Aksiyonun en fazla altı buçuk saniye kadar durduğu John Wick 3, önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi kelimenin tam anlamıyla aksiyonla başlayıp aksiyonla bitti. En nihayetinde John Wick’in başına 14 milyon dolar değerinde ödül koyuldu ve tüm şehir onun peşine düştü. Winston’ın da dediği gibi şartlar neredeyse eşitlendi.
Film hakkında sizlerle konuşmak istediğimiz fazla konu olduğu için lafı çok da fazla uzatmadan hemen filmi bölüm bölüm inceleyelim. Tabii ki filmi izlemek isteyenler ve hâlâ izlememiş olanlar için de belirtmekte fayda var: Yazımızın bu kısmından sonra her cümle spoiler niteliğindedir. Uyarıldınız.
Nerede kaldıysak oradan devam
İkinci filmin sonunu hatırlayacak olursak John, Conitnental sınırları içerisinde Yüksek Şura üyesi Santino D’antonio’yu vurarak tüm hizmetlerden men edilmişti. John Wick için her şey bitti derken Continental’in sahibi Winston, John Wick’in men edilmeden önce hazırlanabilmesi için ona bir saat verdi. Filmin son sahnesine koşan John Wick’i üçüncü filmde aynı şekilde buluyoruz ve aksiyon başlamış oluyor.
New York kütüphanesinin yolunu tutan suikastçımız, çoktan planını yapmıştı. Yüksek Şura'nın başındaki kişiyle görüşmeyi amaçlayan John, bunun için gerekli olan eşyaları almak için kütüphaneden ihtiyacı olan şeyleri alıp eski eğitmeninden onu Fas'a göndermesini istedi.
Bu noktada akıllarda “John Wick az önce men edilmedi mi? Nasıl Fas’a gidecek” şeklinde bir soru oluşmuş olabilir. Cevap olarak “Mühürlerin ne derecede önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk” diyebiliriz. John Wick, Fas’a gitmek amacıyla çocukluğunu geçirdiği, geliştiği ve eğitim aldığı yerin başındaki kişiden son ‘mührünü’ (Buraya bir parantez açmakta fayda var. Mühürden çok bir kolyeyi andıran ‘mührün geçerliliğini yitirmesi için kolyenin ucundaki haç ile John Wick’in sırtı dağlandı.) kullanarak yardım istedi ve Fas’a gitti. John’a yardım eden eski eğitmeninin bunu ağır şekilde ödediğini de belirtelim
Bozulan düzen yerine oturtuluyor
Tabii ki tüm bunlar olurken Yüksek Şura, New York’taki işleri yoluna koyması için bir hakemi görevlendirdi. Filmin ilerleyen dakikalarında sinirlerinizi bozan hakem; Winston ve Bowery King’e tahtlarından edileceklerini ve yedi günlerinin olduğunu belirtti. Yani anlayacağınız ikisinin de yedi gün müddet verildi.
Yine filmin başarıyla aktardığı bir nokta bulunuyor: Bu da John Wick ne kadar saygı duyulan bir suikastçı olsa da Yüksek Şura'nın üstünde bulunmadığı gerçeği. Yüksek Şura'nın John Wick'e yardım eden herkesi ciddi şekilde cezalandırmasıyla da bunu görüyoruz.
Tabii ki hakem bu cezalandırmalarla da kalmadı. Yüksek Şura'ya bağlı bir suikastçı ekibini de John’u öldürmesi için görevlendirdi. İlerleyen dakikalarda John’u öldürmek için görevlendirilen suikastçı ekibin başının odasında çok yüksek ihtimalle John Wick posterleri olduğunu da öğreneceğiz. Şu an bu cümle mantıksız geliyorsa lobi sahnesinde anlam kazanacaktır.
New York’ta bunlar olurken John’un eski arkadaşı ve Continental’in Fas’taki ‘şubesinin’ başındaki Sofia (Halle Berry), John’a yardım etti. Tekrar belirtelim: Normal şartlar altında yardım etmesi yasak olsa da John’un önceden yaptığı bir iyilik sonucunda ona borçlu olan Sofia, onu eski patronuna götürdü ve John, Yüksek Şura’nın başındaki kişiye nasıl ulaşacağı hakkında bilgi aldılar. Tabii ki burası da olaysız geçmedi.
John Wick filmini mükemmel dövüş koreografileriyle ve aksiyonuyla tanısak da her aksiyon filminin en büyük günahı, bu filmde de mevcut. Sofia’nın dövüş sahnesinde merakımızı yenemedik ve silahın kaç el ateş ettiğini saymaya başladık. Başlangıçta standart bir tabanca olduğunu düşündüğümüz silahın biraz daha gelişmiş olabileceğini hayal edip 15+1 dedik. Tabii ki bunun sonrasında standardın dışında, özel bir şarjör kullanıldığı ihtimali aklımıza geldi ve silahı 20+1 şeklinde düşündük. Bu ihtimal de gerçekleşmeyince (25’ten sonra) saymayı bıraktık. Aslına bakıldığı zaman aksiyonun kesilmemesi için alınan bu karar, filmin gerçekliğini etkileyerek filme bir eksi puan yazdırdı. Yine de film o kadar güzeldi ki bu hatayı ‘nazar boncuğu’ olarak değerlendirebiliriz.
Yine de buradan dördüncü filmin yapımcılarına sesleniyoruz: Standart bir tabancanın alabileceği maksimum mermi sayısı, sizin düşündüğünüzün yaklaşık dörtte biri kadar…
Yüksek Şura
Bu silah mevzusunu geride bırakırsak Yüksek Şura’nın başındaki kişi olduğunu düşündüğümüz karaktere ulaşan John, eşini hatırlamak istediği için yaşamak istediğini belirtti ve men emrinin kaldırılmasını istedi. Yüksek Şura’nın başındaki kişiyse bağımlılığını kanıtlaması için John’a bir görev verdi. Bu görevin tamamlanması için John’un Winston’ı öldürmesi gerekiyordu.
Filmin bu noktasına kadar geldiğinizde “Şimdi ne olacak?” duygusunu mükemmel şekilde alıyorsunuz. John ve Winston’ın iki filmde de birbirlerini koruyup kollamasının ve Winston’ın John’a bir saat müddet vermesinin arından böyle bir görevin nasıl tamamlanacağı da büyük merak konusu oldu. Bu görevi kabul eden John, aslında eşinin anısını yaşatmak için her şeyi karşısına alabilecek biri olduğunu da bizlere kanıtladı.
Continental
Belirli bir olay örgüsünden sonra John'u öldürmekle görevli suikastçı (Zero) ve John'u otel lobisindeyken görüyoruz (Continental sınırları içerisinde 'iş görülmüyor'.) Tam da bu noktada ele alınması gereken bir konu bulunuyor. John Wick serisinin diyaloglarıyla ünlü olmadığını söylersek bu, kimse için sürpriz olmayacaktır. Fas sahnesini hatırlarsanız köpeklerine ateş edilen Sofia, tam bir kaosa sebep olduktan sonra hareketlerinin savunması olarak “Köpeğime ateş etti” demişti. Bunun ardından “Seni anlıyorum” diyen John, salonda ciddi bir kahkahaya sebep olmuştu. Lobi sahnesi ve Zero’ya gelecek olursak ortada ciddi bir orantısızlık bulunuyor. İlk filmden bu yana dünyadaki herkesin korkulu rüyası olan bir teşkilatın suikastçısının, John Wick’e küçük bir çocuk gibi “Ben sizin en büyük hayranınızım” demesi, filmin kalitesini düşüren nadir noktalar arasında gösterilebilir. Tabii ki fazlasıyla öznel olan bu kısımla ilgili fikirlerinizi yorumlar kısmında bekliyor olacağız.
Kaldığımız yerden devam etmek gerekirse John Winston’a Yüksek Şura’nın ona kendisini öldürmeyi emrettiğini açıkladıktan sonra Winston, Yüksek Şura’ya karşı hareket edeceğinin sinyallerini verdi. John da bir anda Winston’ı öldürmekten vazgeçti ve Continental’in tüm hizmetleri John Wick için tekrar açıldı. John ve Winston, Yüksek Şura’yı karşılarına almıştı. Bunun yanı sıra artık Continental sınırları içerisinde 'iş görüşmeleri' de yapılabiliyordu. En nihayetinde “Barış istiyorsanız savaşa hazırlanmalıydınız.”
İhanet
Continental’deki küçük çaplı savaşın ardındanhakem ve Winston terasta konuşurken John Wick’in sanki on beş dakika önce onlarca kişiyi kevgire çevirdiğini izlememişiz gibi gelişini görmek, seyircilerin neredeyse tamamında “Vay be” hissiyatını oluşturdu. Tabii ki filmin son sahneleri olduğunu hissettiğimiz anlarda hakemin Continental’i tekrar Winston’a verdiğini öğrendiğimizde fazlasıyla sevindik. Ancak hevesimiz kursağımızda kaldı.
Bir kişi düşünün ki sizin itibarınız sarsılmasın diye tek başına koca bir orduyu yok ediyor. Siz de kendi itibarınız için o kişiyi öldürmeye çalışıyorsunuz. Bu arada nasıl ölmediği de ayrı konu…
Kısaca özetlemek gerekirse Continental’i elinde tutmak için John Wick’e ateş edip çatıdan düşmesine sebep olan Winston, deyim yerindeyse John Wick’i arkasından bıçaklayarak ona ihanet etti. John da baya bir kat düşüş yaşadı.
Filmin burada bittiğini ve John’un bu durumdan kurtulamayacağını düşünüp Winston’a karşı duygu dolu (!) düşünceler aklımızdan geçerken hakem Continental’e gelip Winston’a John Wick’in orada olmadığını, yüksek ihtimalle de ölmediğini söylediği zaman “Nasıl yani?” dedik. Filmin sonunda da Bowery King’in adamları tarafından bulunan John’un Bowery King’le bir çeşit intikam yemini etmesinin ardından dördüncü film için bekleyişe koyulduk.
Filmdeki otuz beş bin aksiyon sahnesini atladığımız zaman filmin aşağı yukarı böyle geçtiğini söyleyebiliriz. John Wick’in (saydığımız kadarıyla) beş kat aşağı düşüp hâlâ canlı kalmasının ardından nasıl bir film bizi bekliyor, bu soruyu zaman cevaplayacak.
Son olarak
Son zamanların en başarılı aksiyon serilerinden olan John Wick'in, her filmin üstüne daha da fazla koyarak devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yazının içerisinde belli başlı 'olumsuz' noktalara değinmiş olsak da filmdeki dövüş koreografileri ve asla durgunluk hissi vermeyen çatışma sahneleri, John Wick 3 Parabellum'u son zamanlarda çıkan birçok aksiyon filminden ayırıyor. Tüm bunların yanı sıra Baba Yaga'nın iki filmdir işlenen saygıdeğer kimliği de bu filmde fazlasıyla öne çıkartılıyor.
Filmin geçtiği ortamlara baktığımız zaman ilk iki filmin aksine çok daha geniş bir 'coğrafyada' yer alması da filmi etkileyici kılan başka bir unsur olarak gösterilebilir. İlk iki filmin aksine tamamen benzer ortamlarda geçmeyen ve Fas'a kadar uzanan hikayede heyecanı sürekli tepede tutmayı başaran filmin başarılı bir şekilde üstüne düşeni yerine getirdiğini de belirtelim. Dahası, az miktarda diyalog üzerine kurulmuş bir filmde hikayeyi de bu denli heyecanlı tutma işinin altından alnının akıyla kalkan senaristlerin de hakkını vermekte fayda var. Tabii ki usta oyuncu kadrosunu bir adım ileriye taşıyan Keanu Reeves'i de unutmamak gerek.
Serinin açık ara en aksiyon dolu ve en başarılı filmi diyebileceğimiz Parabellum, kısaca özetlemek gerekirse beklentilerimizi karşılamakla kalmayıp çıtayı çok daha yüksek bir yere çekti. Hatta son zamanların en iyi aksiyon filmi desek abartmış olmayız. Filmin son sahnesindeki ihanet gibi birçok beklenmedik anla gerilimi son derece artıran yapıt, her saniyesinde aksiyonu bizlere yaşattı. Bowery King ve John Wick’in tüm yüksek şuraya karşı savaşacağının sinyallerini vermesiyle de beklentilerimizi daha da artırdı.
Şu an için neler olacağını kestiremesek bile bunun burada bitmeyeceğini, çok kan döküleceğini söyleyebiliriz. Dördüncü bir filmin geleceği bilgisi resmi olarak açıklanmasa da filmin bitişine göre kesinlikle dördüncü filmin geleceğini söyleyebiliriz. O yüzden John Wick’in dördüncü filminde, benzer bir detaylı anlatımda görüşene dek hoşça kalın.