Bu seferki komplo teorimiz ise orman yangınları hakkında. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde işin içinde yine ABD var. Üstelik Facebook'ta kimin elinden çıktığı belli olmayan bu yazı, çeşitli köşe yazarlarınca da kopyala-yapıştır yapılarak paylaşılmakta ve insanları yanıltmakta.
İşte sosyal medyada sıkça paylaşılan o yazının tamamı:
“1951-1952 yıllarında İspanya Hükûmeti, Türkiye’den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor.
O güne kadar İspanya’ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı: Kömürler İskenderun’dan Saroz Körfezi’ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen ve "delice" adıyla anılan aşılanmamış zeytin ağacından elde edilmesi isteniyordu.
Bu istek, dönemin hükûmeti tarafından yüksek getirisinden dolayı sevinçle karşılanıyor, ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu.
O yıllarda Ankara’da görev yapan ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dışişleri Bakanı’na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor.
Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye’yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor. Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor.
Bununla yetinmeyip ABD’de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor. Öğrendiklerini Bakan’a iletiyor, Türkiye’nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor.
Aşılanmamış zeytin ağacına “delice” denir. Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye’ye oyun oynamışlardı.
Sonuç olarak, İspanya dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır ve ne tesadüf ki aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır.
Marshall yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa’ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam (çıra) fidanı verdi.
Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza ovalarımıza her yere diktik. Hiçbir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına bayırına dikilen saatli bomba oldular.
Bu ağaçlar yandığı zaman kozalakları patlayıp yanar halde 200 metre uzağa fırlamakta ve oradaki çam ağaçlarını da tutuşturmaktadır.
ABD bizim gibi haini bol ülkelerin coğrafyasını çam (ÇIRA) ormanlarıyla dolduruyor, içimizdeki hainlerin de bir kibrit çakmasıyla 100 savaş uçağının verdiği zararı veriyorlar.
Şimdi soruyorum size; devletimiz bu çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız ağacı dikse hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz, hem de köylümüze bir ek gelir olur.
Halen çam dikiyoruz bıkıp usanmadan. Çam ağaçları saatli bomba gibidir. Ne olur çam (çıra) dikmeyin bu güzel memlekete. Yanıyor bu cennet gibi güzel coğrafya. Yapmayın! Çam dikmeyin!”
Yazı bu kadar. Okuyunca inanasınız geldi, farkındayız fakat oldukça çelişkili bilgiler mevcut.
Örneğin, yazıda bahsedilen ve sonradan dikildiği iddia edilen çam ağaçları zaten Akdeniz bölgesine özgüdür ve milyonlarca yıldır bu coğrafyada mevcut, yani kimsenin getirip diktiği yok. Zaten o kadar ormanın yerine zeytin dikilirse bu bir orman olmaz, bahçe olur.