Özellikle tahta bacak meselesi, filmlerin ve romanların bize sunduğu romantik bir efsane mi yoksa tarihsel bir gerçeklik mi?
Korsanların zorlu yaşam koşullarında tahtadan bir bacak olması mümkün mü?
Denizcilik, özellikle korsanlık, tehlikelerle dolu bir meslekti.
Kazalar, hastalıklar ve savaşlar nedeniyle uzuv kayıpları sıklıkla yaşanıyordu. Bir korsan gemisinde ise cerrahlık doktorlara değil marangozlara düşerdi. Sonuçta kesmeye alışkınlar.
Yeterli beceri ve ekipman olmadığı gibi anestezi olarak da roma güveniyorlardı ve düşük başarı şansı da olsa ampütasyonlar yapıyorlardı. Tabii ki sağ çıksalar bile o şartlarda enfeksiyon riski yüksekti ve birçok kişi de bu yüzden ölüyordu.
Ancak bu olmadığı anlamına da gelmiyor.
16. yüzyılda yaşamış Fransız Korsan François Le Clerch, en ünlüsü diyebiliriz. Karayipler’in ilk önemli korsanlarından biri olan Clerc, tahta bacağı ile biliniyordu, hatta hem Fransızca hem İspanyolcada "tahta bacak” lakabı vardı.
Felemenkçede "Houtebeen" yani tahta bacak anlamına gelen lakabı alan bir diğer kotsan ise Hollandalı Cornelis Jol’dü.
Popüler kültürün etkisi oldukça büyük.
Macera romanı “Hazine Adası”, sayesinde aslında tahta bacak ve korsanları özdeşleştirdik. Papağanı ve kesik bacağıyla Long John Silver karakteri, akıllara kaldı.
Stevenson'ın orijinal Long John Silver'ı ise bacağının tamamını kaybetmişti ve koltuk değnekleriyle dolaşıyordu.
Sonuç olarak korsanların tahta bacak veya kanca kullanımı, bazı bireysel örnekler dışında, yaygın bir uygulama değildi ve kanca gibi protezlerin kullanıldığına dair somut kanıtlar oldukça sınırlı. Bu imgeler, popüler kültürün ve edebiyatın etkisiyle günümüze kadar gelmiş romantik tasvirlerden sadece biri.
İlgili içeriklerimiz: