Beslenme, insanlar için temel bir ihtiyaçtır. Ancak hangi gıdaların bizler için faydalı, hangilerinin faydasız olduklarına çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Mesela şekerli, unlu ve yağlı gıdalar, her geçen gün artan obezitenin temel nedenleri arasında. Üstelik bu tarz besinlerin vücuda yaptıkları tek zarar yağı, kolesterolü, tansiyonu ve şekeri yükseltmek değildir. Aynı zamanda bunlar, oldukça hayati sonuçlar da doğurabiliyor. O zaman gelin, tüketirken dikkat etmemiz gereken ürünlere bir bakalım.
Sigara paketinin üzerindeki o korkunç resimleri hepiniz bilirsiniz.
Sigaranın içinde nikotin, katran, arsenik, amonyak ve hidrojen siyanür gibi zararlı maddeler bulunuyor. Zaten paketinde de ölümcül olduğuna veya ölümcül hastalıklara yol açacağına dair bilgiler içeren görseller bulunuyor. Sigara kadar ölümcül olmasalar da aşağıda bahsettiğimiz ürünlerin de fazla ve yanlış tüketildikleri takdirde, çeşitli hastalıklara yol açabileceklerini insanların bilmesi gerekiyor. Bunun için de bu ürünlerin ambalajlarına, bunların tüketiminin nelere yol açabileceğini anlatan görseller ve yazılar koyulabilir. Örneğin, fast food ürünlerin ambalajlarına obezite riskine dair bir ibare koymak gibi.
İşlenmiş gıdalara karşı her zaman çok dikkatli olmamız gerekiyor. Mesela işlenmiş et bunlardan biri:
Şarküteride satılan etler, insan sağlığı için pek de faydalı olmayan sodyum ve nitrat bakımından zengin besinlerdir. Yani şöyle söyleyelim, bunların vücutta fazla olmaları demek kalp, böbrek hastalıkları, felç ve kanser gibi hastalıkların ortaya çıkması demek. En basit haliyle kanserojen etki yapıyorlar diyebiliriz. Hatta Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, bu etlerin çok fazla tüketilmeleri, kolon kanseri riskini de artırıyor.
Anne eli değmemiş olan patates kızartmaları / cipsleri:
Uzmanlara göre yiyecekleri çok yüksek sıcaklıkta kaynayan yağlarda kızartmak, kanserojen etkilere neden olan akrilamid adlı maddenin oluşmasını sağlıyor. Akrilamidlerin insanlar üzerindeki kansere neden olan etkileri, henüz kesinleşmemiş olsa da, hayvanlarda kanser yaptıkları biliniyor. Ayrıca Clark Üniversitesinde profesör olan Dale Hattis, akrilamidin, Amerika'da yılda sayıları binlere ulaşan kanserler hastalıklarına neden olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor.
Bu tip patates kızartmaları veya patates cipsleri olsun, kaynar yağlarla kızartıldıkları ve üzerlerine tuz boca edildiği için sodyum oranları da yükselir. Ki bu da kan basıncını ve kolesterolü artırdığı için bir önceki başlıkta bahsettiğimiz gibi, kişide kalp krizi ve felç gibi durumlara yakalanma riski yaratır. Mesela yapılan bir araştırmada, tuz oranı yüksek bir beslenme düzeninin, mide kanserini meydana getirebileceği ifade ediliyor.
Margarin:
Margarin, insan vücudunun kolay sindiremediği trans yağları bünyesinde bulunduran, işlenmiş bir yağdır. Mesela 100 gram margarinde, 630 kalori bulunur. Bir de siz bunu her gün yaptığınız böreğin, çöreğin içine attığınızı düşünün. Türk toplumunda kadınların 'günlere' gitmeleri çok yaygındır. Her gün bir kişinin evine gidilse zaten insan, bir haftada 2-3 paket margarin yemiş kadar oluyor.
Bunu fazla tüketmek, kolesterolü yükseltiyor ve kan damarlarına zarar veriyor. Tamamen insan bedeni için toksik bir besin, ayrıca karaciğer yağlanmasının da baş aktörü. Araştırmalar, yiyeceklerde margarin kullanmak yerine, doğal tereyağı kullanmanın daha faydalı olduğunu söylüyor. Sözün özü mümkün mertebe bundan uzak durmak lazım.
Konserve gıdalar:
Konserve gıdalar işlenmiş ve tuz deposu olan ürünlerdir. Özellikle konserve çorbalar, diğer konserve ürünlere göre daha sağlıklı bulunur fakat aslında durum hiç de öyle değildir. Bunların içerisinde 890 ml kadar sodyum bulunur ve hep içerik boyunca anlattığımız gibi bu, insan bedeni için sağlıksızdır.
Konservelerin hazırlanmasında üç aşama vardır; önce yiyecekler pişirilir ve hazırlanır. Ardından hazırlanan yemekler, bu paketlerin içine kapatılır ve en son ısıtma yöntemi ile vakumlanıp bozulmamaları için raflarda yerlerini alır. Fakat bu işlemler, besinlerin içindeki bazı minerallerin ve vitaminlerin korunmalarını sağlarken, bazı faydalı olanların da ölmelerine yol açar.
Amerikan Kalp Derneği'ne göre, Amerikalı çocukların yüzde 97'sinin, çok fazla sodyum içeren besin tükettikleri için organlarında hasarlar meydana geliyor. Hatta konservelerin kutularında, bisfenol A (BPA) adlı tehlikeli bir madde (endüstriyel bir kimyasal) olduğu ve bu maddenin, yiyeceklerin içine sızabileceği söyleniyor. Bu nedenle uzmanlar, dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.
Bu kimyasal, östrojeni (yumurtalıklardan salgılanan bir hormon) taklit edip çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabilen ve sindirim sistemini bozan bir yapıdadır. 2010 yılında Kanada, bunu zehirli madde olarak ilan eden ilk ülke olarak kayıtlara geçti.
Donut, çikolata ve şekerlemeler:
Donutlar veya beyaz şeker, un ve trans yağ kullanılarak yapılan tüm mayalı ürünler, bunlarla beslenen kişileri şişmanlatır. Bunun yanında bir de kalp hastalıkları ve diyabet gibi sorunlara yol açıyorlar. Bu tip besinleri sürekli değil, arada bir tüketmek nispeten daha iyi olabiliyor.
Çikolatanın çay ve sigara gibi bağımlılık yapan bir yönü vardır. Çünkü beyinde serotonin hormonunun (en basit haliyle mutluluk hormonu) salgılanmasına yol açıyor. Ayrıca marketlerde satılan paketlenmiş çoğu çikolatanın kakao oranı oldukça düşük. Çoğunda yüksek oranda yağ, glikoz şurubu ve şeker bulunuyor.
Kısacası paketlenmiş çikolataların içerisinde çok fazla katkı maddesi olduğu için %70 oranda kakao içeren bitter çikolataları tüketmekte fayda var. Kakao antioksidan işlevi gördüğü için günde bir parça bitter çikolata yemekte hiçbir sakınca yoktur. Jelibon gibi çeşitli şekerlemeler de tıpkı çikolatalar gibi yoğun şeker, renklendirici ve fruktoz şurubu içerdikleri için sağlık açısından zararlı oldukları söylenebilir.
Pastörize edilmemiş çiğ süt ve süt ürünlerinin zararlı olduklarını biliyor muydunuz?
Çiğ süt ve süt ürünlerinde, ciddi hastalıklara ve ölüme neden olabilecek zararlı bakteriler ve mikroplar bulunur. Uzmanlar bunların arasında Brucella, Campylobacter, Cryptosporidium, E. coli, Listeria ve Salmonella gibilerinin olduğunu söylüyor.
1993'ten 2012'ye kadar dünyada görülen 127 salgın, çiğ sütten kaynaklanıyordu. Salgınların çoğuna Campylobacter, E. coli veya Salmonella'nın neden olduğu ifade ediliyor. Hatta 2007'den 2012'ye kadar bildirilen salgınların %59'unda, 5 yaşından küçük en az bir çocuk yer aldığı için bu durumun, çocukları çok fazla etkilediği düşünülüyor. Zaten Salmonella hastalıklarının %38'inin ve E. colinin neden olduğu hastalıkların %28'inin içerisinde 1-4 yaş arasındaki çocuklar var.
Mesela E. coli, böbrek yetmezliğine ve ölüme neden olabildiği gibi, Salmonella da ölümcül bağırsak enfeksiyonlarına sebep olabilir. Bu nedenle çiğ süt, peynir, kaymak vb. ürünlere karşı çok dikkatli olmak gerekiyor.
Hepinizin bildiği gibi gazlı içecekler:
Kola ve gazoz gibi içecekler, insan vücudu için hiçbir besin değeri sağlamayan ürünlerdir. Üstelik içlerinde, yoğun miktarda şeker ve farklı kimyasallar bulunur. Yapılan bir araştırmaya göre, haftada sadece iki gazlı içecek içmek bile bir kişinin pankreas kanserine yakalanma riskini neredeyse ikiye katına çıkarıyor.
Dr. Joseph Mercola, sadece bir kutu sodada, 10 çay kaşığı şeker, 30 ila 55 mg kafein, yapay gıda boyaları ve sülfit (asidi oluşturan madde) olduğunu söylüyor. Ayrıca gazlı içecekler, vücutta asit oluşturuyor ve bu da kemik erimesine yol açıyor. İnsan bedenindeki önemli mineral depoları, bu içecekler tüketildiği zaman zarar görebiliyor. Hatta diyet kola gibi içeceklerin, obezite ve diyabet gibi sorunları meydana getirdikleri de yapılan çalışmalarca ortaya konmuş durumda.
Çünkü uzmanlar tarafından bu içeceklerin, aslında şekersiz olmadıkları ifade ediliyor. Bilim insanlarına göre bu ürünleri üretenler, içecek ambalajlarının üzerine diyet ibaresi koyarak müşterilerin metabolizmalarını kandırıyor. Çünkü araştırmalara göre bu içecekleri tüketenler, daha sonrasında şekerli besinlere karşı aşırı derecede istek duymaya ve onları tüketmeye başlayabiliyor. Tabii şunu da not düşmek lazım; sadece kola değil, gazlı olan her türden tonik türü içecekler de oldukça zararlı.
Bonus: Fast Food
Hamburger, pizza, çıtır tavuk gibi, gerek dışarıda yediğiniz gerek marketlerden dondurulmuş olarak satın aldığınız gıdaların hepsi zararlı. Çünkü içlerinde, yüksek oranda işlenmiş et, doymuş yağ, sodyum, şeker, tuz ve un gibi bileşenler bulunuyor. Bir de günde 3 öğün böyle beslendiğinizi düşünün, bu sağlığınız için hiç iyi olmaz.
ABD'deki bir sağlık kuruluşu, kötü beslenme ve fiziksel aktivite eksikliği kombinasyonunun, her yıl 310.000 ila 580.000 kişinin ölümüne neden olduğunu ifade ediyor. Mesela Türkiye'de son 25-30 yıl içerisinde obezitenin giderek arttığını söyleyebiliriz. DSÖ'nün 2022 yılı fazla kilo ve obezite raporunda Türkiye'nin, Avrupa ülkeleri içerisindeki en obez ülke olduğu tespit ediliyor.
Çalışmanın istatiklerine baktığımızda, Türkiye'de yetişkin nüfusun %66,8’inin fazla kilolu, %32,1’inin de obez olduğu görülüyor. Dünya Bankası'nın 2008 yılı Türkiye raporuna göre, ülkemizde obezitenin ve fazla kilolu olmanın sebepleri arasında aşırı şekerli, yağlı, yüksek kalorili besinler tüketmek ve çok az hareket etmek vardır.
Elbette bu bahsettiğimiz tüm ürünlerin dozunu kaçırmadan tüketmek makul. Ancak imkanı olan herkesin, bunları hayatından çıkarması sağlık açısından son derece faydalı olacaktır. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Bu yiyeceklerden ve içeceklerden herhangi birini çok sık tüketiyor musunuz? Düşüncelerinizi ve deneyimlerinizi yorumlarda bizimle paylaşın.