Babasının vefatı üzerine Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtına geçen II. Mehmet, çocukluk hayali olan ve ona sahip olanın dünyaya sahip olduğu şehir Konstantin için harekete geçer. Tahta geçtiğinde henüz 19 yaşında olan Sultan II. Mehmet, genç yaşına rağmen daha önce babası dahil pek çok hükümdarın başarısız olduğu bir şeyi başarmak ister. Bu satırları tarih kitaplarından biliyoruz. Peki ABD'li bir şirket alıp bunu dizi haline getirirse nasıl olur dersiniz?
Netflix, bu işi üstlenen ABD'li şirket oldu. Hem kendi tarihimiz hem de dünya tarihindeki en önemli olaylardan birisi olan İstanbul'un Fethi, 6 bölümlük mini bir belgesel - dizi halinde yayınlandı. Rise of Empires: Ottoman, gerçekçi savaş sahneleri ve sürükleyici anlatımıyla bir solukta izlenebilecek yapımlar arasında. Buraya kadar her şey yolunda ancak size söylemek istediklerimiz var.
Netflix, bu yeni dizi için hem ülkemizden hem de ABD'den yapımcı şirketlerle çalıştı. Türk oyuncuların ağırlıkta olduğu yapım, hem çalışanları hem de hedeflediği izleyiciyle uluslararası bir yapım olarak planlanmıştı. Gelin şimdi yapımda neler yolunda, neler değil hep birlikte bakalım.
Rise of Empires: Ottoman oyuncu seçimi:
Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran genç oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu, genç Fatih'in hırsını ve motivasyonunu izleyiciye son derece etkili bir şekilde aktarmaya çalışıyor. Bunu da ustalıkla başarıyor. Dizideki diğer Türk oyuncular Tuba Büyüküstün, Birkan Sokullu, Osman Sonant ve Selim Bayraktar da hikâyenin akışı içerisinde doğru seçimler olduklarını kanıtlıyorlardı.
Dizi bildiğiniz gibi İngilizce olarak çekildi ve Türkçe konuşulan sahne sayısı olabildiğince azdı (bu konuya birazdan geleceğiz). Bu nedenle seslendirme kadrosunda, oyuncuların kendilerine Türkçe dublaj yaptıklarını gördük. Aynı zamanda dizi belgesel türünde bir yapım olduğundan, anlatıcıyı seslendiren de önemliydi. Burada da tercih, Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni Sultan Süleyman'a hayat veren Halit Ergenç'ten yana yapıldı.
Rise of Empires: Ottoman efektleri nasıl?
Tarihi konu, olay ya da karakterleri işleyen Türk yapımlarının sayısı çok fazla ancak bu yapımlarda görsel efekt pek tercih edilmiyor. Rise of Empires: Ottoman'da ise işin içine Netflix girince manzara epey değişmiş. Dizideki savaş sahnelerinden tutun, eski İstanbul görünümlerine kadar pek çok detay güzel resmedildi. Elbette yüksek bütçeli bir sinema filmi kadar iyi efektler yoktu ancak efektlerin bir belgesel dizisi için oldukça yeterli düzeyde olduğu söylenebilir.
Burada bir parantez açmak lazım çünkü kılıçla dövüş sahneleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Hele bazı yerler vardı ki aynı sahnelerin tekrar tekrar kullanıldığını gördük. Tekrar kullanılan sahneler sadece bununla da sınırlı değildi. Topların yoğun şekilde dövdüğü surların yıkılma sahneleri de farklı bölümlerde tekrar tekrar kullanılıyor. Bunun sebebi ya yapımcıların eldeki bütçeyi o tür sahnelere harcamamak istemesi ya da yönetmenin "bir an önce çekelim de gidelim" düşüncesi.
Türk tarihinden bir kesiti Türk oyuncuların canlandırdığı Rise of Empires: Ottoman'da oyuncular neden İngilizce konuşuyor?
Evet, dizi tarihinin en önemli olaylarından birisine odaklanıyor. Evet, oyuncular Türk. Ancak yapımın ana dili İngilizce. Aslında benzer şeyler daha önce ana dili İngilizce olmayan pek çok tarihi yapımda da karşımıza çıktı. Bunun en büyük nedeni, söz konusu dizinin hedeflediği izleyici kitlesi. Netflix, faaliyet gösterdiği 190 ülkede bu diziyi izleyenlere ulaştırıyor. Şimdi de "Hakan: Muhafız, Atiye... onlar neden Türkçe?" diyebilirsiniz.
Cevap yine aynı. Netflix, bu belgesel diziyle ağırlıklı olarak yurt dışını hedefliyor. Ayrıca belgesel dizinin senaristleri de senaryosu da İngilizce olarak yazılmış durumda. Bu nedenle Türkçeleştirme yapmak, çoğu sahne ve kesitlerde eğretiliğe neden olabilirdi.
Dizinin pazarlama stratejisi ile İngilizce çekildiğini anlayabiliyoruz ama bir sahnede bu durum biraz abartılıyor. Romalı bir köle kızı, Osmanlı askerlerine önce İngilizce olarak bırakın beni diyor sonra da Türkçe olarak tekrarlıyor. Fatih Sultan Mehmet de kıza İngilizce olarak Türkçeyi nereden öğrendiğini soruyor. Eee madem Fatih Sultan Mehmet ve Osmanlı askerleri Türkçe biliyor ve konuşuyor, neden dizi boyunca kendi aralarında bile İngilizce anlaşıyorlar? Klasik Amerikan yapımı işlerde klasik sorular.
Çocuk yaştaki Sultan II. Mehmet:
Flashback dediğimiz yöntemle Fatih Sultan Mehmet’in çocukluk yıllarını da görebiliyoruz. Ta çocukken Osmanlı’nın başkenti Edirne’ye gelmesinden babasının inzivaya çekilip tahtı bırakmasına, aldığı zorlu eğitimden sancak beyliğine kadar her türlü önemli bilgiler aktarılıyor.
Küçük Mehmet, tahta geçmeden önce meğer ne sınavlardan geçmiş neler yaşamış bu sahnelerde görüyor, anlıyoruz. Açıkçası herhangi bir Türk yapımında bir Osmanlı padişahının çocukluğu ve gençliği bu kadar keskin bir dille anlatılmamıştı. Dizinin tarihçiler tarafından desteklenerek yapılması, Fatih'in çocukluğuna dair detaylara olan inancı körüklüyor. Öz annesini küçük yaşta kaybeden, sarayda baskılar altında büyüyen hırslı bir çocuğu görüyoruz.
Sultan II. Mehmet tekrar tahta çıkıyor:
Mehmet’in sancak beyiyken babasının vefat haberi üzerine başkent Edirne’ye giderek tahta çıkmasıyla hikâyemiz başlıyor. Mehmet’in gerçekte de bilinen Büyük İskender hayranlığı dizide pek çok kez aktarılıyor. Çocukluk hayali Konstantine’yi almak adına isteğinden hiçbir şey kaybetmeyen aksine öfkesine öfke, gücüne güç, bilgeliğine bilge katan Sultan II. Mehmet, ilk tahta geçtiği gibi ikinci kez tahta geçtiğinde de hemen Konstantin için çalışmalara başlıyor.
Bazı anlatılara göre Fatih Sultan Mehmet’in en büyük akıl hocalarından birisi olan Akşemseddin, kuşatma boyunca Mehmet’i hiç yalnız bırakmamış. Lakin yapımda Akşemseddin'in adını dahi duymuyoruz.
Rise of Empires: Ottoman'da sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz:
Fatih Sultan Mehmet tarafından, kuşatma öncesinde yaptırılan Rumeli Hisarı’na dizide sadece birkaç dakika değiniliyor, o kadar. Fethin başlangıcını sağlayan olaylar, Rumeli Hisarı'nda olduğu gibi kısa ve net sahnelerle izleyiciye aktarılıyor.
Yapımın kalan kısmında, tüm dünyaya pazarlanacak bir dizinin objektif olması için ne kadar çabalandığını görüyorsunuz. Sırf bu yüzden Netflix yapımı olarak revize edilen bir senaryonun kokusunu alıyorsunuz. Sanki birileri, tarihsel olayların aktarılması gereken canlandırma sahnelerinde bu objektifliği vermeye çalışıyorlar. Mesela Fatih'in karşısında, surları savunan Cenevizli komutan Giovanni Giustiniani ve askerleri Yeniçerileri kılıçtan geçirebiliyor.
Cenevizliler'e ilişkin çıkarımlar da Roma kaynaklarından yapılarak diziye aktarılıyor. Hatta dizideki tarihçiler, "Roma kaynaklarına inanırsanız böyle olmuştu" diye eklemeler yapıyorlar. Yani bir başka deyişle, bu diziyi izleyip Osmanlı'yı sevmeyen kesimi rahatsız etmeme çabası var. Bunun içinde taraflı olan Roma kaynaklarına gidilmiş, oradan alınan detayların taraflı olduğu da dizide belirtilmiş durumda.
Gemileri karadan yürütme olayının ele alınışı:
Tarihin en önemli askeri hamlelerinden olan, Fatih'in gemileri karadan yürüterek kuşatmayı desteklemesi fethi mümkün kılmıştı. Kuşatmanın seyrini değiştiren bu olay hakkında dizide sadece birkaç dakikalık özet anlatım yapılıyor. Elbette aylar süren bir kuşatmayı 6 bölümde anlatırlarken 3 saat gemileri kara yürürken izlemek saçma olurdu. Nitekim bu olayın önemi, dizideki diğer detaylar arasında biraz kayboldu.
Evet, Mehmet’in planının kusursuz olduğundan bahsedildi, gemilerin nasıl yürütüldüğü grafik olarak gösterildi. Lakin bu önemli husus icra edilirken bir sahne bile çekilmemiş. Sanıyoruz ki Netflix bu olay için efektlere harcayacağı parayı, sadece söylentiden ibaret olan Meryem Ana’nın şehri terk etmesi efektlerine harcadı.
Tarihi gerçekler kadar gösterilen hurafeler ve efsaneler:
Belgesel izlerken gerçekleri görmek istemeniz kadar doğal bir şey yoktur. Nitekim bu dizide tarihi gerçekler kadar, o gerçeklerle zaman içinde harmanlanan efsanelere de yer veriliyor. Bu açıdan bakıldığında belgelerle kanıtlanamayan olayların dahil edilmesi, dizinin güvenirliğini sarsıyor. Örneğin Osmanlı Devleti şehre saldırı düzenlemeden önce Ayasofya üzerinde beyaz ışık belirip göğe yükseliyor. Peki tarihi kanıt? Yok, sadece Romalılar arasındaki efsane ve söylentiler var. Peki biz ne izliyoruz? İsmi sebebiyle bir belgesel...
Dizide gerçekler kadar önemli anlatılan fantastik detaylar bununla da sınırlı kalmıyor. Saldırı gecesi astrologlar tarafından 'saldır' onayı alma gereği duyan Fatih Sultan Mehmet'in kaleyi alacağına güveni ve inancı o geceki karanlık ay tutulmasıyla tam oluyor. Bu kısma dair tarihsel anlatımlarda çok farklı hikâyeler var. Kimi anlatımlarda Fatih'in inançlı kişiliği üzerine, kimilerinde de stratejik zekası üzerine dueruluyor. Dizideyse astrolojik bağlantılar üzerinden açıklama yapılmış ki bu da biraz eğreti duruyor.
Tabii ki belgeseller, halk arasındaki efsaneleri de anlatıp belgeleyebilir. Nitekim ortada son derece net bir durum olan, çoğu tarihçiye göre yeni bir çağ başlatan, İstanbul'un fethi gibi gerçek bir olay varken efsanelere vakit harcamak... Biraz yavan duruyor ve izlediğiniz yapımın belgesel olma çabasına balta vuruyor.
Rise of Empires: Ottoman, uluslararası bir yapım olarak üzerine düşeni başarılı bir şekilde yapıyor. Peki nedir bu üzerine düşen? İzleyiciye uzun süre boyunca ekran başında tutacak bir kurgu sunmak; yani bir ticari değer yaratmak. Nitekim bu ticari değer, tarihi olaylara bağımlı bir değer. Bu nedenle Netflix'in dizide "kimseyi kızdırmayalım şimdi" politikası net şekilde hissediliyor. Objektiflik, biraz da yabancı izleyicileri ikna etme aracı olarak kullanılmış gibi görünüyor.
Diziye katkı sağlayan tarihçilerin büyük kısmı da hayatlarını Osmanlı ve Roma tarihine adamış isimler arasından seçilmiş durumda. Bu nedenle yazdıkları eserleri okumanızı ve tarihi olaylara farklı gözlerden bakarak değerlendirme yapmanızı tavsiye ederiz. Rise of Empires: Ottoman, bize göre izlenebilir bir yapım ancak bir belgeselden çok bir dizi projesi. Herkese iyi seyirler!