Biliyorsunuz ki Türk lirası geçtiğimiz yıllarda büyük bir değer kaybı yaşadı ve bu durumun etkileri günlük hayatımıza da yansıdı. Birkaç yıl önce aldığımız aynı elbiseyi daha pahalıya alıyor, yediğimiz aynı yemekleri daha pahalıya yiyoruz.
Üstelik bastığımız paraların maliyeti de bu durumdan etkilendi. Hatırlarsınız ki bir dönem “5 Türk lirasının maliyeti 6 TL oldu” gibi haberler sıklıkla karşımıza çıkıyordu. Şimdi ise tam aksine bu maliyeti düşüren bir çalışmayla karşı karşıyayız: Tağşiş.
Tağşiş uygulamasıyla madeni paraların 'asıl değeri' değiştiriliyor.
Tağşiş uygulamasının amacı, biraz önce bahsettiğimiz gibi maliyeti yüksek olan paraların maliyetini düşürmektir. Bunu yaparken de parayı oluşturan malzemeler arasından değersiz olanların oranı artırılır, değerli olanların oranı azaltılır. Bu durumda madeni paranın ağırlığı da etkilenebilir.
Darphane’den geçtiğimiz gün gelen açıklamada; 1 TL’nin ağırlığının 8.2 gramdan 6.6 grama, 50 kuruşun ağırlığının 6.8 gramdan 5.5 grama düşürüldüğü ve kalınlıklarında da yarım milimlik bir incelme olduğu belirtildi.
Bu da otomatların yeni 1 TL’leri kabul etmemesi gibi sorunlara yol açtı.
Otomatlar, içine atılan paranın gerçek olup olmadığını anlamak için parayı bir dizi testten geçirir. Eğer para, daha önce belirlenmiş standartlara uygun değilse de parayı bize iade eder. Paranın boyutu ve içindeki malzemeler de otomatlar tarafından algılanabilir.
Darphane tarafından açıklanan bilgilere göre de 1 TL’nin ağırlığında ve boyutunda bizim için küçük olsa da otomatlar için büyük bir değişiklik yapıldı. Bu sebeple de yeni madeni paralar bazı otomatlar tarafından kabul edilmedi. Neredeyse yüzde 20 daha hafif olan yeni madeni paralar için otomatların yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bunun için de çalışmalara başlandı.
Paranın maliyeti de böylece düşmüş oldu.
1 TL ve 50 kuruş gibi madeni paraların içide üç ana maden bulunur, bunlar: Çinko, nikel ve bakırdır. Madeni paralarda kullanılan bu malzemelerin oranlarının değişmesi, paranın maliyetini düşürebilir veya yükseltebilir. Aynı şey ağırlığı için de geçerlidir.
Yeni 1 TL’lerin içinde kullanılan bu üç maddenin oranlarında yapılan değişiklik de hem maliyetini hem de ağırlığını düşürdü. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Abdullah Yasir Şahin, geçtiğimiz yıl basılan madeni paralardan 600 milyon TL zarar ettiğimizi ve yapılan bu değişiklikle paranın maliyetinin kurtarıldığını açıkladı. Yani elinizde tuttuğunuz 1 TL, çok daha büyük bir göreve hizmet etmek için biraz zayıfladı.
Üstelik bu uygulamayı Osmanlı döneminde de görmüştük.
Osmanlı bir dönem dünyanın en gösterişli en güçlü, en gösterişli imparatorluklarından biriydi. Hatta o kadar gösterişliydi ki bir dönem imparatorlukta kullanılan kuruşlar neredeyse tamamen gümüşten üretiliyordu. Ancak bu durum 17. yüzyılın sonlarına doğru artan ekonomik kriz nedeniyle değişmeye başladı. İlk kez 1780 yılında tağşiş uygulamasına gidildi ve kuruşların içindeki gümüş miktarı azaltıldı. Yukarıdaki resimde sol tarafta görmüş olduğunuz para, bu uygulamadan öncesine ait.
Ancak Osmanlı’nın tam olarak sona yaklaştığı yıllarda bu uygulamanın sıklığı da artırıldı. Bir dönem neredeyse her yıl paralar üzerinde oynamalar yapılıyor ve içindeki malzemeler sürekli olarak daha değersizleriyle değiştiriliyordu. 1780 yılında 18.50 gram ağırlığındaki gümüş kuruşlar, son olarak 1914 yılında 1.20 grama kadar düşürüldü.
Bunun bir örneğine Roma tarihinde de rastlayabilirsiniz.
Ekonomik olarak darboğaz yaşayan devletler, bastığı paranın maliyetini düşürmek amacıyla sıklıkla bu yönteme başvuruyor. Tarih boyunca da tağşiş işlemiyle madeni paraların değerini düşüren pek çok devlet gördük. Bunlardan biri de yukarıda görmüş olduğunuz gibi Roma ve Osmanlı'ydı. Aslına bakarsanız her devlet tarafından uygulanabilir bir işlem tağşiş. Ancak uzun yıllar içindeki değişime bakıldığında paranın git gide ne kadar değersizleştiğini de gözler önüne seren bir durum.
Türkiye'de de 14 yıllık aranın ardından madeni parayı oluşturan bileşen oranları değiştirildi ve tağşiş işlemi uygulandı. Elbette bu sayede maliyetler düşürülmüş olsa da yaşadığımız ekonomik sıkıntının ne denli büyük olduğunu da bir kez daha görmüş olduk.