Küresel iklim krizinin ve su kaynaklarının giderek azalmasının etkilerini her geçen gün daha fazla hissetmeye başladık. Bu durumun ülkemizdeki pek çok çarpıcı örneği var. Geçtiğimiz yaz boyunca ülkemizin güneyinde ve kuzeyinde yaşanan yangın ve sel felaketlerinin yanında, İç Anadolu'dan da kötü haberler geliyor.
Türkiye'nin en büyük ikinci ovası olan ve tarım alanlarımızın neredeyse yüzde 20'sini kapsayan Konya Ovası'nda felaket sinyalleri çalıyor. Konya'nın Karapınar ilçesi ve çevre ilçeler ile illerde her geçen gün daha fazla sayıda obruk oluşuyor.
Obruklar risk oluşturacak alanlara doğru ilerliyor:
Obrukların oluştuğu bölgede AFAD ve Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü incelemeler yaparak obrukların oluşum nedenleri ve çözümleri üzerine çalışıyor. Ancak gelen son bilgiler, obrukların giderek daha çok risk oluşturan bir seviyeye geldiğin gösteriyor. Bunun sebebi ise obrukların tarım alanları, yerleşim alanları, enerji yatırım alanları gibi bölgeyere yaklaşıyor olması.
Bölgede devam eden çalışmalardan bahseden Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Konya’daki obruk alanlarının tespit edilmesi için bir projemiz var. AFAD ile Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama Araştırma Merkezi olarak geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz ölçümlerde Karapınar ilçesinde 600 obruk tespit edilmişti. Bu yıl Halkapınar, Ereğli, Emirgazi, Çumra, Karatay ve Selçuklu ilçesinin önemli ölçüdeki yerlerinde çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Bu çalışmalar neticesinde kuyu şeklinde çöken obrukların yanı sıra yüze oturma derinlikleri 20 ile 30 santimetreden başlayan bir ve bir buçuk metreye kadar giden yüzeyde yarılma şeklinde izlenimleri çok sayıda yüzey deformasyonlar ölçtük. Toplam sayıda 2021 yılı sonuna doğru 2 bine yakın obruk oldu. Özellikle bazı bölgelerde toplu olarak yoğun çökme yapıların olduğunu gözlemledik” şeklinde konuştu.
Kaçak yeraltı suyu kullanımı, obrukların en büyük sebeplerinden biri:
Obrukların oluşumunu pek çok farklı faktör aynı anda etkileyebiliyor ancak uzmanlara göre en büyük etkenlerden biri yeraltı sularının izinsiz ve bilinçsiz kullanımı. Bu konuya da dikkat çeken Arık ''Havza çevresindeki belgeli 30-35 bin kuyuya karşılık bunun 3 katı kadar belgesiz kuyu var. Bu belgesiz kuyularda ne kadar su ürettikleri ile ilgili veriler mevcut değil. Bilinen en önemli veri yeraltı su seviyesinin her geçen yıl düşmeye devam ettiği. 1960’lı yıllardan itibaren santimetreyle ifade edilen düşümler, 2000’li yıllardan sonra yarım metre-1 metre seviyesinde, 2010’lardan sonra da 1,5-2 metre seviyesindeyken sadece 2021 yılında bazı gözlem kuyularında 20 metrenin üzerinde yeraltı su seviyesinde düşümler var. Bu düşümler neticesinde su-kayaç etkileşiminin yoğun olduğu bölgeler daha aşağı kotlara düşüyor. Böylece yerleşim alanlarını daha ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Burada jeolojik, iklimsel koşulları değiştirme şansımız yok. Kontrol edebileceğimiz en önemli faktör, yoğun yeraltı suyu kullanımının biraz daha düzenli hale getirilebilmesi. Bunun için de hepimize ortak görevler düşüyor" ifadelerini kullandı.
Ayrıca Konya Ovası'nın su kaynağını yalnızca yağmurlar oluşturuyor. Ülkemizin güneyinde ve İç Anadolu'da her geçen gün daha kurak hale gelen iklim sebebiyle yağışların aşırı azalması bölgedeki suyun da tükenmesine sebep oluyor.
Bölgede çok sayıda yarık da var:
Açıklamasında bu konuya da değinen Arık, bölgede bu konuda ciddi olumsuzluklar olduğunun altını çiziyor. Bölgede ayrıca farklı alanlarda yarıkların da oluştuğunu vurgulayan Arık, "Konya kapalı havzasındaki bu sene gözlemlemiş olduğumuz bir çok yüzey yarıkları var. Oldukça da endişe veriyor. Bunların oluşma nedenlerinden bir tanesi devam eden çökme hareketi artı aşırı yeraltı suyu kaybı gerçekleştiği için de orada meydana gelmiş olan bir düşmelerden kaynaklı. Dolayısıyla Konya kapalı havzasında olumsuzluk birden fazla olarak etki ediyor. Zaten bu havzanın kenarındaki faylara bağlı olarak zaman zaman orta büyüklükteki depremler de meydana gelebiliyor. Bu 50 kilometrelik Konya fay zonunun parça halinde kırılması neticesinde, deprem büyüklüğü biraz daha fazla olacaktır" ifadelerini kullanarak durumun depremle ilişkisine de dikkat çekti.