Özellikle son birkaç aydır iyice konuşulmaya başlanan nükleer savaş konusunda başrolde bildiğiniz gibi Amerika ve Kuzey Kore var. Donald Trump'ın başkan seçilmesinin ardından başta Amerika olmak üzere tüm dünyaya kafa tutan ve nükleer silah çalışmalarına hız veren Kuzey Kore, çoğu kişiye göre 3.Dünya Savaşı'nı başlataan ülke olabilir.
Fakat Kuzey Kore dediğimizde akıllara nükleer silahlar dışında, dış dünyaya kapalı olması sebebi ile ekonomik olarak kötü durumda, halkı ise oldukça fakir bir ülke profili geliyor. Peki böylesine fakir bir ülke, nasıl oluyor da nükleer silahlar geliştirdiği yetmezmiş gibi bir de bu silahlar ile dünyaya kafa tutabiliyor? Bu konuyu ele alabileceğimiz dört ana madde mevcut:
1.Nükleer silah geliştirme fikri ve bu fikrin için gereken bilgiye erişim
1950'li yıllar Kuzey Kore ile Güney Kore arasında savaş devam ederken, o savaştan birkaç sene önce Japonya'ya nükleer bomba atmış olan Amerika, Kuzey Kore'nin gözünü korkutmaktadır ve Kuzey Kore'nin Amerika'dan gelebilecek olası bir nükleer saldırıya karşı korkusu, savaştan sonra Kuzey Kore yönetimini o dönem kendilerini gibi sosyalist olan Sovyetlere(SSCB) itmiş, ikili böylece nükleer ilişkilerini başlatmıştır.
Bu süreçte Kuzey Kore, SSCB'den, belirli bir tekniğe göre işlenmesi sonucu askeri silahlarda kullanılan potasyum maddesini ortaya çıkarabilen uranyumdan enerji üretmeyi sağlayan reaktörler aldı. Fakat iki ülke arasındaki alışveriş ve SSCB'nin üstlendiği "nükleer danışmanlık", 1991'de Sovyetlerin dağılması ile son buldu. O tarihten sonra Kuzey Kore'nin nükleer konusundaki yeni "danışmanı" ise Pakistan olacaktı. İki ülke; biri gizli, biri ise açık olmak üzere iki anlaşma imzaladı. Açık anlaşmaya göre Kuzey Kore, Pakistan'a para karşılığında füzeler ile alakalı bilgi verecekti. Daha sonra ortaya çıkan gizli anlaşmaya göre ise Pakistan'ın, Kuzey Kore'ye nükleer silah üretimi konusunda bilgi vermekte olduğu ortaya çıktı. Bu anlaşmaların gölgesinde, aynı zamanda Kuzey Kore'ye giden Pakistanlı bilim insanları, yaptıkları yardımlar ile Kuzey Kore'nin 1990'lı yılların sonuna doğru nükleer silahlarda kullanılan zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum elde etmelerini sağlamışlardı.
2.Gereken parçaların tedariği
Nükleer tesisler inşa etmek için kolları sıvayan Kuzey Kore, bu tesislerde gerekli olan pek çok parçayı kendisi üretemeyecek kadar kötü bir ekonomiye sahipti. Bu sebeple parçaların dışarından satın alınması gerekiyordu. Fakat o dönemlerde ülkeye uygulanan bir ambargo vardı. Kuzey Kore ise bu ambargoyu, ihracat kontrolleri pek de sıkı olmayan Avrupa üzerinden, kendi elçilikleri sayesinde hallediyordu. Fakat 2000'li yıllarda ihracat kontrollerini daha sıkı hale getiren Avrupa, Kuzey Kore'nin nükleer tesis parçalarının tedariğini bir nevi bloke etmişti.
Avrupanın bu hamlesinden sonra ise Kuzey Kore'nin yeni yeri, Çin oldu. Çin'de kurulan paravan şirketler ile Kuzey Kore, nükleer tesisleri için gerekli olan her şeyi alabiliyordu. Böylece tesislerini de hızlı şekilde inşa ederek nükleer çalışmalarına başladı.
3.İlk nükleer bomba testi
Çalışmalarının meyvelerini merak eden, ayrıca tüm dünyaya da bir nevi gövde gösterisi yapmak isteyen Kuzey Kore, 2004 yılında belirli bilim insanlarını ülkesine davet etti. Bu bilim insanlarından biri olan Siegfried Hecker, yaptığı açıklamada Kuzey Kore'nin eski olmasına karşın çalışır durumda nükleer tesislere sahip olduğunu ve uranyumu işleyip plütonyum elde edebildiklerini söylemişti. 2010 yılında ise bir kez daha Kuzey Kore'ye davet edilen Hecker, tesislerdeki eski şeylerin son model versiyonları ile değiştirildiğini ve Kuzey Kore'nin 20-25 adet nükleer bomba yapabilecek hammaddeye sahip olduğunu söylemişti.
2006 yılından sonra 4 nükleer bomba denemesi gerçekleştiren Kuzey Kore, bu deneylerde istediği başarıyı elde etmekteydi ve özellikle test edilen son 2 bomba, A.B.D.'nin Japonya'ya attığı bombalar ile eşdeğer, koca bir şehir yok edebilecek güçte bombalardı. Kuzey Kore artık tüm gücünü ve enerjisini askeri tesislere vermekteydi.
4.Füzelerin hedefe ulaşımı
Nükleer silahları hazır olan Kuzey Kore'nin en büyük sıkıntılarından biri, bu silahların hedefe nasıl ulaşacağı konusuydu. Örneğin Kuzey Kore, ABD'ye nükleer bir saldırı düzenlemek istese, nükleer silahını taşıyacak uçağının ABD'ye ulaşması lazım. Fakat Kuzey Kore'ye karşı olan ülkelerin sayısı fazla olduğundan olası bir uçak hareketi, diğer ülkeler tarafından hemen tespit edilerek durdurulabilirdi. İşte bu sebeple Kuzey Kore'nin nükleer başlıkları füzelere ekleyebilecek kadar küçük yapması gerekiyordu. Böylece uçağa gerek kalmadan, Kuzey Kore'den fırlatılan füze hedefe gidebilecekti. Nitekim Kuzey Kore bu amacına 2016 yılında ulaştı. Geçen sene Mart ayında Kim Jong-Un'un bulunduğu bir fotoğrafta, füzelere konulabilecek küçüklükte nükleer başlık gözükmekte.
Peki füzelerin etkisi ne kadar?
Şu an için Kuzey Kore'nin füzeleri ABD'ye ulaşabilecek durumda değil. Ancak yakınlarında bulunan pek çok komşu ülkesi, şu an için nükleer tehdit altında. Zaten Kuzey Kore'nin tüm dünyada asıl gerilim yaratan şeyi de, hiç durmadan ve hız kesmeden hem bu füzelerin ulaşabilecekleri menzilleri hem de etkilerini arttıracak çalışmaları yürütüyor oluşları.
ABD, her zaman çeşitli medya platformlarını iyi kullanarak algı yönetimi yapmakta usta bir ülke olmuştur. Bunu yaptıkları filmlerden TV dizilerine kadar pek çok şeyde görmek mümkün. Şu an aynı şey Kuzey Kore için de geçerli. Başta 9GAG ve benzeri eğlence odaklı siteler olmak üzere pek çok yerde Kuzey Kore ve Kim Jong-Un, alay konusu olmuş durumda. Fakat aslında bunlar, ABD'nin elinden çıkan birer "itibar zedeleme" çalışmasından başka bir şey değil. Şu an sosyal medyada hemen hemen herkes Kuzey Kore'yi ve tehditlerini gülerek karşılıyor ancak işin aslı, aslında o kadar da komik değil.