Bugün dünya siyasi tarihine damga vurmuş isimleri sayalım desek bunların büyük bir bölümünün asker ve politikacılar olduğunu görürüz. Evet ama tüm bu askerler ve politikacılar aslında filozoflar tarafından ortaya atılan görüşleri siyasette uyguladıkları için dünya tarihine geçmişlerdir. İşte bu filozoflar arasında en önemlilerinden bir tanesi de şüphesiz bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx’tır.
Karl Marx, pek çok farklı eser verse de herkesin bildiği iki en önemli eseri Kapital ve Friedrich Engels ile birlikte yazdığı Komünist Manifesto’dur. Kendisinin düşünceleri hem yaşadığı dönem hem de sonrasında tüm dünyada büyük yankı uyandırmış ve hatta bugün bile tartışmaların temel konusu olmuştur. Karl Marx kimdir gelin yakından bakalım ve neyi savunuyordu, felsefesi nedir gibi soruların yanıtlarını arayalım.
Karl Marx kimdir? Yahudi kökenleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan bir çocuk:
Tam adıyla Karl Heinrich Marx, 5 Mayıs 1818 tarihinde Prusya yani Almanya’nın Trier şehrinde dünyaya geldi. Yahudi kökenli bir ailenin dokuz çocuğunun en büyüğü ve tek hayatta kalanıydı. Yahudi kökenli olsalar da aslında babası o doğmadan bir yıl önce vaftiz edilip Hristiyan olduğu için Karl da Hristiyan bir çocuk olmuştur.
Hristiyan olsa bile Yahudi kökenli olduğu için hayatı boyunca pek çok önyargıya ve ayrımcılığa maruz kalmış olan Karl Marx, tüm bu yaşadıkları nedeniyle dinin toplumdaki yerini sorgulamış ve sosyal değişimin önündeki en önemli engeli bu nedenle din olarak görmüştür.
Temel lise eğitimi sonrası 1835 yılında Bonn Üniversitesi’ne kaydolan Karl Marx, burada gerçek anlamda bir serseri hayatı yaşadı. Bilimsel konular yerine daha çok beşeri bilimler üzerine dersler aldı, bir düelloya katıldı, hapiste kaldı, şairler kulübüne katıldı ve bir yılın sonunda bu okuldan ayrılarak Berlin Üniversitesi’ne kaydoldu.
Hegel ile tanışması Karl Marx’ın hayatını değiştirdi:
Karl Marx Berlin Üniversitesi’ne geldiği zaman okul Genç Hegelciler denilen bir grubun elindeydi ve Karl Hegel’den tam anlamıyla tiksinmişti. Fakat grup zaman içerisinde değişim geçirdi. Hristiyanlıktan uzaklaşarak ateizme yakınlaşan Genç Hegelciler, 1841 yılına geldiğimizde solcu cumhuriyetçiler haline gelmişlerdi.
Karl’ın düşünceleri de bu değişim ile birlikte gelişmeye başladı. Özellikle Hegel’in mutlak ruh düşüncesi üzerine epey kafa yormuştu. Bu düşünsel süreçte en çok üstünde durduğu Hegel’in diyalektik fikirleri ile Feuerbach’ın materyalizm fikirleriydi. Evet, diyalektik materyalizmin temelleri atılıyordu.
Gazetecilik hayatı sert başladı:
Karl Marx, 1842 yılında yeni kurulmuş bir gazeteye katıldı. Özgür basın, mutlak ahlaki standartlar, evrensel etik ilkeler gibi pek çok konuda yazılar kaleme aldı. Tüm yazılarının ise tek bir ortak noktası vardı, Karl tam anlamıyla sansüre karşıydı. Çok geçmeden gazetenin editör koltuğuna oturdu.
Editör olduktan sonra daha çok ekonomi konularında yazılar yazmak zorunda kaldı. Ekonomi üzerine eğildikçe Hegelci idealizmin işe yaramadığını gördü ve Hegelci çevresinden uzaklaşmaya başladı. Yazıları çok tutuyor, gazetenin tirajı yükseliyordu ama düşünceleri yüzünden de gazete zaman zaman yasaklanıyordu.
Paris kapıları açılınca Karl Marx’ın içindeki devrimci uyandı:
1843 yılında Karl Marx uzun zamandır birlikte olduğu kendisinden dört yaş büyük Jenny von Westphalen ile evlendi. Jenny’nin ilginç bir ailesi vardı; babası sosyalistti, üvey kardeşi tam bir gericiydi ve sonra ülkenin içişleri bakanı oldu. Jenny’nin babası Karl’ı çok seviyordu ve kimilerine göre sosyalist düşüncesinin temelleri bu dönemde atıldı.
Evlendikten kısa bir süre sonra çiftimiz Paris’e taşındı. Karl Marx burada önce bir devrimci, daha sonra ise komünist oldu. Fransız ve Alman işçi birlikleriyle görüşmeye başladı. Karl’a göre bu işçilerin fikirleri kaba ve akılsızcaydı ama onun kişiliğini etkiliyordu. Bu dönemde işçi fikirleri hakkında pek çok yazı kaleme almıştır.
Ve en sonunda Karl Marx, Friedrich Engels ile tanışıyor:
- Friedrich Engels
Karl Marx, 1844 yılında daha önce çalıştığı gazetede tanıştığı Alman sosyalist Friedrich Engels ile yeniden karşılaştı. Bu sefer aralarında ömür boyu sürecek bir arkadaşlık başlayacaktı. Bu dönemde yazdığı yazılardaki din halkın afyonudur, proletarya ayaklanması çağrısı gibi düşünceleri nedeniyle göze batan Karl Marx, 1845 yılında sınır dışı edilerek Brüksel’e gitti. Aynı yıl Prusya vatandaşlığından da çıktı.
Sonraki iki yıl boyunca Friedrich Engels ile Karl Marx arasındaki ilişki giderek derinleşti ve neredeyse tek bir beyinden çıkmışçasına ortak düşüncelere sahip yazılar kaleme almaya başladılar. Marx bu yıllarda işçi liderleriyle yakın ilişkiler kurarak entelektüel duruşunu geliştirdi.
Karl Marx bu dönemde kesin bir şekilde karar verdi ki sosyalizm için bilimsel bir temel gerekiyordu. Ekonomik sistemlerdeki karşıtlıklar arasında bir dengenin mümkün olmadığını, sosyal yapıların geçici olduğunu ve kötü özelliklerin tamamen kaldırılması gerektiğini söylüyordu.
“Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor, Komünizm hayaleti.”
O dönem art arda yaşanan olaylar en sonunda Friedrich Engels ile Karl Marx’ı bir program yazmaya yönlendirdi. Komünist Manifesto adını verdikleri metin 1848 yılında yayımlandı ve ilk cümlesi “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor, Komünizm hayaleti.” oldu. Manifestoda kurallar açıkça belirtilmiş, alınması gereken önlemler anlatılmış ve dünyanın tüm işçilerine birleşme çağrısı yapılmıştı.
İnanılır gibi değil ama bu birkaç sayfalık metin bir kıvılcım etkisi yarattı ve 1848 yılının ilk aylarında Fransa'da, İtalya'da, Avusturya'da, Avrupa’nın genelinde art arda devrimler yapıldı. Almanya’ya dönen Karl Marx, Köln’de devrimci mücadeleye katıldı. Ancak İşçi Sendikası liderleri tarafından oluşturulan proleter devrim programına tamamen karşı çıktı.
Karl Marx bu dönemde Neue Rheinische Zeitung gazetesinin başına geçti ve art arda çok sert yazılar kaleme almaya başladı. Marx’ın devrimi, yapılan devrime uymuyordu. Kendisi pek çok farklı suçla yargılandı ve en sonunda yeniden sürgüne gönderildi.
Londra yılları ve Birinci Enternasyonal:
- Mihail Aleksandroviç Bakunin
1849 yılında Londra’ya sürgüne gelen Karl Marx, burada devrimcilerin burjuvaziye boyun eğmemeleri ve devrimin sürekli hale gelmesi için çalışmalar yaptı. Hizipçi tavırları yüzünden dışlandı. Bu dönemde çok büyük bir sefalet yaşadı ama en büyük destekçisi Engels oldu. Das Kapital adlı eserini yine bu dönemde yazmaya başlamıştır.
1864 yılında Uluslararası İşçi Birliği kurulunca Karl Marx’ın siyasi izolasyonu sona erdi. Karl Marx'ın da katılımıyla toplanan Birinci Enternasyonal ile birlikte birliğin üye sayısı 1869 yılında 800 bine yaklaştı. 1871 yılında kurulan Paris Komünü hem Engels hem de Marx için proletarya diktatörlüğünün tarihteki ilk örneğidir.
Bu dönemde ortaya çıkan sol muhalif, daha sonra anarşizmin kurucusu olacak Mihail Aleksandroviç Bakunin ile Karl Marx hiç anlaşamadı. 1872 yılındaki kongrede güçlü Bakunincilere karşı gelen Marx’ın artık en büyük hedefi, ustalık eseri olarak gördüğü Das Kapital’i bitirmekti.
Karl Marx son yıllarında içine kapandı:
Karl Marx hayatının son yıllarında depresyondaydı. Rus Çarlığı’nın yıkılması gerektiğine takıntılı hale gelmişti. Aktif siyasetten çekilmiş ve sık sık hastaneye gider hale gelmişti. Karısının ve kızının ölümü sonrası tam anlamıyla yıkılan Karl Marx, 14 Mart 1883 tarihinde 64 yaşında hayatını kaybetti.
Karl Marx neyi savunuyordu?
Karl Marx tarafından kaleme alınan Das Kapital, işçi sınıfının kutsal kitabı kabul edilir. Düşünceleri nettir, proletarya diktatörlüğünü savunur. En büyük etkisi ise sosyolojik alanda olmuştur çünkü kurduğu diyalektik model, bir toplumdaki sorunların yine o toplum tarafından çözülebilecek çelişkilerle dolu olduğunu anlatır. Kendisinin ürettiği bu analiz tarzı modeli hala kullanılmaktadır.
Bilimsel sosyalizmin kurucusu olan Karl Marx kimdir, neyi savunuyordu, felsefesi nedir gibi merak edilen soruları yanıtladık. Elbette Karl Marx’ın hayatı daha pek çok detayla dolu ancak bu yazımızda yalnızca onunla ilk kez tanışanların bilmesi gereken önemli detaylara yer verdik.