Otomobil modellerinin yıllar içindeki değişimine baktığımız zaman ''Neymiş ne olmuş'' dedirtebiliyor. Ancak Mini, güncel modellerinde de neredeyse ilk modeliyle tıpatıp aynı bir tasarımla karşımıza çıkıyor.
Mini’nin ilk tasarımının altında küçük, ekonomik ve yakıt açısından verimli bir otomobil yaratma amacı vardı.
Önden çekişli olan arabada motor enine yerleştirilerek iç mekanın geniş, dışının ise küçük olması hedeflendi. Yunan kökenli İngiliz otomotiv tasarımcısı Sir Alec Issigonis, arabanın gövdesini de olabilidğince sade tasarlamış, gereksiz görülen tüm detaylardan arındırmıştı. Böylece üretim maliyeti de düşüyordu.
Ancak Mini, başlarda istediği satış başarısını yakalayamadı.
Arabanın yarış versiyonunun da üretilmesi ve elde ettiği başarılarla popülerliği arttı. Artık insanlar Mk1’i ve özelliklerini tanımaya başladı. Ve kısa sürede ekonomik bir araç olarak ün kazandı.
İnsanların Mini Cooper’ı öğrendikten sonra tercih etmesinin iki sebebi vardı.
Birincisi yukarıda da bahsettiğimiz gibi ekonomik olması. İkinci sebep de tasarımı. Başlarda yadırganırken, sonrasında döneminin otomobillerinin aksine küçük boyutlarıyla insanların ilgisini çekmeyi başarmıştı. Hâlihazırda arabası olan biri bile şehir içi kullanımda avantajları nedeniyle Mini’yi ikinci araba olarak tercih etmeye başlamıştı.
Ve bu tasarım, zamanla bir marka kimliğine dönüştü.
Yıllar içinde ikon hâline geldi. Mini, bu tasarım sayesinde diğer rakiplerinden farklı, niş bir pazar oluşturabildi ve bu pazarı kaybetmemek adına yıllar boyunca markaya satış başarısını getiren tasarıma sadık kalındı.
Özetle, arabanın retro ve nostaljik görünümü, artık markanın vazgeçilmez pazarlama stratejilerinden biri hâline geldi. Tabii ki dijital gösterge ve ekranlar, LED farlar gibi modern dokunuşlar yapıldı ancak marka, dış tasarımda ikonikleşen görüntüyü değiştirmek yerine yıllar boyunca sadece ihtiyaca yönelik geliştirmeler yaptı.
Peki siz Mini'nin bu tasarım dilini nasıl buluyorsunuz?
Otomobillerle ilgili bu içerikler de ilginizi çekebilir: