Dünyanın farklı bölgelerinde yerel ihtiyaçlara göre farklı taşımacılık sistemleri kullanılıyor. Paylaşımlı yolculuk da bunlardan biri. Peki daha çok Martı TAG ile varlığından haberdar olduğumuz ve paylaşımlı yolculuk meselesi neden bir türlü çözülemedi? Paylaşımlı yolculuk, gerçekten bir tür korsan taksicilik mi?
Sözcü'den Nedim Türkmen, paylaşımlı yolculuk hakkında "Bir düzenleme yapılmadığı sürece; korsan taksiciliğin dijital hali olarak algılanmaktan kurtulamayacak." ifadelerini kullanırken bu meseleyi ve neden bir türlü çözüme ulaştıramadığını bugün kaleme aldığı bir köşe yazısı açıkladı. Gelin hep birlikte, bu köşe yazısı üzerinden paylaşımlı yolculuk ve Martı TAG ile ilgili detaylara yakından bakalım.
Paylaşımlı yolculuk nedir?
Nedim Türkmen, paylaşımlı yolculuk sistemini şöyle açıklıyor:
Paylaşımlı yolculuğu tartışmalı kılan ise araç sahibinin bundan gelir elde etmesi. Bu noktada korsan taksicilik ile paylaşımlı yolculuk arasındaki farkların bulanıklaştığını söylemek mümkün. Zira her ikisi de sivil araçlarıyla yolcu taşıyarak gelir elde ediyor ve bu sırada lisans, ehliyet vs. herhangi bir yasal yetkilendirmeye sahip olması beklenmiyor.
Paylaşımlı yolculuk sisteminin esasları nedir?
Nedim Türkmen'in köşe yazısında, paylaşımlı yolculuk sisteminin uygulandığı ülkelerdeki esaslar da açıklanıyor. Bu esaslar şu şekilde:
Sigorta: Yolcuları ve sürücüleri korumak için özel sigorta poliçeleri zorunlu hale getirilir.
Lisans: Ridesharing hizmetlerinde faaliyet gösteren sürücülerin özel bir lisans alması gerekir.
Fiyatlandırma: Fiyatlandırma politikalarının şeffaf olması ve tüketiciyi koruma amacıyla denetlenmesi istenir.
Vergilendirme: Ridesharing hizmetlerinden elde edilen gelirlerin beyan edilmesi ve vergilendirilmesi düzenlenir.
Türkiye'ye paylaşımlı yolculuk sistemini getirmeye çalışan Martı, tam olarak kim?
Nedim Türkmen, Martı'yı şöyle açıklıyor:
Gelelim asıl konuya; paylaşımlı yolculuk, Türkiye'ye neden entegre edilemiyor?
Nedim Türkmen'in makalesine göre paylaşımlı yolculuk sisteminin Türkiye'ye entegre edilememesinin nedeni, yasal düzenleme bulunmuyor olması. Hâl böyle olunca paylaşımlı yolculuk yapmaya çalışan vatandaşlar, teknik olarak suç işlemiş oluyorlar. Yetki belgesi alınmadan paylaşımlı yolculuk yapılması hâlinde şu cezalar uygulanıyor:
Trafikten men,
Kaza hâlinde sigorta problemleri,
Sürücü belgesinin iptali,
Sürücülerin yolcu güvenliği riskleri ve hukuki sorumluluk,
Belediye denetimleri kapsamında uygulanacak cezalar.
Paylaşımlı yolculuk yapmak isteyen sürücülerin vergi ödemeyi kabul etmesi, tek başına yeterli olmuyor
Nedim Türkmen, Martı TAG kapsamında sürücü olmak isteyen vatandaşların, vergi ödemeyi kabul etmelerinin tek başına yeterli olmadığını söylüyor. Türkmen'in bu konudaki açıklaması şöyle:
Vergi Usul Kanunu’nun 9. maddesinde “Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması, mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz” hükmü yer almaktadır. Yani kazanç var ise suç işleyerek para kazanılması, vergilemeye engel değildir kuralı konulmuş. Platform sahipleri yönetmeliğe uygun lisansları olmamasına rağmen vergilendirilmelerinin bu işi yapmalarını sağlayacağını düşünüyor. Bu tabii ki mümkün değil. En yakın örnek; İstanbul’da Beyoğlu Kabataş bölgelerinde faaliyette bulunan apart otellerin büyük çoğunluğunun vergi dairesi kaydı olmasına ve gelirlerini kayıt altına almalarına rağmen çalışma ruhsatları olmadığı gözetilerek kapatılmalarıdır.
Tüm bunları özetleyecek olursak; Martı TAG gibi paylaşımlı yolculuk sistemlerinin ülkemize entegre olması için doğrudan hükûmetin onay vermesi gerekiyor. Ancak gelinen noktada böyle bir durum söz konusu değil. Konuyla ilgili neler yaşanacağını ise zaman gösterecek diyebiliriz...