Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca Anadolu’nun bağrından çıkmış çok sayıda yetenekli genç, ülkesini başarısıyla dünyaya duyurdu. Başarmak için yetenek ve bilişsel kapasiteden çok, yeteri kadar çalışmanın daha geçerli olduğunu kanıtlayan bu isimlerin her birisi, bugün geleceğinden endişe duyan her Türk gencine birer örnek niteliğindeler.
Son yüzyılın her döneminde yaşamış olan Türk bilim insanlarını sizlere aktarmaya devam ediyoruz. Listede yer alan isimlerin düşünce ya da yaşam biçimleri değil, başarılarını örnek almak gerektiğini savunuyor, her gencin istediği takdirde gelecekte en az bu isimler kadar başarılı olabileceğini düşünüyoruz. Hazırsanız bu haftaki listemize başlayalım.
Tıp Ordinaryüsü Tevfik Sağlam:
1882 yılında dünyaya gelen Tevfik Sağlam, gelecek yıllarda bağımsızlık mücadelesine, general rütbesiyle büyük katkı sağlayacağından habersizdi. Okula Sultanahmet’teki Nakilbent’te başlayan Sağlam, daha sonra askeri rüştiye ve askeri tıbbiye eğitimleri alarak 1903 yılında Tabip Yüzbaşı unvanıyla göreve başladı.
Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı’nda görev alan Sağlam, genç yaşına rağmen pek çok başarılı görevi yerine getiriyordu. Sarıkamış felaketinin ardından Türk ordusunda tifus ve kolera hastalıklarına karşı büyük bir araştırma yürüten Sağlam, çok sayıda askerimizin hayatını kurtardı. Trabzon, Erzurum, İzmir, Ankara ve İstanbul’da, yani yurdun dört bir köşesinde hastalıklarla savaştı.
İstanbul Üniversitesi kurulunca, General Tevfik Sağlam, Ordinaryüs Profesör Tevfik Sağlam olarak Tıp Fakültesi dekanlığını üstlendi. Ardından İstanbul Üniversitesi Rektörü oldu. Savaşı silahlarla değil, hastalıklarla olan Tevfik Sağlam, Türk Verem Savaş Derneği’ni kurdu, 1963 yılında vefat edene dek çalışmayı bırakmadı.
Psikoloji Ordinaryüsü Mahsar Osman:
Türkiye’nin ilk modern ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin kurucusu olan Mahsar Osman, yine genç cumhuriyetin öncü kimlikleri arasındaydı. 1884 yılında dünyaya gelen Osman, askeri tıbbiyeyi Yüzbaşı Hekim rütbesiyle bitirdi. Gülhane’de görev yaptıktan sonra Berlin ve Münih’te nöroloji be psikoloji üzerine uzmanlık alan Osman, öğrendiklerini ülkesine getirmeyi tercih etti.
Görevini icra ettiği yıllarda Bakırköy’de yer alan Reşadiye Kışlası’nı devletten talep etti. Atatürk, İnönü ve Refik Saydam’ın da onaylarını alarak, terk edilmiş binayı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne çevirdi. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi’ne ordinaryüs profesör olarak atanan Osman, özellikle madde bağımlılığı üzerine yaptığı çalışmalarıyla adını duyurdu.
Türkiye'deki ilk deneysel psikoloji laboratuvarlarını kuran Mazhar Osman, 1951 yılında İstanbul'da vefat etti.
Matematik Ordinaryüsü Kerim Erim:
Doktorasını tamamlayan ilk Türk matematikçi olan Kerim Erim, 1894 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Çağdaş ve yüksek matematik eğitimini Türkiye’ye getiren kişi olarak tanınır. İstanbul’da Yüksek Mühendis Mektebi’nden mühendis olarak mezun olduktan sonra Berlin Üniversitesi’ne matematik eğitimi almaya gitti. Ardından cebir üzerine doktorasını tamamlayarak ülkesine dönüş yaptı. Mezunu olduğu okulda 1929 yılında doçent oldu, Yüksek Mühendis Mektebi’ni İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne dönüştüren öncüler arasında yer aldı. Eş zamanlı olarak İTÜ’de de görev yaptı.
Kerim Erim matematik, fizik ve felsefenin arasındaki ilişkiyi çok önemsiyordu. Türkiye’de matematik eğitimini güçlü temeller üzerine kurmak için çalıştı. 1952 yılında aramızdan ayrıldı.
Bilgisayar Mühendisi Ece Kamar:
Son dönemin en başarılı Türk bilim insanlarından olan Ece Kamar, 1983 yılında İzmir’de dünyaya geldi. İzmir Fen Lisesi’inden mezun olup, Sabancı Üniversitesi’nden bilgisayar mühendisi olarak mezun oldu. Doktora eğitimi için Harvard Üniversitesi’ne giden Kamar, burada Robert L. Wallace ve Microsoft Lisansüstü Araştırma bursunu kazandı.
Harvard’da insan-makine arayüzleri algoritmaları üzerine odaklanan Kamar, şimdilerde Microsoft Araştırmaları bünyesinde araştırmacı olarak görev yapmaya devam ediyor. Şirketin gelecekteki insan-makine birlikteliğine yönelik politikalarını belirleyen bilim ekibinde yer alıyor. Microsoft ürünlerinin bazılarında Kamar’ın araştırmaları sonucunda alınmış patentler kullanılıyor.
Gökbilimci Hatice Nüzhet Gökdoğan:
Atatürk’ün silah arkadaşlarından Tümgeneral Mehmet Zihni Toydemir’in kızı olarak, 1910 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1928 yılında yatılı kız lisesinden mezun olup devlet bursunu kazanarak Fransa’da matematik ve fizik üzerine eğitim almaya gitti. 1932’de Lyon’da matematik, 1933 yılında Paris’te fizik eğitimi aldı, ülkesine döndü.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ndeki ilk doçent olarak atanan Nüzhet Gökdoğan, 1936’da İTÜ’nin ilk kadın akademisyeni oldu. Gökdoğan’ın İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı tez, üniversitede yapılan ilk tez olduğu için 1 numarasıyla kaydedilmiştir. 1948 yılında profesör olana dek astronomi alanında Türkiye’deki çalışmalarına devam etti.
Türk Kadınlar Derneği ve Türk Matematik Derneği’ni kurdu. 1951’de ABD’nin Michigan kentine gitti, uluslararası gözlemevlerinde görev yaptı. Ardından Türkiye’nin ilk kadın dekanı olarak İÜ Fen Fakültesi’ne atandı. Gökdoğan 2003 yılında aramızdan ayrıldı.
İnşaat Bilimcisi Mustafa inan:
1911 yılında dünyaya gelen Mustafa İnan, Fransız işgali altındaki Adana’dan, Konya’ya göç eden bir posta memurunun oğluydu. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra ilkokulu tamamladı. Daha ilkokul sıralarındayken Yunus Emre ve Mevlana gibi düşünürleri incelemeye başladı, matematiğe ilgi duydu. Yatılı okulunu birincilikle bitirip, Yüksek Mühendis mektebine de birincilikle girdi.
Tiyatro ve edebiyatla harmanlanan bir öğrencilik hayatının ardından İTÜ adını alan okuldan dereceyle mezun oldu. Devlet bursunu kazanarak Zürih’te köprü inşaatları üzerine önemli çalışmalarda bulundu. 1943 yılında yayınladığı Türkçesiyle köprü inşaatı üzerine “Kayma Merkezi” olarak adlandırılan doktora teziyle doktor oldu. Bu tez bir Türk bilim insanının yurt dışında yazdığı ilk tezdir. 1944 yılında Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu olan Jale İnan ile evlendi.
İTÜ’de dekanlık ve rektörlük görevlerini yürüten Mustafa İnan, TÜBİTAK’ın kurucuları arasında yer alır. Ayrıca bilgisayarlar üzerine çalışma yapan ilk Türk bilim insanları arasında yer alır. 1967 yılında aramızdan ayrılan Mustafa İnan, çalışmalarıyla hala pek çok mühendislik alanında ismi anılan bir değerdir.
Gökbilimci Dilhan Eryurt:
1926’da İzmir’de dünyaya gelen Dilhan Eryurt, lise yıllarında matematiğe olan ilgisiyle İÜ Yüksek Matematik ve Astronomi bölümüne gitti. Araştırmalarıyla Güneş’in ve diğer yıldızların tespitine yönelik önemli katkılarda bulundu. ABD Michigan’da yüksek lisans eğitimi alıp, doktorasını Türkiye’de tamamladı. 1959 yılında burs kazanarak Kanada’ya, ardından ABD’ye gitti ve astronomi alanındaki çalışmalarını devam ettirdi.
NASA’nın Goddard Araştırma Merkezi’nde görev yapmaya başlayan Eryurt, Güneş’in gittikçe parlaklık ve ısı kaybettiğini kanıtlayan bilim insanıdır. Bu tespitiyle Ay’a düzenlenen insanlı seferlerin gidişatında önemli bir katkı sağladığı için Apollo Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Ardından yıldızların oluşumu üzerine çalışmalar yapmaya devam etti. NASA’dan 1973 yılında ayrıldıktan sonra tüm bilgi ve tecrübesiyle ODTÜ’de görev yapmaya başladı. 1993 yılında emekli oldu.
Dilhan Eryurt, 2012 yılında Ankara’da yaşamını yitirdi.
Fizikçi Şenel Fatma Boydağ:
1947’de dünyaya gelen Boydağ, İTÜ Fizik Bölümü’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, aynı kurumda yüksek lisans yaptı. Ülkeden hiç ayrılmadan profesörlüğe kadar yükseldi. Yaptığı çalışmalar onun adını ülke dışına zaten çıkarmıştı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde plazma fiziği üzerine çalışmalar yürüttü. Türkiye’de kurulması planlanan Türk Hızlandırıcı Merkezi’nin tasarımında ve Test Laboratuvarı ekiplerinde görev yaptı.
30 Kasım 2007’de AtlasJet 4203 sefer sayılı uçak kazasında hayatını kaybetti. Aynı kazada aralarında çeşitli Türk bilim insanlarının da bulunduğu 57 kişi yaşamını yitirmişti.
Ekonomist Daron Acemoğlu:
Dünyanın en çok alıntı yapılan 10 ekonomisti arasında bulunan Daron Acemoğlu, 1967 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Üniversitesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere’deki York Üniversitesi’ne giden Acemoğlu, Londra Ekonomi Üniversitesi’nde çalışmalar yaptıktan sonra, ABD’deki MIT’de ekonomi üzerine dersler vermeye devam etti.
2005 yılında, her iki yılda bir 40 yaş altındaki ekonomistlere verilen John Bates Clark madalyasını kazanan Acemoğlu, siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi eşitsizliği gibi konularda önemli çalışmalara imza attı.
James A. Robinson ile birlikte yazdığı Why Nations Fall (Ulusların Düşüşü) isimli kitabıyla dünyanın her köşesinde saygın ekonomistler arasında yer almıştır.
Felsefeci ve Dilbilimci Macit Gökberk:
Solda
Felsefi kavramların Türkçeleştirilmesi ve Türkçenin felsefi bir dil olarak yaygınlaşması adına çalışmalar yürüten Macit Gökberk, 1908 yılında Selanik’te doğdu. Kurtuluş Savaşı’nda komutanlık yapan Şükrü Naili Gökberk’in oğlu olan Macit Gökberk, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü tamamladı. Ardından pek çok felsefi eseri, henüz yenilenen bir dil olan modern Türkçeye uyarladı.
Hegel ve August Comte gibi düşünürlerin izinden giderek yazdığı tezle Berlin Üniversitesi’nde doktora çalışmasını tamamladı. İÜ Edebiyat fakültesine dönen Gökberk’e göre dil, düşüncenin üretilmesi için önemli bir yere sahipti. Türk Dil Kurumu’nun en genç başkanları arasında yer alan Macit Gökberk, 1993 yılında vefat etti.
Onbaşı, Edebiyatçı ve Akademisyen Halide Edip Adıvar:
1884 yılında dünyaya gelen Adıvar, ülkemiz edebiyatının en güçlü eserlerini veren ilk yazarlar arasında yer alır. Kendisi babasının baskısıyla Osmanlı’nın son yıllarında Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde eğitim görmeye başladı. Genç Halide, İngiliz ya da Amerikan kültürünü daha küçük yaşlarında tanımış olmanın avantajıyla Kurtuluş mücadelesinde büyük bir rol üstlenecekti.
1908 yılında kadın haklarına ilişkin yazılar yazıp yayımlamaya başladı. Gazetelerde yazmaya devam ederken, öğretmenlik ve müfettişlik görevlerini yürüttü. Balkan Savaşı’nda hastanelerde görev yaptı. Adıvar’ın adını Türkiye, 1919 yılında İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda yaptığı protesto mitingiyle tanıdı. Adıvar, İzmir’in işgal edilmesine yönelik halkın harekete geçmesini sağlayan bu konuşmasıyla tarihin seyrini değiştiren simalar arasına adını yazdırdı.
Anadolu’daki Türk askerine silah desteği sağlayan örgütte yöneticilik yaptı, Milli Mücadele döneminin öncüleri arasında yer aldı. 1919 yılında Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kuran kişiler arasına katıldı. Amerikan mandası üzerine bir tez yazıp Mustafa Kemal’e Sivas Kongresi hazırlıkları sırasında mektupla gönderdi. Adıvar’ın bu tezi reddedildi, çünkü ülkenin manda altına girmesini kolaylaştıracak bir yaklaşımı vardı.
Aradan geçen yıllar sonunda Milli Mücadele sona ermiş, genç cumhuriyetin ilk akademisyenlerinden birisi olmuş Halide Edip Adıvar, “Mustafa Kemal Paşa haklıymış” sözüyle, bir nevi yazdığı tezi çürütmüştür.
Türkiye’ye dönmeden önce Adıvar; Oxford, Yale, Illinois, Michigan, Cambridge ve Sarbone gibi üniversitelerde konferanslar düzenledi. Ardından Hindistan’daki diğer öncü üniversiteler ile bir dizi konferanslar düzenledi. 1939 yılında Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi’nde görev yapmaya başladı. Bir dönem milletvekilliği yapsa da sonradan araştırmacı olarak çalışmaya devam etti.
1964 yılında aramızdan ayrılan Adıvar, ülkemizin en çok satan edebi romanlarının yazarlarındandır.
Türk bilim insanları serimizin önceki yazısına, birbirinden değerli 44 aydınımıza ulaşmak için aşağıdaki listeye göz atabilirsiniz: