İnsanlık, yaşadığımız son yüz yılda iki dünya savaşı, soğuk savaşlar, politik ve diplomatik krizler, küresel ısınma ve kitlesel yok oluş tehditleriyle dünyanın sonunu getirmeye çok yaklaştı. Ne yazık ki yaşadığımız gezegene bir an durup dışarıdan bakınca, hiç de iyi bir geleceğin bizi beklediğini söyleyemiyoruz.
En son 1953 yılında ABD ve Rusya’ın gerçekleştirdiği Hidrojen bombası testlerinden sonra ileri alınan saat, son iki yıldır 30 sn ileri alınıyor:
2017 yılının son çeyreğinde Kuzey Kore tarafından yapılan nükleer füze başlıklarının testi, ABD ve Kuzey Kore arasındaki artan diplomatik gerilimin, nükleer savaş tehditlerine dönüşmesi, bilim dünyasını endişelendiriyor. Aynı zamanda ABD’nin nükleer yatırımlarının artması da endişelenmemize sebep olan diğer nedenler arasında. Son olarak bir diğer süper güç Rusya’nın batı ülkeleri ile arasındaki gerilim işaret ediliyor.
Elbette dünya üzerinde dönen davalar sadece ABD’nin dahil olduğu davalar değil. Çin, Güney Çin Denizi’ndeki topraklarda hak idda ediyor, nükleer testler Pakistan, Hindistan ve Rusya tarafından da aktif şekilde yürütülüyor.
İklim değişiklikleri bütün insanların, hiç bir siyasi sınıra bağlı kalmadan gerçekleştirdiği ve biyolojik varlığımızı tehdit eden bir noktaya doğru ilerliyor.
Kıyamet Saati, sembolik olarak içinde bulunduğumuz durumu değerlendirmek ve kitlelerin uyanması için önemli bir proje olarak karşılanıyor.