Söz konusu bilim, bilim yapmak, insanlığa katkı sağlamak olduğunda kişilerin tercihleri ve görüşleri çok da önemli değildir. Yaşadığımız yüzyılda bilim her ne kadar politik olarak görünse de, daha eski dönemlerde bu böyle değildi. İnsanlar atomu parçaladıktan 6 yıl sonra atom bombasını icat edip ölüme neden oldular. Bugün en azından önceki devirlere göre daha evrensel, daha faydacı bir bilim dünyasının varlığından söz edebiliyoruz.
İşte bu konuda toplumların gelişmesi, dünyanın ve yaşamın daha anlaşılabilir, daha iyi, daha doğru bir yer olması adına çalışan çok sayıda Türk bilim insanı da var. Köken meselesi de her ne kadar tercihler ya da görüşler kadar önemli olmasa da, bu insanların adını andıkça daha çok çalışmak ve çabalamak gerektiğini bir kez daha anlıyoruz. Türk Bilim İnsanları serimizin dördüncü bölümüne hoş geldiğiniz, lafı daha fazla uzatmadan bu köşemizin konuklarına yakından bakalım.
Matematikçi Tosun Terzioğlu:
2016 yılında aramızdan ayrılan Tosun Terzioğlu, 1942 yılında Kayseri’de dünyaya geldi. Matematik alanındaki yeteneği, babasının da bir matematikçi olması, ona Robert Koleji’nin kapılarını araladı. Üniversite eğitimi için İngiltere’ye giden Terzioğlu, doktorasını Frankfurt Üniversitesi’nde tamamladı. Michigan, Wuppertal üniversitelerinde akademisyen olarak görev yapan başarılı isim, ODTÜ’de de bir dönem araştırmacılık yaptı, sonrasında Sabancı Üniversitesi’nin rektörlüğünü yürüttü.
Terzioğlu, Türkiye’de bilimin gelişmesi için en çok ter döken isimler arasındaydı. TÜBİTAK başkanlığı, NATO Bilim Komitesi Türkiye Temsilciliği gibi görevler yürüttü.
Fizikçi ve Biyolog Ahmet Yıldız:
Henüz 39 yaşında olan Ahmet Yıldız, Beyaz Saray tarafından “Seçkin Genç Bilim İnsanları” listesine 2013 yılında dahil edilen tek Türk isimdi. Boğaziçi Üniversitesi Fizik bölümünden 2001 yılında mezun olan yıldız, ABD’deki Illinois Üniversitesi’nde doktora yaptı. 2011 yılından bu yana Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi’nde görev yapan araştırmacı, hücre içerisindeki proteinleri gözlemlemek için ışık mikroskobu kullanarak kendi tekniğini geliştirdi. Bir bakıma fizik ve biyoloji bilimini harmanladı.
Ahmet Yıldız’ın yaptığı çalışmalar, gelecekte muhtemel kanser tedavisine yönelik önemli yollar sunabilir. Ayrıca yaşlanma sorunlarına ilişkin temel problemlere yönelik çalışmaları da bulunuyor.
Biyopsikolog Onur Güntürkün:
4 yaşında geçirdiği kaza sonucunda çocuk felcine yakalanan Onur Güntürkün hayatının geri kalanını tekerlekli sandelye üzerinde geçirse de bir bilim insanı olmayı başardı. Almanya'nın Bochum kentindeki Ruhr Üniversitesi'nde psikoloji eğitimi alan Güntürkün, 1984'de doktorasını tamamladı. Ardından Paris ve San Diego üniversitelerinde görev yaptı, 1992'de doçent oldu. 1993 yılından bu yana Ruhr Üniversitesi'nde görev yapmaya devam eden isim, ilerleyen yıllarda biyopsikoloji alanına yönelip profesörlüğe yükseldi.
Güntürkün, 2013'te Paris'te düzenlenen Expo 2020 yarışmasında İzmir'i temsilen sunum yapmıştı.
İnşaat Yüksek Mühendisi ve Antropolog Ayten Aydın:
Ayten Aydın, 1930 yılında Konya’da dünyaya gelen, yaşamının ilerleyen yıllarında adını dünyaya duyuran değerlerimizden. Çocukluk döneminde İzmir’de büyüyen Aydın, üniversite eğitimi için İstanbul’a gitti. İTÜ’den yüksek inşaat mühendisi olarak mezun olan Aydın’ın uzmanlık alanı akarsuların düzenlenmesiydi. Bu konuda Türkiye ve ABD’de çalışmalar yürüttükten sonra Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nde 25 yıl görev yaptı.
Emekliye ayrıldıktan sonra okuma azmini kaybetmeyen Aydın, antropoloji üzerine bir üniversite eğitimi daha aldı. Sonrasında biyolojik ve kültürel antropoloji, sosyoloji, tarih, sanat tarihi, felsefe, müzik, tıp kültürü ve beşeri bilimler gibi çalışmalar yaptı, “Türkiye Halkının Kültürel Evrimi” adında bir de kitap yazdı.
Sosyolog ve Psikolog Muzafer Sherif:
Dünyanın “sosyal psikoloji” alanıyla tanışmasına öncülük eden Muzaffer Şerif (Sherif) Başoğlu, sosyoloji ve deneysel psikoloji konusunda bütün dünya tarafından yakından tanınan bir isimdir. 1906 yılında İzmir’in Ödemiş ilçesinde dünyaya gelen Şerif, İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe eğitimini tamamladıktan sonra bir dönem öğretmenlik yaptı. Ardından ABD’ye, Harvard Üniversitesi’ne yüksek lisansını yapmak üzere yola koyuldu. Columbia Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. Çalışmalarıyla adını duyurup Almanya ve Fransa’da dersler verdi.
Türkiye’ye dönüp, öğrendiklerini öğretme aşkıyla işe koyulan Şerif, özellikle ırkçılık konusu üzerine odaklandı, bu konuya psikolojik ve sosyolojik çerçeveden yaklaştı. Bireyler ve gruplar üzerine çalışmalarına devam eden bilim insanı, ego psikolojisini de ele alan eserler verdi. Princeton ve Yale üniversitelerinde çalıştıktan sonra Pensilvanya Üniversitesi’nden emekli oldu. Toplumsal Normların Psikolojisi gibi eserleriyle, hala dünyada adı unutulmayan insanlar arasında yer alıyor.
Hekim Canan Karatay:
1943 yılında Elazığ’da dünyaya gelen Karatay’ı son yıllarda sosyal medya sayesinde çok sık duyuyoruz. Kendisi her ne kadar beslenme üzerine radikal açıklamalarıyla tanınsa da bir tıp alanında profesörlük unvanına sahiptir. 1961 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, İngiliz Hükümeti’nden burs kazanarak Liverpool’daki Bölgesel Kardiyoloji Merkezi’nde iki yıl uzmanlık eğitimi aldı.
Türkiye'de “uyluk atar damarı yoluyla koroner anjiografi” tekniğini ilk kez kullanan Karatay, ilerleyen yıllarda Karatay Diyeti adında bir kitapla beslenme ve kalp sağlığı üzerine popüler çalışmalar yürüttü.
Tarihçi Mükrimin Halil Yinanç:
1898 yılında Maraş’ın Elbistan ilçesinde dünyaya gelen Yinanç, İstanbul Üniversitesi’nde tarih üzerine eğitim aldıktan sonra Paris’te uzmanlaşıp, eğitim aldığı bölümde araştırmacı olarak göreve başladı. Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyeleri arasında yer alan Yinanç, özellikle Türk-İslam Tarihi alanındaki çalışmalarıyla adını duyurdu.
Mükrimin Halil Yinanç, 1961 yılında İstanbul’da vefat etti.
Fizikçi Nihat Berker:
1949 yılında İstanbul’da yine bir fizikçi Türk bilim insanı olan Prof. Ratip Berker’in oğlu olarak dünyaya gelen Nihat Berker, 1971 yılında ABD’deki MIT’den fizik ve kimya alanlarını aynı anda tamamlayarak mezun oldu. Illinois Üniversitesi’nde eğitim hakkı kazanan Berker, 1988 yılında MIT’de kuramsal fizik profesörü oldu, 1999 yılında İstanbul Üniversitesi’nde dekanlık yaptı.
2004 yılında yine MIT’den ordinaryüs profesör olarak unvanını alan Berker, kendi alanında pek çok saygın ödüle sahip.
Arkeolog Jale İnan:
Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu olan Jale İnan, ülkemizin ilk arkeologlarından olan Aziz Ogan’ın kızıydı. 1914 yılında İstanbul’da doğan İnan, devlet bursunu kazanarak Berlin ve Münih üniversitelerinde eğitim aldı. İstanbul Üniversitesi’ne dönüp çalışmalarını genişleten Jale İnan, ülkemizdeki pek çok arkeolojik kazı alanı ve müzenin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynadı. Yayınladığı kitaplarla Antik Roma ve Bizans üzerine ender görülen eserler ortaya koyan İnan, Antalya’daki Side kazı alanını uzun yıllar boyunca yönetti.
Jale İnan, 2001 yılında 87 yaşındayken aramızdan ayrıldı.
Jeolog Aykut Barka:
Ülkemizdeki ve dünyadaki deprem çalışmaları söz konusu olduğunda Aykut Barka’nın adını unutmamak gerek. Barka, 1951 yılında İstanbul’da dünyaya geldikten sonra Kemal Sunal’ın da öğrencileri arasında bulunduğu Vefa Lisesi’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Üniversitesi’nden jeoloji mühendisi olarak mezun olan Barka, Bristol Üniversitesi’nde Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerine doktora yaptı. Çalışmalarıyla MIT, TÜBİTAK gibi kurumlarla, İngiltere, Japonya ve Fransa’da dersler verdi.
Türkiye’de jeoloji biliminin öncüleri arasına dahil edilen Barka’nın girişimleri hala faaliyetini sürdürüyor. Kendisi, 17 Ağustos 1999 depremi için iki yıl öncesinden bir tahmin çalışması yapmış, sesini duyurmaya çalışmıştı.
Aykut Barka, 2002 yılında henüz 50 yaşındayken aramızdan ayrıldı.
Kimyager Remziye Hisar:
1902 yılında Üsküp’te dünyaya gelen Remziye Hisar, genç cumhuriyetin kimya konusunda öncü bilim insanları arasında yer alır. Meşrutiyet’in ilanından sonra bir yarbay olan babası ve annesiyle birlikte İstanbul’a taşınan Hisar, eğitimine başladığı mekteb-i iptidaiyi (taş mektep) 3 yıllık eğitim süresine rağmen 1 yılda tamamladı. Bu başarısını gerçekleştirdiğinde henüz 9 yaşındaydı. Kız Öğretmen Okulu’na devam eden Hisar, ardından Darülfünun’a geçti. Buradaki eğitimine kimya bölümüne kaydolarak devam etti.
Bir röportajında “Buluşlarda hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim diye düşünüyordum" demişti. Azerbaycan’a giderek Bakü’deki bir lisede öğretmenlik yapmaya başlayan Hisar, burada evlendiği eşinden bir erkek çocuk sahibi oldu. Kurtuluş Savaşı yıllarında Adana’da öğretmen olarak çalışmaya devam etti. O çocuk, yıllar sonra Fizikçi Feza Gürsey olarak dünyaya adını duyuracaktı. Cumhuriyetin ilanından sonra Paris’e, tedavi gören eşinin yanına giden Hisar, Sorbone Üniversitesi’nde kimya üzerine eğitim almaya devam etti. Ardından genç Cumhuriyetin Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burs kazanarak Pasteur Enstitüsü’nde biyokimya eğitimi aldı.
Remziye Hisar, 1933 yılında Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi, İTÜ gibi kurumlarda fizik ve kimya üzerine dersler verdi. 1959 yılında profesör olup İTÜ Maden Mühendisliği Fakültesi Kimya Kürsüsü’ndeki çalışmalarına devam etti. Pek çok uluslararası ödül aldı, 1979 yılında emekli oldu.
Nisan 1992’de oğlu Feza Gürsey’in ölümüne dayanamayan Remziye Hisar, Haziran 1992’de arkasında, tüm vatandaşlarımızın örnek alması gereken bir miras bırakarak aramızdan ayrıldı.
Türk Bilim İnsanları serimizin daha önceki yazıları için aşağıdaki listeye gözatabilirsiniz: