’nın savaş sonrası anayasasını revize ederek öz-savunma amaçlı askerî eylemleri mümkün kıldı ve Japonya Öz Savunma Kuvvetleri'ni (JSDF) kurdu.
Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya arasında imzalanan yeni güvenlik anlaşmasıyla Japonya, kısmi yeniden silahlanma yoluna gitti.
O zamandan beri Japonya’nın silahlı kuvvetleri, saldırgan eylemde bulunmamış olsa da aktif olarak varlığını sürdürdü.
Peki, neden Japonya’nın resmî olarak ordusu yok?
II. Dünya Savaşı’ndaki yenilgiden sonra, Japonya’nın militarizm ve yayılmacılığı tekrarlamasını önlemek amacıyla kendi ordusuna sahip olması yasaklanmıştır.
Japonya’nın Anayasası'nın 9. Maddesi, herhangi bir silahlı grubun oluşturulmasını açıkça yasaklamaktadır. Resmî olarak Öz Savunma Kuvvetleri, sivil örgüt olarak kabul edilir ve bu nedenle "ordu" terimi kullanılmaz.
Ancak Japonya'nın eski Başbakanı Shinzo Abe, 9. Maddenin değiştirilerek JSDF’nin varlığının açıkça tanınmasını istediğini belirtti. Değişiklik önerisi, Japonya’da uzun süredir tartışma konusu olmuştu ve halk, pek de sıcak karşılaşmamıştı.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Japonya’nın askerî kapasitesi, sadece öz-savunma ile sınırlı kaldı.
1991 yılındaki Körfez Krizi sırasında, Japonya’nın para yardımı yapıp asker göndermemesi eleştirildi.
Sonraki yıllarda Japonya, barışı koruma ve yeniden yapılanma operasyonlarında daha aktif hâle geldi. Kuzey Kore’nin füze testleri ve sarin gazı saldırıları, Japonya’nın askerî kapasitesinin artırılmasına katkıda bulundu.
Özellikle 1995’teki Büyük Hanshin depremi ve 2011’deki Fukushima nükleer felaketi sonrasında JSDF’nin afet yardım çabaları, kamuoyunun takdirini kazandı.
Bugün, JSDF doğal afetlere hızla yanıt veriyor ve yurtdışındaki görevlerde yer alıyor. Çin’in tartışmalı sularda ada inşa etme çabaları ve Kuzey Kore’nin nükleer silah denemeleri göz önüne alındığında, ellerinde askerî güç bulundurması epey mantıklı.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: