Bir yarısı sapasağlam ayakta dururken diğer yarısına baktığınızda yıkık bir harabeyi andırıyor.
Peki bu koca yapı, neden yarım bir şekilde duruyor?
Dünyanın en büyük amfitiyatrosu olma özelliğine sahip Kolezyum’un MS 72’de yapımına başlandı.
Yıllar süren inşası sonucunda kullanıma açılan bu güzel yapı, dünyanın görüp görebileceği en büyük amfitiyatrosuna sahip. İçine devasa bir gemi sığacak kadar büyüklükte inşa edildiğini söylersek ne kadar büyük olduğunu siz hesap edin…
“Yüzyıllar boyunca bu şekilde ayakta kalan yapı, nasıl oldu da yarım yamalak bugüne geldi?” diye düşünmeye başlamış olabilirsiniz. Hemen o konuya da açıklık getirelim.
Kolezyum, ilk 5 yüzyıl sapasağlam dururken 6. Yüzyıldan itibaren o görüntüsünü yitirmeye başlamış.
İç tasarımını da yavaş yavaş yitiren bu yapının içine önce bir kilise, daha sonra geniş bir arenaya mezarlık yapılmış. Biraz kafa karışıklığı yaşanmış gibi görünse de içindeki oturma kısımları evlere, dükkânlara çevrilmiş. Yani kısacası bu yapı, küçük bir yaşam alanına dönüştürülmüş.
1200 yıllarına tekabül eden dönemde ise Frangipani ailesi, bu yapıyı satın alarak kale olarak kullanmaya başlamış. Fakat gelin görün ki doğal afetler burada da peşimizi bırakmıyor.
Zemini Kuzey kısımdan daha zayıf olan Güney kısım, 1349’da yaşanan büyük bir deprem sonucunda dış duvarları yıkılmış. Yıkıntıdaki taşlar ise Romalılar tarafından farklı yapıların inşasında kullanılmış. Zamanla onarılmaya çalışılsa da dış duvarlar ilk günkü görüntüsünü koruyor.
İlginizi çekebilir: