Uzun zamandır içinde olduğumuz bazı durumlarda zaman zaman kritik kararlar vermemiz gerekebiliyor. İnsanı yıpratan bir işten istifa etmeyi düşünmek ya da ilişkiniz sizi yıpratmaya başladığında onu sonlandırmayı planlamak gibi birçok karar, işler kötüye gitmeye başladığında aklımıza gelir.
Bu gibi kritik kararlar vermemizin gerektiği anlarda bizleri yanılgıya düşüren ‘batık bedel sendromundan’ bu içeriğimizde bahsedeceğiz. Söz konusu yanılgı, karar vereceğimiz zamanlarda ileride ne olacağına değil, geçmişte ne yaptığımıza odaklanmamıza sebep oluyor. Yani zarardan dönmek yerine, ödemiş olduğumuz bedele sıkıca sarılmamıza yol açıyor.
İzlemesi adeta işkence olan bir filmi, sırf bilete para verdiğiniz için sonuna kadar izliyorsanız siz de bu durumdan muzdaripsiniz demektir:
Evet, batık bedel sendromu bu gibi basit durumlarda, iş hayatınızdaki önemli kararlarda ve daha nicelerinde kendini gösterir. Fakat aniden karşımıza çıkan kararlardan çok, kötüye giden durumlar karşısında alacağımız kararlarda karşımıza çıkar. Bu durumlarda insanları yanlış karar vermeye iten şey ise, o konuda yaptıkları yatırım olur. Yani maliyet, getirinin önüne geçer.
Örnek olarak sağlıklı bir şekilde bu günlere getirdiğiniz 4 yıllık ilişkinizde, evlenmek isteseniz de karşı tarafın evlenmeye istekli olmadığını ve olmayacağını anladınız. Bu noktada duygusal faktörler işin içine girdiğinde ayrılmak zor olsa da mantıklı olan karar, bunu bir deneyim olarak görüp kendi yolunuza odaklanmak olacaktır.
Fakat batık bedel sendromu, sizleri bu 4 yıl içinde yaptığınız yatırıma, yani gösterdiğiniz çabaya odaklanmaya zorlar. Bu çabalara odaklanınca da az önce bahsettiğimiz mantıklı olan kararı görmekte zorlanır, bir yere varmasını umarak ilişkinin içinde kalırsınız. Yani karar vermeniz gerektiğinde bu kararı güncel ve mantıklı olan düşünceyle değil, geçmişe bakarak verirsiniz. Dolayısıyla mantık dışı verilen kararı yatırım olarak görürsünüz.
Mantıksız kararların da arkasında belli sebepler var tabii. İlkiyle başlayalım: Zamanımızı, paramızı ve çabamızı israf ediyormuş gibi görünmek istemiyoruz
İlişki örneğinden devam edecek olursak, söz konusu 4 yılda yaptıklarınızı düşünelim. Maddiyata değer veriyorsanız harcadığınız para veya maneviyata değer veriyorsanız birlikte geçirdiğiniz zamanlar ve karşılıklı aldığınız hediyeler gibi birçok şey, ilişkinizi bitirdiğiniz an çöpe gidecekmiş gibi gelir.
Ya da herhangi bir alana yaptığınız yatırımlar sürekli sizden bir şeyler götürüyorsa ve asla getiri sağlamıyorsa, mantıklı olan şey elinizde olan parayı daha mantıklı alanlara yatırmak olacaktır. Fakat bu zamana kadar söz konusu alana çok fazla para yatırdığınız gerçeği sizi bırakmaz ve çöpe gitmesini de istemediğinizden sonuna kadar gitmeniz gerekiyormuş gibi düşünürsünüz.
İkinci bir sebep ise kaybetmeyi dayanılmaz bulmaktan kaynaklanıyor: “O kadar parayı boşuna mı verdik?”
Davranış psikolojisi alanının önde gelen isimlerinden Richard Thaler bu durumu, ”bir ürünü veya ayrıcalığı kullanma hakkına parayla erişmek, onun kullanım oranını artıracaktır” sözleriyle açıklıyor. Örnek olarak arkadaşınızla dışarıdan farklı yemekler söylediğinizi ve size gelen yemeği beğenmediğinizi düşünün.
Arkadaşınız fazladan söylediği yemeğini sizinle paylaşacak olsa da fazlaca ödeme yaptığınız kendi yameğinizi sırf bu sebeple yemeye çalışmanız olasıdır. Veya önceden sinema parasını ödediğiniz bir filme gitmeyi tercih etmeniz, daha sonra arkadaşınızla birlikte bedavaya gidebileceğiniz bir filmi tercih etmenizden daha olasıdır.
Ya da çok para vererek aldığınız bir oyun sıkıcı gelmeye başlasa da sırf para ödediğiniz için oynamaya devam edebilirsiniz.
Çünkü her bir durumda, yaptığınız yatırımı kaybetmeniz söz konusudur. Ya da cidden öyle midir?
Bitmek zorunda kalan ilişkiler ve istenilen yere getirmeyen iş atılımları… Hepsinin vardığı bir yer var: Fakat bu, kötü giden şeyleri anında bitirin demek değil
Buraya kadar anlattığımız şeylerde sorun, yaptığınız şeye bağlı kalmak değildi. Aksine, bir şeye pes etmeden bağlı kalmak çoğu zaman sizlere iyi sonuçlar getirecektir. Batık bedel sendromunda asıl anlatılmak istenen, batmış yatırımları ayağa kaldırmakla vakit kaybetmemenizdir.
Yani geçmişe bakarak günümüze yönelik karar vermeyin:
Bugün yapacağınız bir parasal yatırımda önceki yatırımlarınız sizleri yönetmemeli. Ya da ilişkilerinizi gözden geçirirken bu zamana kadar harcadığınız zamanı hesaba katmamalısınız. Bu arsız olun demek değil. Daha çok, güncel zamanda karar verirken yitirdiğiniz paraya, çabaya ve en önemlisi zamana bakarak karar vermeyin demek.
Bunun yerine bugünün şartlarını hesaba katarak karar vermeniz gerekiyor. Örnek olarak 100 bin liranızın 80 bin lirasını, yaptığınız yatırımla kaybettiğinizi düşünün. Üzücü gelse de ilerideki yatırımlarınızda o 80 bin lirayı düşünmek yerine kalan 20 bin liranızı nasıl mantıklı kullanacağınıza odaklanmalısınız. Çünkü o para, tıpkı diğer durumlarda harcadığımız zaman ve çaba gibi geri gelmemek üzere gitti.
Tıpkı bu şekilde ilişkilerinizde de geçmişten bugüne harcadığınız vakte, çabaya veya paraya değil, güncel durumda elinizde ne olduğuna odaklanarak karar vermeniz gerekiyor. 4 yılınızı size zarar veren biriyle geçirmiş olabilirsiniz. Fakat bu 4 yıl boşa gitmesin diye beşinci yılı da feda etmeyi göze alıyorsanız batık bedel sendromundan hâlâ muzdaripsiniz demektir.
Kötü olan bir filmi sırf parasını verdiğiniz için izlemeniz, kötü olan bir yemeği sırf para verdiğiniz için yemeye çalışmanız, yürümeyen ve size zarar veren bir ilişkiye sırf çok zaman harcadığınız için devam etmeniz, uğruna çok para harcadığınız fakat her seferinde sizi hüsrana uğratan bir yatırıma para harcamaya devam etmeniz ‘gerekmiyor’.
Hayatın her alanında, yaptığınız yatırımlar karşılığını veremeyecekse bunu kabullenin ve batık bedel sendromunun baş düşmanını her fırsatta hatırlayın: Zararın neresinden dönsen kârdır.
Kaynaklar: Birleşik Devletler Ulusal Tıp Kütüphanesi, The Decision Lab, Intermittent Diversion