Corona virüsü salgının hızlı bir şekilde yayılmaya devam etmesi insanların virüse karşı alınacak önlemler konusunda dikkat etmesini gerektiriyor. Uzmanlar, ellerin sürekli olarak yıkanması ile beraber insanların yüzlerine dokunmaması gerektiğini belirtiyorlar. Ancak bunu başarmak oldukça zor. Çünkü birçoğumuz gün içinde farkında olmadan defalarca yüzümüze dokunuyoruz.
İnsanların yüzlerine dokunması ile ilgili bir çalışma, yüze dokunma sayısının ne kadar çok olduğunu gösteriyor. Tıp öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, bir ders saati boyunca öğrencilerin 23 kez yüzlerine dokundukları tespit edildi.
Bazı bilim insanları, yüze dokunma alışkanlığının evrimsel bir sürecin sonucu olduğunu düşünüyorlar. Yüzümüze dokunma alışkanlığı, ilkel atalarımızdan bize miras kalan bir davranış şekli olabilir.
Bebeklerin anne karnında yüzlerini tırmaladıkları biliniyor. Bilim insanları, bebeklerin bu yüzlerini tırnaklama alışkanlığını incelemek için hamile kadınlar üzerinde bir çalışma gerçekleştirdi. Yapılan çalışmada 25. ile 36.hafta arasındaki 15 hamile kadına ultrason uygulandı. Çalışmada, kadınların stresli olduğu dönemlerde bebeğin sol eli ile yüzüne dokunma olasılığının arttığı görüldü.
Stresin yüze dokunma alışkanlığını tetiklediği ile ilgili bir başka çalışma da Almanya’da yapıldı. Yapılan çalışmada 10 yetişkinin beyin aktiviteleri takip edildi ve analizleri yapıldı. Çalışma sırasında insanlara hoparlörlerden rahatsız edici sesler dinlettirildi. İnsanlar bu rahatsız edici müziği duyduktan sonra burun, yanak ve çenelerine dokunmaya başladılar.
İsrailli bilim insanları tarafından yapılan bir çalışma ise yüze dokunmanın stres nedeniyle olduğu kadar sosyal sebeplerle ilgili olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, katılımcıların burunlarındaki hava akışını özel bir cihazla kayıt altına aldılar. Daha sonra gönüllüleri başka insanlarla görüştürüldüler. Çalışmada karşı cinsle el sıkışan insanlar sıklıkla burunlarına dokunmaya başladılar. İnsanlar burunlarına dokundukça burunlarındaki hava akışı da iki katına çıktı. Bilim insanları, bu burna dokunma hareketinin burunda meydana gelen bir kaşıntı nedeniyle olmadığını açıkladılar.
1970 yılında araştırma yapan bir psikiyatrist, yüze dokunma alışkanlığının bebekliğin ilk aylarında görülen ağız-el eylemlerinden kaynaklandığını söyledi. Bilim insanları, bu tezi araştırmak için yeni doğan bebeklerin yüzlerine dokunduklarındaki beyin dalgalarını ölçtüler. Çalışma, bebeklerinin yüzlerine dokunmaya tepki vermesinin ilk günledeki emme hareketi için kritik olduğu sonucuna vardılar.
Anne karnındaki bebeklerin ve yeni doğanların beslenme alışkanlıklarını kazanmak için yüzlerine dokunması gayet anlaşılabilir. Ancak görünen o ki; yetişkin olduğumuzda da farklı farklı sebeplerden dolayı fark etmeden yüzümüze dokunmaya devam ediyoruz. Özellikle stres, yüzümüze dokunma konusunda ciddi bir tetikleyici olarak görülebilir.