Diğer Besin Gruplarına Kıyasla Karbonhidrata Neden Bu Kadar Sevdalıyız?

3
3
1
0
0
Karbonhidrat sevdamızın altında, biyolojinin yanı sıra evrimsel kökenler yatıyor. Bu besin maddesini bu kadar sevmemizin sebebi tesadüfi değil.

Pizzalar, makarnalar, ekmekler, kökler, poğaçalar, börekler… Tüm bu yiyecekler varken karbonhidratı kim sevmez ki?

Evet, karbonhidratı çok sevdiğimiz aşikâr ama bu sevginin altında yatan şey tam olarak ne? Sadece lezzet olmadığı kesin…

Karbonhidratlar, enerji ve dopamin kaynağı.

Vücudun en hızlı ve kolay enerji sağlayan besin grubu olan karbonhidratlar, sindirildiklerinde glikoza dönüşüyorlar ve bu da kaslarımız ve beynimiz için enerji kaynağı oluyor. Beynimiz özellikle glikozu tercih ettiği için karbonhidrat tüketimi bizi iyi hissettiriyor.

Bunun yanı sıra karbonhidratlı yiyecekler beynimizdeki dopamin salınımını artırabiliyor. Mutluluk ve ödül hissiyle ilişkili olan bu hormon sayesinde, özellikle işlenmiş karbonhidratlar (dopamini hızla yükseltiyor) psikolojik olarak haz veriyor.

Bağımlılık yapmasını göz ardı edemeyiz.

Özellikle tatlı, kek, ekmek gibi kimi karbonhidratlar, kan şekerini hızlı bir şekilde yükseltip düşürdüğü için tekrar yeme isteği uyandırarak bağımlılık yapıcı bir etki yaratabiliyor.

Ayrıca lezzet kısmını atlamamak gerek. Pizza, cips, tatlı gibi; yağ ve tuz içeren karbonhidratlar çok lezzetli geliyor ve sürekli yemek istiyoruz.

Yapılan araştırma, karbonhidrat sevgimizin evrimsel kökenleri olabileceğini de ortaya koydu.

İnsanların karbonhidratlara olan sevgisini ve sindirebilmesi evrimsel açıdan inceleyen araştırma, “Salivary amylase (AMY1)” adlı, nişastaları parçalayarak glikoza dönüştüren ve nişastalı yiyeceklere karakteristik tatlarını veren genin kopyalarını artırarak sindirme kapasitesini ölçüyor.

Araştırmada, AMY1 geninin kopyalarının ilk defa 800.000 yıl önce çoğalmaya başladığını, yani insanlar ile Neandertallerin ayrılmasından çok önce gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

karbonhidrat

Adaptasyonda, çevresel değişikliklere ve yeni beslenme şekillerine uyum için bu gendeki varyasyonlar arttı ve genetik esneklik, özellikle nişasta tüketiminin arttığı tarım döneminde avantajlı oldu.

Avrupa’da son 4.000 yılda AMY1 gen kopya sayısı, tarımsal beslenme şekillerinin nişasta ağırlıklı hâle gelmesiyle arttı. Daha fazla AMY1 kopyasına sahip kişiler, nişastayı daha etkili sindirerek daha fazla üreme avantajı elde etti.

Bu araştırma sayesinde karbonhidrat sevdamızın sadece modern bir alışkanlık olmadığı, evrimsel adaptasyonla bağlantılı olduğu anlaşıldı.

İlginizi çekebilir:

3
3
1
0
0
Emoji İle Tepki Ver
3
3
1
0
0
Yorumlar(2)
Yorumunuz minimum 30 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
Tüm Yorumlar
5 ay önce
Hepsi karmaşık yapılı olan çok hücreli mantarların, bitkilerin, hayvanların ve insanların güya evrim güya geçirdikleri iddia ediliyor ama önceki sayılanlardan daha basit yapılı olan bakterilerin, diğer bütün tek hücreli canlıların ve hatta onlardan da daha basit yapılı olan virüslerin evrim geçirdikleri yok.

Eskiden maymunların zehirli olmayan taze mantarları yedikleri için güya evrim güya geçirdikleri iddia ediliyor, o zaman bunu iddia eden sözde bilim sözde insanları şimdiki maymunlara zehirli olmayan taze mantarlar yedirsinler o zaman güya evrimin yalan olduğu anlaşılır.

Bütün dünyada güya evrime inanan ve güya evrim ile alakalı kontrollü deney yapan bir kişi bile yok.
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
5 ay önce
Bağımlılık yapıyor
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .