Aslında modern bilimin Newton’a borçlu olduğu çok şey var. Gözle göremediğimiz mor ötesi ve kızıl ötesi ışınların kaşifi, bugün uzayın derinliklerinde yaptığımız keşiflerin analiz edilmesi konusunda öncü adımlar da atmıştı. Yerçekimi gerçeğini matematiğe dökmüş, yıldızlara kafa yormuş ve bilim dünyasını sarsmıştı.
Beyaz ışığın renklere ayrılması ve evrensel çekim yasası, modern bilimin kökeninde yatan çığır açıcı keşifler olarak bilinirler. Üstelik bunların gerçekleştiği dönem 1600’lü yılların ortalarıdır.
Ölümünden sonra Isaac Newton'un çocukluğu da merak konusu oldu. Kendisinin en yakın arkadaşı olan William Stukeley, çocukluğunu geçirdiği evi 1752 yılında ziyaret etti ve evin duvarlarından tavanlarına kadar uzanan sayısız eskiz ile karşılaştı.
Stukeley, “Duvarlar ve tavanlar, kömürle yapılmış çizimlerle doluydu. Kuşlar, hayvanlar, insanlar, gemiler, bitkiler, matematiksel figürler, daireler ve üçgenler vardı." sözleriyle Newton’un nasıl bir çocuk olduğunu gözler önüne sermişti.
Isaac Newton'un İngiltere’nin Lincolnshire'da bulunan ilk evinde, 350 yıllık bir yel değirmeni çizimi:
The Guardian gazetesinin haberine göre, normalde çıplak gözle görülemeyecek bu resim, özel bir ışık teknolojisi kullanılarak gün yüzüne çıkartıldı. RTI adı verilen bu teknoloji sayesinde çizim hakkında daha detaylı inceleme çalışmaları başlatıldı.
Temel olarak RTI teknolojisinin temelleri de Newton’un ortaya koyduğu ışığın dalga boyları keşfine dayanıyor. Bu nedenle oldukça ironik olan keşif, ışığı keşfeden bilim insanının çocukluğuna “ışık” tutuyor.
Diğer yandan resmedilen bu yel değirmeninin gerçek olduğu ve Newton’un yaşadığı bölgeye çok yakın olduğu söyleniyor.
Newton’un çocukluk döneminde kağıt oldukça pahalı bir araçtı. Bu nedenle kömür kullanarak evinin duvarlarını, adeta bir defter gibi bellemişti. Etrafındaki dünyayı keşfetmeye bayılan Newton, baskıcı bir üvey babanın ellerinden kurtulmak için gün saydı. Çünkü ilerleyen yıllarda yapacaklarının ne kadar önemli olduğunu hissediyordu.
