Rakiplerinden öne çıkmak amacıyla sundukları ürün ve hizmetlerde farklılıklar yaratan markalar, bunu doğru yaptıklarında aslında kendilerine yepyeni bir pazar yaratıyorlar. Bu sayede de bir yandan tüketicilere yenilikçi ve onların istekleriyle ihtiyaçlarını dinleyen bir marka oldukları imajını verirken bir yandan da ettikleri rekabetin doğasını değiştirerek kendilerini rakiplerinden çok daha ayrı bir konuma getiriyorlar.
Bahsettiğimiz bu durum, W. Chan Kim ve Renee Mauborgne tarafından Mavi Okyanus Stratejisi olarak adlandırılıyor. Özetlemek gerekirse; yazarlara göre bu strateji, şirketlerin yenilikler yaparak oldukça yoğun rekabet olan pazarlardan (kızıl okyanus), yeni ve keşfedilmemiş pazarlara (mavi okyanus) geçişini tanımlıyor.
Peki, kızıl okyanus ve mavi okyanus metaforları tam olarak neyi simgeliyor?
Bu metafora göre rekabet bir tür saldırıdır ve okyanuslardaki köpek balıklarının birbirine saldırması sebebiyle okyanus kızıl bir hâl alacaktır. Bu sebeple yazarlar rekabetin yoğun olduğu pazarları kızıl okyanus metaforunu kullanarak tanımlamıştır.
Barışın hâkim olduğu bir okyanus, maviliğini koruyacaktır. Bu sebeple, araştırmacılar mavi okyanus metaforuyla henüz rekabet ortamı barındırmayan pazarları tanımlar.
Dünya şirketlerinin mavi okyanusların derinliklerine dalma örneklerine bakmaya Netflix’le başlayalım:
Netflix, DVD kiralama işine girdiğinde; DVD kiralama sektörü, müşterinin ilgili firmanın mağazasına fiziksel olarak gitmesini gerektirecek şekilde işlemekteydi.
Netflix bu konuda oldukça yenilikçi davranarak DVD’leri müşterilerin evine postayla göndermeye başlayarak sektörü kökünden değiştirdi ve kendine mavi bir okyanus yarattı. Sonrası zaten malum…
Nintendo Wii, oyun konsolu piyasasına hareket tabanlı yeni bir ürün sürerek kendini ayrıştırmayı başardı.
Klasik oyun konsolları, Nintendo Wii’nin aksine kullanıcının hareket etmesini gerektirmeyen cihazlarken, Nintendo Wii tamamen kullanıcının hareketine dayanan bir sistemle çalışarak kullanıcıyı oyunun tam anlamıyla bir parçası yapıyordu.
Kullanıcılara bambaşka bir deneyim yaşama fırsatı sunan Nintendo, kendini rakiplerinden ayrıştırmanın oldukça yenilikçi yolunu bulmuş oldu.
Tesla’ysa otomobillerindeki yenilikçi yaklaşımlarla kendine mavi bir okyanus yarattı.
Elektrikli araçların yalnızca çevre dostu olduğu ve diğer araçlara göre daha düşük performanslı olduğu görüşünün hakim olduğu bir piyasaya giriş yapan Tesla; araçlarındaki yüksek performans, yüksek teknoloji ve stil ile öne çıkarak kendi pazarını kendi yarattı.
Lufthansa Hava Yolları’ysa “uçarken kazanın” puan sistemini ilk uygulayan marka olarak kendisini rakiplerinden ayrıştırmayı başardı.
“Shop & Miles – Uçarken Kazanın” sistemini ilk uygulayan marka olması, Almanya merkezli Lufthansa Hava Yolları'nın büyük bir rekabet avantajı kazanarak kendini rakiplerinden ayrıştırmasını ve yeni bir pazar yaratmasını sağladı.
Tipik bir çizgi roman yayımcısı olarak başlayan Marvel’ın bugünkü başarısı da tabii ki yarattığı mavi okyanuslar sayesinde.
Kuruluş yıllarında genç okuyuculara hitap eden Marvel; zaman içinde hedef kitlesini yaşı biraz daha büyük kişilere kaydırmış, bu sebeple de daha komplike karakterler ve birbiri içine geçen evrenler yaratarak hikâyelerini bambaşka bir boyuta taşımıştı.
Modern bir taksi servisi olan Uber’se taksilerle rekabet etmenin yolunu oldukça yenilikçi bir şekilde bulmuştu.
Uber, geliştirdiği uygulamayla hem klasik taksilerle hem de lüks otomobil servisleriyle ettiği rekabetten kendini bu endüstride bambaşka bir yere koyarak büyük bir başarıyla çıkmıştı.
Kendine yeni bir pazar yaratan Uber, yenilikçi yaklaşımıyla tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını iyi anladığını kanıtlamış oldu.
Apple da iTunes sayesinde büyük bir soruna çözüm bulmuş ve kendine yeni bir pazar yaratmıştı.
Apple, 2003 yılında müziklerin dijital ortamda kolay ve legal bir şekilde indirilmesini sağlayan iTunes’u piyasaya sürmüştü.
iTunes, hem kullanıcıların istedikleri parçaları uygun fiyata indirebilmesini sağladı hem de kullanıcıları bir-iki parça dinleyebilmek için bir albümün tamamını almaktan kurtardı.
Buna ek olarak, kullanıcılara bahsettiğimiz avantajların sağlanması aslında kişilere maliyet avantajı da sağladığı için müziklerin yasa dışı yoldan indirilmesinin de bir nebze önüne geçilmiş oldu.
Ülkemizden örneklerle devam ediyoruz. Konya Şeker, rakiplerinden nasıl ayrışmış bir bakalım.
Torku markası ile bilinen Konya Şeker, rakiplerinin aksine ürünlerinde glikoz şurubu yerine şeker pancarı kullanmaya başlamış ve kendini rakiplerinden ayrı bir yere konumlandırmıştı.
Konya Şeker’in bu hamlesi, markanın hem tüketicilere katma değeri yüksek bir ürün sunmasını sağlamış hem de artacak şeker pancarı tüketimiyle tarım tarafında üreticilerin de kazanmasını sağlamıştır.
Freşa’ysa Türkiye’de ilk meyveli maden suyunu üretmiş ve kendine yeni bir pazar yaratmıştı.
İlk kez 1997 yılında maden suyu üretimine başlamış olan Freşa, ilerleyen yıllarda ürettiği meyveli sodalarla maden suyu pazarına yeni bir soluk getirmişti.
Bu yeni ürünüyle pazara benzersiz bir ürün sunmuş ve yenilikçi yaklaşımıyla soda pazarını genişletmiş, kendini de rakiplerinden ayrıştırmıştı.
Garanti Bankası’ysa Minibank ile başarılı bir ayrışma stratejisi uygulamıştı.
İspanya merkezli bir banka olan BBVA’yla ortaklığa girmeden önce Garanti Bankası, 2003 yılında çocuklara hitap eden bir finansal ürün geliştirmiş ve bunu Minibank olarak isimlendirmişti.
Minibank’ta çocuklara özel açılan hesaplar ve çizgi film karakterlerinin yer aldığı hesap kartlarıyla çocukların birikim yapması hedeflenmekteydi.
Pazarda ilk kez böyle bir girişim yapan Garanti Bankası'nın bu ürünü büyük başarıya ulaşarak markanın, kendisini rakiplerinden ayrı bir konuma koymasını sağladı.
Markaların kendilerini rakiplerinden ayrıştırarak farklı bir konuma koyduğu, başka bir deyişle kendilerine mavi okyanuslar yarattığı örnekleri derlediğimiz bu içeriğimizin sonucuna baktığımızda görüyoruz ki başarının en temel anahtarı kendi fırsatını kendin yaratmak…
Markalara dair benzer içeriklerimiz: