17 senedir başarılı bir şekilde 'Wolverine' rolünü sırtında taşıyan Hugh Jackman'ın 'jübile filmi' olan Logan, dün vizyona girdi. Film şimdiden açılış günü bazında sağlam bir gelir elde etmiş durumda ve bu gelirin her geçen gün giderek artacağını tahmin ediyorum. Yani Logan, Fox'un yüzünü epey güldürecek gibi.
Şimdi gelelim filmin nasıl olduğuna. Hem spoilerlı, hem de spoilersız olarak filmi ele alacağım ve olabildiğince az ve öz yazmaya özen göstereceğim, fakat söz de vermeyeyim (çünkü konu, konuyu açıyor).
Önemli Not: Her iki incelemeyi de "birini okuyan muhtemelen diğerini okumaz" düşüncesiyle yazdığım için benzer cümleler, benzetmeler, tanımlar kullanmada bir sıkıntı görmedim. Yani "aynı şeyi neden iki incelemeye de yazdın" diye serzenişte bulunmayın.
Logan SPOILERSIZ İnceleme
Vay, vay, vay... Bir daha vay. Açık konuşmak gerekirse Logan filmi ilk duyurulduğunda, önceki Wolverine filmleri nedeni ile pek büyük bir beklenti içine girmemiştim. Fakat konunun Old Man Logan çizgi romanından birebir olmasa da, benzer şekilde işleneceğini duyunca filme olan beklentim biraz daha artmıştı. Daha sonrasında ise filmin ilk fragmanı beni adeta bitirmişti. Fragmanların tonu, seçilen müzikler, duygu yoğunluğu falan şahaneydi.
Tabi fragmanlar böyle etkileyici olunca filme de ayrı bir beklenti ile gittim. Ve bu beklentim çok güzel bir şekilde karşılandı diyebilirim. Film çok şahane olmuş. Öncelikle şunu belirtmek lazım, bu filme giderken öyle Wolverine'in çıkıp da tek başına dünyayı kurtaracağını, süper kötülerle bir bir yüzleşerek yok edeceğini falan düşünmeyin. Her şeyden önce bu film bir süper kahraman filmi değil diyebiliriz. Fox, Deadpool filminde bize, "süper kahraman filmi böyle de olur"u çok güzel şekilde göstermişti, Logan da o 'bambaşka' süper kahraman filmlerinden biri olmuş. Yani evet; baş karakter Wolverine, çizgi roman filmi falan ama dediğim gibi, bu bir süper kahraman filmi değil.
Özellikle karakterler ve karakterlerin arasındaki ilişkilere odaklanılan film, seyirci dengesini de çok şahane sağlamış. Burada seyirci dengesinden kastım şu; önceki X-Men filmlerini izlemiş, Fox'un yarattığı X-Men evrenine hakim biri iseniz film 1-2 şey havada kalsa da sizi fazlasıyla tatmin ediyor. Daha önceden hiçbir X-Men filmi izlememiş biri iseniz de sıkıntı yok. Wolverine'i bilmeniz sizin için yeterli olacaktır.
Spoilersız yorum olduğu için pek detaya girmek istemiyorum fakat şuna değinmeden edemeyeceğim; X-Men filmlerinin tümünü, ya da birkaçını sevmeyen biri de olsanız bu filmin sizde bırakacağı iz farklı olacaktır. Açıkcası Fox'un adeta 'çorbaya' dönüştürdüğü X-Men evrenini ve bu evren dahilinde çıkan filmleri bir türlü sevemedim. Her zaman eksik, her zaman yetersiz filmlerdi gözümde. Fakat yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım; bu filmlerin bizlere kazandırdığı en güzel şey Wolverine'dir. Bu zamana kadar kimseden "Hugh Jackman'ın Wolverine'ini sevmiyorum" diye bir laf duymadım. Filmlerini sevmemeniz çok normal ki bende pek sevdiğimi söyleyemem. Fakat Hugh Jackman, benim gözümde her zaman Wolverine olarak kalacaktır ve yarattığı Wolverine karakteri de mükemmeldir.
İşte eğer sizde benim gibi düşünüyorsanız bu filmde ciğerinizin sökülmesine hazır olun. Çünkü karşınıza yaşlı, yorgun ve o eski hırçınlığı kalmamış bir Wolverine çıkacak. Aynı şekilde Profesör X'i gördüğünüz her sahnede de -özellikle X-Men filmlerine hakim olanların- içiniz ezilecek diyebilirim. Fakat filmin asıl sürprizi X-23 karakterini canlandıran Dafne Keen.
Yani bu ufaklık film için kaç para aldı bilemiyorum ama her kuruşu helal olsun. Spoiler vermeden tek söyleyeceğim şey; film boyunca gözümüzü bu kızdan ayıramadık. Öyle şahane oynamış, o karaktere bürünüp seyirciye o duygu yoğunluğunu öyle muazzam vermiş ki... Yani harbiden helal olsun. Sonuç olarak Logan, salondaki herkesle birlikte benimde gözleri dolduran, boğazımı düğümleyen, çok duygusal, acıklı bir filmdi. Aksiyon sahneleri, şimdiye kadar Wolverine'in dahil olduğu bütün aksiyon sahnelerinden başarılıydı. Bunun en büyük sebeplerinden biri de filmin R-Rated olması. Fakat bir kez daha belirteyim; aksiyon sahnelerinde de gözümü X-23'ten alamadım.
Eğer X-Men filmlerini izlemiş, Wolverine karakterini seven, çizgi roman meraklısı biri iseniz bu filmi kaçırmayın. He "benim normalde bunlarla hiç işim olmaz da, arkadaş söyledi, acaba gitsem mi?" diyen biri iseniz de mutlaka gidin. Çünkü tekrar söylüyorum bu film bir süper kahraman filmi değil.
Adettir, filme de 10 üzerinden bir not verelim; ben 8.8 diyorum. Bu kadar övüp neden puan kırdığımı da sorarsanız; 1-2 yerinde "ya şurası şöyle olsaydı daha iyi olurdu sanki" dediğim oldu. Ama bunu "o kısımlar olmamış" diye düşündüğümden değil, sadece bir tık daha farklı olabilirmiş diye düşündüğümden söylüyorum. He bana soracak olursanız, sırf şu filmin duygusal yoğunluğuna ve Dafne Keen'in performansının ve Hugh Jackman reisin hatrına 10 üzerinden 10 bile diyebilir, hiçbir kusuruna, hatasına takılmam da neyse. Sonuç olarak bir puan vermek gerekliydi.
Elveda Hugh 'Wolverine' Jackman reis.
Logan SPOILERLI İnceleme
Olur da yanlış yazıyı okumaya başladıysanız diye tekrar uyarayım; bu SPOILERLI olan incelemedir. Sonra "ya Webtekno bütün sürprizi bozdun" falan demeyin.
-Spoilersız yazıya da böyle başlamıştım ama- vaaaay vay vay... Ne filmdi be... Logan'a giderken gerçekten enteresan beklentilerim vardı. Özellikle filmin kötü olmasından çok korkuyordum çünkü Hugh Jackman reisin son filmiydi. Neyse ki film şahane çıktı. Fakat bu sefer de bu kadar duygusal beklemiyorduk...
Daha ilk sahnesinde o Meksikalı 'çançitoları' doğramasından itibaren Wolverine'i ekranda her gördüğümde gözlerim doldu. Çünkü bu zamana kadar ki X-Men ve Wolverine filmlerinde hiçbir zaman bu kadar çökmüş, bu kadar bitmiş, bu kadar harap olmuş bir Wolverine yoktu. Aksine, her sahnede "aha Wolverine'i kızdırdılar, şimdi s*çtınız" dediğimiz, X-Men ailesinin belki de en güven veren elemanı vardı.
Şimdi o karakterin böyle çöktüğünü görmek gerçekten üzücü. Hele Profesör Xavier'ı o halde görmek ayrı bir üzücü. Zamanıda mutantlar ile insanlar arasında o ebedi barışı kurmaya çalışan, ne olursa olsun hem insalarda hem de mutantlarda hala, bir nebze de olsa umut olduğunu düşünen o idealist Xavier'ı öylesine çökmüş bir halde görmek, gerçekten içimizi burktu.
Filmin Old Man Logan'dan uyarlama olduğunu ilk duyduğumda nasıl yapacaklarını merak ediyordum çünkü o çizgi romanda Hawkeye ve Hulk gibi iki kilit adam vardı. Fakat film, ton olarak gerçekten de bir Old Man Logan uyarlaması olmuş diyebiliriz. Evet, karakterler ve hikaye farklı ancak, filmden çıktıktan sonra "evet, bu Old Man Logan uyarlaması olmuş, başarıyla altından kalkılmış" dedirtiyor kendine.
Filme dair herkesin eleştirdiği şeylerin başında, ucu açık bırakılmış, değinilmemiş yerler geliyor. Fakat ben o görüşlere katılmıyorum. Çünkü insanların unuttuğu bir şey var, o da X-Men filmlerinin Wolverine olmasa da devam edeceği. Hem de aynı evren içinde. Zaten filmde ucu açık kalan her şey, geçmiş ile alakalıydı. Ben bu açıklıkların yeni gelecek filmlerde dolacağına inanıyorum. Örneğin Xavier bir sahnede "Westchester'da olanlar benim hatam" tarzında bir şey söylüyor Logan'a. Old Man Logan çizgi romanında ana X-Men karakterlerinin ölümü, bizzat Wolverine'in elinden oluyordu (tabi Wolverine bilinçsiz, X-Men üyelerine saldırdığından habersiz bir şekilde saldırıyor). İşte buna benzer bir olay, yani bütün X-Men üyelerinin ölümü, bu sefer Xavier'ın elinden olmuş. Filmde bu konu üzerinde çok durulmasa, ucu açık kalmış gibi gözükse de aslında olay Xavier'den çıkmakta.
Yani demem o ki, filmi izlerken evet, ara ara "ya geçmişte bu kadar ne olmuş ki?" dediğimiz oluyor. Ama filmin bütününe baktığımızda aslında geçmişe takılmalık pek bir olayın olmadığını da anlıyoruz. Asıl önemli olan, filmin konusu bazında bilmemiz gereken her şey, zaten filmin dahilinde sunulmakta. Şimdi gelelim karakterlere.
İlk olarak Wolverine ile başlamak lazım. İyileşme gücü bu denli yüksek, her türlü olaydan kurtulabilen bir adamın, bu denli nasıl çöktüğüne dair tam kafa yoruyorduk ki, olayı 'adamantium zehirlenmesine' bağladıklarını gördük ki bence gayet kabul görülebilir bir şeydi. Yani şöyle de bakılabilir; Wolverine'i Wolverine yapan şey, aynı zamanda onu öldüren şey de oluyor.
Fakat Hugh Jackman, gerçekten oyunculuk konusunda çok güzel bir iş çıkarmış. Jackman, Wolverine karakteri ile olgunlaşmıştı, bu filmde de resmen karakterin altına imzasını atıp bırakmış. Bundan sonra yerine kim gelirse gelsin dolduramaz herhalde.
Profesör X'e gelirsek, X-Men filmleri boyunca Xavier'ın gücünü böylesine etkili kullandığını görmemiştik (en azından ben hatırlamıyorum). Tabi etkili dediysek de kontrollü bir şekilde değil, orası ayrı. Ama filmde Xavier'ın iyice çökmüş, yaşlı bir adam olmasının yanında mutant gücü kitle imha sınıfına giren bir tehdit olarak da karşımıza çıkması biraz beklenmedik oldu benim için. Yine de Xavier'ın ne denli üst seviye bir mutant olduğuna değinilmesi hoş olmuş. Xavier'ı o dev su tankının içinde ilk gördüğümde şöyle bir "aaah aah, hey gidi koca Profesör X" diye iç geçirmedim değil. Hele ölmeden önce Logan'a o son sözleri, tekneden bahsedişi falan resmen darmadağın etti bizi. Daha sonrasında da Logan'ın, Xavier'ın mezarının başında "en azından suya yakın" repliği resmen ciğer dağladı.
Sir Patrick Stewart, tıpkı Hugh Jackman gibi X-Men evrenindeki rolünü son kez canlandıran bir isimdi. O yüzden filmde öleceğini beklemiyordum dersem yalan olur. Ama açık konuşayım, ben daha çok eceliyle ölecek, yolculuğu kaldıramayacak diye düşünüyordum. Hatta o misafir olarak gittikleri evde yatağa yattığında "uzun zamandır böyle güzel bir gece geçirmedim" falan dediğinde "aha gitti koca çınar" dedim de, sonu X-24'ün elinden oldu...
Gelelim benim için filmin asıl yıldızı olan kişiye; X-23. 2005 doğumlu olan Dafne Keen tarafından canlandırılan karakter, kesinlikle filmin joker kartı olmuş. Öyle küçük bir kızın böyle bir rolün üstesinden gelmesi gerçekten muazzam. Logan ile atışmaları, o tehlikeli duruşu, ara ara bize genç Wolverine andıran mimikleri falan. Yani harbiden helal olsun o ufaklığa. Özellikle aksiyon sahnelerinde "ya bu kız daha küçük, çok abanmayalım" diye düşünmeyip bize tam aksini veren bir film olması da ayrı bir hoşuma gitti. Hele orman sahnesinde girilen aksiyonda X-23'ün Wolverine'e nazaran bir tık ön plana çıktığı çok yer vardı bence.
Açık konuşmak gerekirse, bu ufaklığın çizgi romanlardaki X-23 ile bir alakası yok. Çizgi romanlardaki Laura baya yetişkin. O yüzden X-23'ün bu küçük kız olduğunu duyduğumda ilk olarak "neden böyle bir şey yapmışlar ya?" diye düşünmedim değil. Ama çok güzel olmuş. Ve umarız Dafne Keen'i pençeleriyle beraber daha sık görebiliriz. Filmde beni tek üzen şey, kızın doğru düzgün baba sevgisini, özlemini giderememesi oldu. Wolverine reisin de başlarda kıza biraz atarlı davranması, Laura'yı her ekranda gördüğümüzde acıklı gözlerle bakmamıza neden oluyordu. Ama tekrar etmekte fayda var; filmin gizli yıldızı Dafne Keen'di.
Diğer karakterlere bakarsak; özellikle ana kötü olarak Wolverine klonunu seçmeleri çok güzel olmuş. Çünkü ilk başlarda Boyd Holbrook'un canlandırdığı Pierce karakterini görünce, "e iyi de Wolverine bunu yer" diye düşünmüştüm. Ama Wolverine'in DNA'sından yaratılan daha genç, diri bir Wolverine'in ortaya çıkması en güzeli olmuş. Sadece, filme dair içimde kalan en büyük ukte, Wolverine'in klonu ile dövüşürken o yeşil sıvıdan alamamış oluşu. Tam gücünde bir Wolverine ile klonunun kıran kırana kapışmasını görmek daha güzel olurdu sanki. Ama onun dışında; dediğim gibi, asıl baş düşman olarak klon Wolverine'i koymaları yerinde olmuş. Bu arada Stepen Merchant'ın da Caliban performansının övgüyü hakettiğine değinelim.
Filme dair bir küçük hayal kırıklığım var; o da filmin bitişi. Yani tamam, bir bağlamda mutant çocuklar için asıl tehdit ortadan kalkıyor ve yollarına dertsiz, tasasız devam edecekleri bir ortam oluyor. Ama en azından çocuklar sınırı geçmeyi başardı mı, ya da Eden(Cennet) gerçekten de var mıymış, falan gibi sorular cevap bulsaydı çok çok daha güzel olurdu.
İşte bu ve 1-2 küçük detay sebebi ile filme 10 üzerinden 8.8 veriyorum. Ama spoilersız inceleme kısmında da belirttiğim gibi; sırf Laura karakterinin, Dafne Keen'in performansının, Hugh Jackman reisin, he bir de o son sahnede, Wolverine'in mezarındaki haç sembolünün Laura tarafından yan konularak X olmasının hatrına, bu filmi hiçbir şekilde eleştirmemek en doğrusu. O en son sahne neydi be... O haç yana yattı da X oldu ya, işte tam o an bir adamantium mermi de ben yedim kafama. Elveda Hugh 'Wolverine' Jackman reis.