Ahtapotlar beyinlerinin ilginç yapısı nedeniyle bilim insanları tarafından her daim esrarengiz bulunmuş canlılar arasındalar. Beyinlerinin yapısını anlamakta hayli güçlük yaşadığımız bu büyüleyici deniz canlıları hakkında hayli çılgın bir teori ortaya atılmış durumda.
Onlarca yıl süren bir araştırma sonucu ortaya atılan teori, uzaylı virüsleri temeline alarak dünya üzerindeki yaşamın tarihçesini aydınlatmaya çalışıyor. 33 farklı araştırmacının sürdürdüğü araştırma, "Progress in Biophysics and Molecular Biology" adlı bilim camiasında sağlam bir yeri olan bir dergide yayınlanmış.
Ekipte yer alan en ünlü iki bilim insanı Chandra Wickramasinghe ve immünolog Edward Steele. Chandra, Fred Hoyle'a ait "yıldızlararası tozlarda kompleks karbon molekülü oluşumu" teorisini destekleyen kanıtlar ortaya koymasıyla ünlü.
Hoyle ve Chandra, dünya yaşamının evriminin gezegenimizin dışında gelişen biyokimyasal olaylardan hayli etkilediğini iddia eden bir teze de sahip. İkili, kuyrukluyıldızların evrene yaşam dağıttığını düşünüyor ve Dünya'daki yaşamın da farklı farklı kuyrukluyıldızların taşıdığı şeyler etrafında şekillendiğini iddia ediyor.
Üstelik kuyrukluyıldızların taşıdığı şeyler, aminoasitlerden de ibaret değil ikiliye göre. Ortada çok daha gelişmiş düzeyde bir süreç bulunuyor olabilir. Örneğin kuyrukluyıldızlarla gezegenimize virüsler taşınmış olabilir ve bu virüsler kendilerini dünyadaki organizmaların içine yerleştirerek evrimi farklı noktalara ilerletmiş olabilirler. Okyanuslarımızda yarım milyar yıl önce gerçekleşen canlı türlerinin sayısının patlamasının arkasında da bu durumun yattığını düşünüyorlar.
Özetle dünyamızdaki bazı canlıların genetik yapıları, kuyrukluyıldızlarla gezegenimize düşen uzaylı virüsler tarafından değiştirilmiş ve farklılaşmış olabilir.
Yarım milyar yıl öncesine geri dönersek, kafadan bacaklılar olarak bilinen bir yumuşakça grubu, ilk defa bu dönemde ortaya çıkmış ve çok kısa sürede farklı boylara ve şekillere ulaşmışlardı. Ahtapot, kalamar ve mürekkep balığı gibi türlerin yer aldığı bu canlı grubu; DNA'larını kendi kendilerine değiştirme özelliğine sahip olmalarıyla ünlü.
Araştırmacılar onları diğer canlılardan ayıran bu özelliğin, geçmişte uzaydan gezegenimize taşınmış yabancı yaşam formlarından veya genomlardan arda kalan bir iz olduğunu düşünüyor.
Fikir çok etkileyici ve büyüleyici olsa da, halihazırda sahip olduğumuz evrim modellemelerine fazla bir katkı yapmadığı için biraz sönük kalıyor. Yine de bu durum, fikrin bir yankı uyandırdığı gerçeğini değiştirmiyor. Bakalım ilerleyen araştırmalarda, nasıl sonuçlarla karşılacağız?